Translation of "Hand" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Hand" in a sentence and their turkish translations:

They went hand in hand.

El ele gittiler.

They walked hand in hand.

El ele yürüdüler.

They all go hand in hand.

hepsi birbiriyle bağlantılı.

In bitter hand-to-hand combat.

göğüs göğüse çarpışmasından dolayı en kanlı çarpışmaydı.

- Hand it over.
- Hand it over!

Onu bana ver.

Do you walk hand in hand?

El ele yürüyor musunuz?

She climbed a rope hand over hand.

O, bir ipe tutunarak tırmandı.

- It's second-hand.
- It is second-hand.

O ikinci-el.

Love and jealousy go hand in hand.

Aşk ve kıskançlık bir aradadır.

The couple is walking hand in hand.

Çift el ele yürüyor.

Wealth and health go hand in hand.

Servet ve sağlık el ele gider.

The newly married couple walked hand in hand.

Yeni evli çift el ele yürüdü.

Theory and practice should go hand in hand.

Teori ve pratik el ele gitmeli.

Industrialization often goes hand in hand with pollution.

Sanayileşme çoğu kez kirlilikle birlikte gider.

- She grabbed my hand.
- He grabbed my hand.

O, elimden yakaladı.

- He caught her hand.
- She grabbed his hand.

O onun elini yakaladı.

- Hand over your weapons.
- Hand over your firearms.

Silahlarınızı teslim edin.

John and Mary always walk hand in hand.

John ve Mary, her zaman el ele yürürler.

- I squeezed Tom's hand.
- I shook Tom's hand.

Tom'un elini sıktım.

- Hand me my sword.
- Hand me my sword!

Kılıcımı bana uzat.

- Hand me that sword.
- Hand me that sword!

Bana o kılıcı verin.

- Tom grabbed my hand.
- Tom held my hand.

Tom elimi tuttu.

The photograph was passed from hand to hand.

Fotoğraf elden ele geçirildi.

- He burned his hand.
- She burned her hand.

Elini yaktı.

- Tom put his hand on Mary's.
- Tom put his hand over Mary's.
- Tom put his hand over Mary's hand.

Tom elini Mary'ninkinin üzerine koydu.

- Tom reached out his hand.
- Tom held out his hand.
- Tom held his hand out.
- Tom put his hand out.

Tom elini uzattı.

Raise your hand.

Elinizi kaldırın.

Ask someone's hand.

Birine evlenme teklif et.

Grab my hand.

Elimi tut.

My hand itches.

Elim kaşınıyor.

Open your hand.

Elini aç.

Shake my hand.

Elimi salla.

Hold my hand.

Elimi tut.

Take my hand.

Elimi tut.

Fame doesn't always go hand in hand with success.

Şöhret her zaman başarı ile el ele gitmez.

- Hand me the knife.
- Hand the knife to me.

Bana bıçağı ver.

I watched John and Mary walking hand in hand.

John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.

Tom grabbed Mary's right hand with his left hand.

Tom sol eliyle Mary'nin sağ elini yakaladı.

- Tom held Mary's hand.
- Tom was holding Mary's hand.

Tom, Mary'nin elini tuttu.

- Please hand me that pencil.
- Please hand me that pen.
- Please hand that pen to me.

- Lütfen o kalemi bana uzat.
- Lütfen o kalemi bana ver.

- Can I shake your hand?
- May I shake your hand?

Seninle tokalaşabilir miyim?

- The student raised his hand.
- The student raised her hand.

Öğrenci elini kaldırdı.

- Help us.
- Lend us a hand.
- Give us a hand.

Bize yardım et.

- The left hand doesn't know what the right hand is doing.
- The left hand does not know what the right hand is doing.

- Sağ elin yaptığından sol elin haberi yok.
- Herkes ayrı alemde.
- Herkes kendi havasında.

Keep your hand raised,

ve geçen ay bir piyango bileti almayanlar

Just raise your hand.

Sadece elinizi kaldırın.

The hand of God,

Tanrı'nın eli,

Sit near at hand.

Otur şöyle yamacıma.

Raise your right hand.

Sağ elinizi kaldırın.

No, it's second hand.

Hayır, o ikinci el.

She took my hand.

- O benim elimi tuttu.
- O, elimi tuttu.

Tom squeezed Mary's hand.

Tom, Mary'nin elini sıktı.

Tom raised his hand.

Tom elini kaldırdı.

Hand me the wrench.

Bana anahtarı uzat.

Hand in your papers.

Raporlarınızı teslim edin.

What's in your hand?

Elinde ne var?

Hand me the remote.

Bana uzaktan kumandayı uzat.

Tom kissed Mary's hand.

Tom Mary'nin elini öptü.

John's hand is clean.

John'un eli temiz.

She shook my hand.

Elimi sıktı.

Give me a hand.

Bana yardım et.

Hand over your weapons.

Silahlarınızı teslim edin.

Hand me my towel.

Bana havlumu uzat.

He touched my hand.

O, elime dokundu.

She touched my hand.

Elime dokundu.

Hand out your money!

Paranı ver!

It is second-hand.

O ikinci-el.

He grabbed her hand.

O onun elini tuttu.

She raised her hand.

O elini kaldırdı.

Give me your hand.

Elini ver bana.

Hand me that bag.

O çantayı bana ver.

Hand me my mug.

Bana bardağımı ver.

Hand me a tissue.

Bana bir kağıt mendil ver.

Hand me my hat.

Bana şapkamı ver.

Hand me my slippers.

Bana terliklerimi verin.

Tom kissed my hand.

Tom elimi öptü.

Show me your hand.

Bana elini göster.

Hand me the briefcase.

Bana çantayı ver.

Your hand is shaking.

Elin titriyor.

Raise your left hand.

Sol elinizi kaldırın.

Put your hand down.

Elini indir.

I need hand lotion.

El losyonuna ihtiyacım var.

He raised his hand.

O elini kaldırdı.

I need a hand.

Yardıma ihtiyacım var.

We need a hand.

Bir yardıma ihtiyacımız var.

They need a hand.

Onların bir yardıma ihtiyacı var.

Just take my hand.

Sadece elimi tut.

Hand me a towel.

Bana bir havlu ver.

Hand me those scissors.

Bana o makası ver.

Hand me those papers.

Bana o evrakları ver.