Translation of "Grand" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Grand" in a sentence and their turkish translations:

And what's more grand than the Grand Canyon?

Büyük Kanyon'dan daha büyük ne olabilir ki diye düşündüm?

I just made three grand.

Sadece üç bin kazandım.

What is the grand total?

Genel toplam nedir?

The Grand Canyon is true wilderness

Büyük Kanyon tam bir bakir doğa

He's wanted for grand theft auto.

O büyük otomobil hırsızlığından aranıyor.

Have you seen the Grand Canyon?

Büyük Kanyon'u gördün mü?

Sami was arrested for grand theft.

Sami büyük soygundan tutuklanmıştı.

Please take me to the Grand Hotel.

Lütfen beni Grand Hotel'e götürün.

Tom is wanted for grand theft auto.

Tom, Grand Theft Auto için aranıyor.

The grand jury indicted Tom for murder.

Büyük jüri Tom'u cinayetle suçladı.

The country is unique, grand and gigantic!

ülke, benzersiz büyük ve devasa.

Doesn't prevent me from winning a Grand Slam.

Grand Slam kazanmamı engellemiyor.

She played that tune on her grand piano.

O ezgiyi kuyruklu piyanosunda çaldı.

Could you take me to the Grand Hotel?

Beni Grand Hotel'e götürebilir misin?

The hospital had a grand opening last month.

Hastane geçen ay harika bir açılış yaptı.

Selena Gomez grew up in Grand Prairie, Texas.

Selena Gomez, Texas'daki Grand Prairie'de büyüdü.

To our surprise, he won the grand prize.

Bizim için sürpriz oldu, o büyük ödülü kazandı.

The grand piano has no pedal at all.

Kuyruklu piyanonun hiçbir pedalı yoktur.

Look at this grand view of the ocean.

Şu muazzam okyanus manzarasına bir bak.

And now, one last feat before the grand finale,

Şimdi, büyük finalden önce son bir marifet daha,

The Grand Canyon is a well-known tourist destination.

Büyük Kanyon tanınmış bir turistik mekandır.

Tom has a grand piano in his living room.

Tom'un oturma odasında kuyruklu bir piyanosu var.

The grand prize is a kiss from the princess.

Büyük ödül prensesten bir öpücüktü.

My grand parents planned a boat trip with us.

Büyük ebeveynlerim bizimle bir tekne gezisi planladı.

The grand jury decided not to indict the police officer.

Büyük jüri, polis memurunu suçlamamaya karar verdi.

The Grand Bazaar in Istanbul is an explosion of colors.

- İstanbuldaki Kapalı Çarşı bir renk patlamasıdır.
- İstanbul'daki Kapalı Çarşı bir renk cümbüşüdür.

A grand jury found him not guilty of any crime.

Büyük jüri onu herhangi bir suçtan suçlu bulmadı.

The only thing is that the Grand Canyon isn't exactly accessible.

Tek sorun şu ki Büyük Kanyon pek ulaşılır değil.

In fact, they found palaces, grand palaces, and a whole library.

Saraylar, tapınaklar ve eksiksiz bir kütüphane buldular.

Do you know how can I go to the grand bazaar?

Kapalıçarşı'ya nasıl gidileceğini biliyor musunuz?

It wasn't until pretty recently on the grand scale of human history

İnsanlık tarihinin devasa ölçeğinin son zamanlarında

But Saladin can. And he now sees before him a grand vision.

Fakat Saladin yapabilir. Ve şimdi önünde büyük bir vizyon görüyor.

I turned on the TV and the Grand Prix was being broadcasted.

Televizyonu açtım ve Grand Prix yayınlanıyordu.

The world is a grand ball in which everyone wears a mask.

Dünya herkesin bir maske taktığı büyük bir balo.

None of us in here are morally unstained characters in life's grand story.

yaşamın büyük hikâyesi içinde, aramızdan hiçbiri ahlaki açıdan lekesiz değil.

Under Grand Prince Vasili III, Moscow continued to grow in size and power.

Prens III. Vasili döneminde, Moskova toprak ve güç olarak büyümeye devam etti

Kaoru, yours is the best reaction so far - you win the grand prize.

Kaoru, şimdiye kadar en iyi tepki sizinki - büyük ödülü kazanırsınız.

We bought a grand piano which took up half of our living room.

Biz oturma odamızın yarısını kaplayan büyük bir piyano aldık.

The Grand Canyon is one of the most popular places in the USA.

Büyük Kanyon ABD'deki en popüler yerlerden biridir.

We were supposed to go on a road trip to the grand canyon.

Bizim Büyük Kanyon'a bir geziye gitmemiz gerekiyordu.

In 1973, Leonard Bernstein demonstrated this phenomenon live on a grand piano at Harvard.

1973'te, Leonard Bernstein bu fenomeni Harvard'da büyük bir piyanoda göstermişti.

Tom punched a hole in the wall after his team lost the grand final.

Tom, takımı büyük finali kaybedince yumruğuyla duvarı deldi.

Ever since he got promoted, Tom has been strutting around like he's the grand fromage.

Tom terfi ettiğinden beri kodaman edasıyla caka satıyor.

The Grand-Duchy of Luxembourg has a population of 563,000 of which 46% are foreigners.

Lüksemburg Büyük Dükalığı 563.000 nüfusa sahiptir ve bunların %46'sı yabancıdır.

He also became the ‘grand old man’ of the French army, elevated to commander-in-chief,

Ayrıca, ' Fransa Mareşal Generali'nin yüce rütbesiyle,

His adventures led him east to the city of Kiev, where he served at the court of Grand

Maceraları onu doğuya, Büyük Prens Yaroslav the Wise'ın

- We have to think about our children and our grandchildren.
- We must think of our children and grand-children.

Çocuklarımızı ve torunlarımızı düşünmek zorundayız.

The French Formula 1 driver Jules Bianchi has died, nine months after his crash at the 2014 Japanese Grand Prix.

Fransız Formula 1 pilotu Jules Bianchi 2014 Japonya yarışındaki kazadan 9 ay sonra öldü.

The most lopsided Grand Slam final in tennis history was the 1988 French Open final, when Steffi Graf of FRG pummeled Natasha Zvereva of USSR 6-0, 6-0. The entire match lasted merely 34 minutes.

Tenis tarihinde taraflardan birinin diğerine en ezici üstünlük kurduğu Grand Slam finali, Batı Almanyalı Steffi Graf'ın Sovyet Nataşa Zvereva'yı iki seti de 6-0 kazanarak çok rahat yendiği 1988 Fransa Açık Finali'ydi. Maçın tamamı yalnızca 34 dakika sürmüştü.