Translation of "Jump" in Turkish

0.366 sec.

Examples of using "Jump" in a sentence and their turkish translations:

- Jump.
- Jump!

- Defol.
- Git!
- Atla!

Jump!

Zıplayın!

Don't jump!

Atlama!

Jump down.

Aşağıya atla.

Jump across.

Karşı tarafa atla.

Jump aside!

Kenara atla!

When I tell you 'jump', you jump!

Sana "atla" dediğimde atlıyorsun!

I can jump.

Zıplayabilirim.

See this jump?

Bu atlamayı gördün mü?

Please don't jump.

Lütfen atlama.

Just jump in.

Sadece içeri atla.

Jump over it.

Bunun üzerinden atla.

Ipek, jump rope!

İpek ip atla!

jump to a solution,

çözüme atlıyoruz

I'm going to jump.

Atlayacağım.

John made Mary jump.

John Mary'yi atlattı.

She can jump high.

O yüksek sıçrayabilir.

I saw him jump.

Onu atladığını gördüm.

Can you jump rope?

İp atlayabilir misin?

Don't jump to conclusions.

Sonuçlara atlamayın.

I can jump rope.

- İp atlayabilrim.
- İp atlayabiliyorum.

I saw Tom jump.

Tom'u zıplarken gördüm.

jump to the other side.

diğer tarafa atlayın.

How high can you jump?

- Ne kadar yükseğe sıçrayabilirsin?
- Siz ne kadar yükseğe sıçrayabilirsiniz?

Take three steps and jump.

Üç adım at ve atla.

Go jump in the lake.

Git göle atla.

Let's not jump to conclusions.

Anlamadan fikir beyanında bulunmayalım.

Let's jump into the water.

Suya atlayalım.

We shouldn't jump to conclusions.

Anlamadan hüküm vermemeliyiz.

Tom is going to jump.

Tom atlayacak.

Tom couldn't jump that far.

Tom o kadar uzağa atlayamadı.

Don't jump to any conclusions.

Anlamadan hüküm verme.

Look at the dog jump.

Köpeğin atlamasına bak.

I won't let you jump.

Atlamana izin vermeyeceğim.

This bookstore stopped selling JUMP.

Bu kitapçı JUMP satışını durdurdu.

Let's not jump the gun.

Acele etmeyelim.

I saw the man jump.

Adamın atladığını gördüm.

The price jump was unprecedented.

- Fiyat sıçramasının eşi benzeri görülmemişti.
- Fiyat sıçraması emsalsizdi.

Can you jump that high?

O kadar yükseğe atlayabilir misin?

Jump over the piranha plant.

Pirana bitkisinin üzerinden atla.

"Jump to the other side" means

"Diğer tarafa atlayın" ifadesinin

I'd jump through hoops for you.

Ben sizin için çemberlerden atlamak isterdim.

She was ready to jump ship.

O, gemiye atlamak için hazırdı.

A loud noise made him jump.

Şiddetli gürültü onu hoplattı.

How can I jump so high?

O kadar yükseğe nasıl zıplayabilirim?

I have to jump off here.

Buradan atlamak zorundayım.

Let's not jump to conclusions, okay?

Hemen hüküm vermeyelim, olur mu?

You must not jump to conclusions.

Sonuçlara atlamamalısın.

Jump as high as you can.

Yapabildiğin kadar yükseğe sıçra.

Most children like to jump rope.

Çocukların çoğu ip atlamayı sever.

I can't jump over that ditch.

O hendeğin üzerinden atlayamam.

How does Tom jump so high?

Tom bu kadar yüksek nasıl atlar.

He dared not jump the brook.

O, dereyi atlamaya cesaret edemedi.

Does the must-jump rule apply?

Yemek mecburi mi?

- I am afraid to jump over the ditch.
- I'm afraid to jump over the ditch.

Hendeğin üzerinden atlamaya korkuyorum.

- I thought you'd jump at the chance.
- I thought that you'd jump at the chance.

Fırsata balıklama atlayacağını düşündüm.

The jump worked, it was deep enough.

Atlayış işe yaradı, su yeterince derinmiş.

Or... take my chances... and just jump!

Ya da... Şansımı denerim... Ve atlarım.

Try to jump as high as possible.

Yapabildiğin kadar yükseğe zıplamayı dene.

The noise caused me to jump back.

Gürültü benim geriye fırlamama neden oldu.

Tom needed to jump start his car.

Tom'un arabasını akü takviyesi yaparak çalıştırması gerekti.

I need to jump start my car.

Arabamı çalıştırmak için atlamam gerekiyor.

I don't want to jump to conclusions.

Anlamadan yargıda bulunmak istemiyorum.

I saw Tom jump into the pool.

Tom'un havuza atladığını gördüm.

Don't let Tom jump on the bed.

Tom'un yatağa atlamasına izin verme.

- I'll jump in.
- I'll get to it.

İçeri atlayacağım.

I saw them jump into the pool.

Onların havuza atladığını gördüm.

I saw him jump into the pool.

Onun havuza atladığını gördüm.

I saw her jump into the pool.

Onun havuza atladığını gördüm.

He dared not jump over the brook.

Dereyi atlamaya cesaret edemedi.

I don't want to jump the gun.

Aceleci davranmak istemiyorum.

- Tom outwitted Mary.
- Tom made Mary jump.

Tom, Mary'yi atlattı.

Tom managed to jump off his horse.

Tom atından atlamayı başardı.

Sami wanted to jump off the bridge.

Sami köprüden atlamak istedi.

Are we gonna jump, are we gonna rappel?

Atlayacak mıyız? Yoksa inecek miyiz?

I want a jump rope with wooden handles.

Ahşap saplı bir atlama ipi istiyorum.

Salmon can jump up to 12 feet high.

Somon balığı 12 feet yüksekliğe kadar sıçrayabilir.

It's dangerous to jump off a moving train.

Hareket eden bir trenden atlamak tehlikelidir.

Tom has a tendency to jump to conclusions.

Tom'un anlamadan hüküm verme eğilimi var.

Try to see how far you can jump.

Ne kadar uzağa atlayabileceğini görmeye çalış.

He didn't dare to jump over the brook.

O derenin üzerinden atlamaya cesaret edemedi.

Tom trained his dog to jump through hoops.

Tom çemberin içinden atlaması için köpeğini eğitti.

Jump into the water and swim after them!

Suya atlayın ve onların ardından yüzün!

Sami had a simple choice: jump or perish.

Sami'nin tek bir seçimi vardı: atlamak ya da yok olmak.

Layla managed to jump out of the car.

Leyla arabadan atlamayı başardı.

Tom managed to jump out of the car.

Tom arabadan atlamayı başardı.

When I say, "Jump!" people ask, "How high?"

"Atlayın" dediğimde insanlar "Ne kadar yükseğe?" diye soruyorlar

You can jump to a randomly-selected sentence.

Rastgele seçilmiş bir cümleye atlayabilirsiniz.

I was about to jump over the wall.

- Duvarın üstünden atlayacaktım.
- Duvarın üzerinden atlamak üzereydim.

- It's not safe to jump out of a moving truck.
- It isn't safe to jump out of a moving truck.

Hareket eden bir kamyondan atlamak güvenli değil.