Translation of "Carried" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Carried" in a sentence and their turkish translations:

I carried one.

Bir tane taşıdım.

You carried nothing.

Sen hiçbir şey taşımadın.

Sami carried drugs.

Sami uyuşturucu taşıyordu.

Don't get carried away.

- Abartma.
- Çok kaptırma kendini.

Tom carried both suitcases.

Tom her iki bavulu taşıdı.

Who carried the luggage?

Bagajı kim taşıdı?

He carried her bag.

Onun çantasını taşıdı.

She carried a suitcase.

O bir bavul taşıdı.

He carried a cane.

O bir baston taşıyordu.

Dogs must be carried.

Köpekler taşınmalı.

I carried three books.

Ben üç kitap taşıdım.

Tom carried a cane.

Tom bir baston taşıyordu.

Tom carried a gun.

Tom bir silah taşıdı.

I carried both suitcases.

Her iki bavul da taşıdım.

Malaria is carried by mosquitoes.

Sıtma sivrisinekler tarafından taşınır.

The shop carried leather goods.

Dükkân deri ürünler getirdi.

She carried out the plan.

O, planı gerçekleştirdi.

They carried water in buckets.

- Onlar kovalarla su taşıdılar.
- Kovalar dolusu su taşıdılar.

She shouldn't get carried away.

O götürülmemelidir.

We carried out that plan.

Biz o planı uyguladık.

The conference was carried traditionally.

Konferans geleneksel olarak düzenlendi.

He carried the box upstairs.

O, kutuyu üst kata taşıdı.

Tom just got carried away.

Tom sadece kontolünü kaybetti.

Don't get so carried away.

- Kendini çok kaptırma.
- Çok kapılma.

Tom carried the boxes upstairs.

Tom kutuları yukarıya taşıdı.

Let's not get carried away.

Kendimizden geçmeyelim.

She carried a silk purse.

O ipek bir çanta taşıdı.

I carried out Tom's instructions.

Tom'un direktiflerini uyguladım.

Dan always carried a gun.

Dan her zaman silah taşıdı.

Many of them carried guns.

Onların birçoğu silah taşıyordu.

Tom carried out the plan.

Tom planı uyguladı.

Tom carried out his plan.

- Tom planını uyguladı.
- Tom planını gerçekleştirdi.

Tom carried Mary to safety.

Tom Mary'yi emniyet altına aldı.

Fadil carried a 9mm pistol.

Fadıl, 9 mm'lik bir tabanca taşıyordu.

Fadil carried on the affair.

Fadıl ilişkiyi sürdürdü.

Sami carried a 9mm pistol.

Sami, 9 mm'lik bir tabanca taşıyordu.

They carried out the project.

Projeyi gerçekleştirdiler.

I carried out an inspection.

Denetleme yaptım.

People who carried out the policy

Politikayı uygulayan kişilerin

Maybe we don't know it carried

Belkide taşıdı bilemiyoruz

People carried their own weight then.

İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.

We carried out our mission successfully.

Biz görevimizi başarıyla yerine getirdik.

She carried that table by herself.

O tabloyu tek başına taşıdı.

She carried the news to me.

Bana yeni haberler verdi.

He carried the glassware with care.

O, züccaciyeyi dikkatla taşıdı.

I've always carried out my duties.

Ben her zaman görevlerimi yerine getirdim.

Grandmother carried the table by herself.

Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.

She carried off all the prizes.

O, bütün ödülleri kazandı.

He carried on with his experiment.

Deneyine devam etti.

She carried this table by herself.

Bu tabloyu kendi başına taşıdı.

She had the box carried downstairs.

Kutuyu aşağıya taşıttı.

Tom carried Mary across the threshold.

Tom Mary'yi eşikten taşıdı.

Let's not get carried away here.

- Burada kendimizden geçmeyelim.
- Burada kendimizi kaptırmayalım.

Let's not get that carried away.

- Bunun gazına gelmeyelim.
- Bunu fazla abartmayalım.

The policemen carried away the body.

Polisler ceseti taşıdı.

Small children like to be carried.

Küçük çocuklar taşınmaktan hoşlanırlar.

Tom carried the suitcases for me.

Tom bavulları benim için taşıdı.

He carried a bundle of clothes.

O bir bohça giysi taşıdı.

My orders should be carried out.

Emirlerim uygulanmalıdır.

Your instructions are being carried out.

Sizin talimatlar uygulanıyor.

Your orders have been carried out.

Emirleriniz yerine getirildi.

Your order has been carried out.

Emriniz yerine getirildi.

He carried her in his arms.

Onu kollarında taşıdı.

Tom carried Mary's suitcase for her.

Tom Mary'nin valizini onun için taşıdı.

Tom carried Mary in his arms.

Tom Mary'yi kollarında taşıdı.

He just carried out the sentence.

O sadece ceza uyguladı.

But we carried on without him.

Ama onsuz devam ettik.

This bag was carried by car.

Bu çanta arabayla taşındı.

They drove wagons and carried supplies.

Onlar vagonları sürdü ve malzemeleri taşıdı.

John Wilkes Booth carried a notebook.

John Wilkes Booth bir dizüstü bilgisayar taşıdı.

Tom carried Mary on his shoulders.

Tom, Mary'yi omuzlarında taşıdı.

Tom carried Mary on his back.

Tom, Mary'yi sırtında taşıdı.

I carried the message to him.

Mesajı ona taşıdım.

He carried out all his promises.

O, bütün sözlerini tuttu.

Tom got a little carried away.

Tom biraz kendinden geçti.

The caddie carried his golf clubs.

Malzemeci golf kulüplerini taşıdı.

- They carried out a new experiment in chemistry.
- They carried out a new chemistry experiment.

Onlar yeni bir kimya deneyi gerçekleştirdiler.

- Tom said he always carried a gun.
- Tom said that he always carried a gun.

Tom her zaman bir silah taşıdığını söyledi.

I carried the box on my shoulder.

Kutuyu omzumda taşıdım.

Each of them carried their own pack.

Onlardan her biri kendi paketini taşıyordu.

The truck carried a load of furniture.

Kamyon mobilya taşıdı.

She was being carried to the hospital.

O, hastaneye taşınıyordu.

She carried a baby on her back.

O, sırtında bir bebek taşıdı.

She carried that habit to her grave.

O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.

She half dragged, half carried the log.

O, tomruğu yarı yarıya sürükledi, yarı yarıya taşıdı.

He carried her luggage to the train.

Bagajını trene taşıdı.

He carried six boxes at a time.

O, bir seferde altı kutu taşıdı.

He carried a bag full of apples.

O, elma dolu bir çanta taşıdı.

He carried his grandfather on his back.

Dedesini sırtında taşıdı.

- We continued chatting.
- We carried on talking.

Konuşmaya devam ettik.

She carried the box under her arm.

Kutuyu kolunun altında taşıdı.

He carried a rifle on his shoulder.

Omuzunda bir tüfek taşıyordu.

He carried the suitcases to our room.

Bavulları odamıza taşıdı.

- I carried on singing.
- I continued singing.

Şarkı söylemeye devam ettim.