Translation of "Apart" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Apart" in a sentence and their turkish translations:

- We're worlds apart.
- We are worlds apart.

Biz ayrı dünyalarız.

It came apart.

O dağıldı.

They live apart.

Onlar ayrı yaşarlar.

Tom fell apart.

Tom'un hayatı karardı.

We've grown apart.

Biz ayrı büyüdük.

- Tom took the clock apart.
- Tom took the watch apart.

Tom saati parçalara ayırdı.

Let's take it apart.

Onu sökelim.

We've never been apart.

Hiç ayrı kalmadık.

Things are coming apart.

İşler bozuluyor.

Don't fall apart now.

Şimdi ruhsal çöküntü yaşama.

The country's falling apart.

Ülke parçalara ayrılıyor.

Layla's life fell apart.

- Leyla'nın hayatı parçalandı.
- Leyla'nın hayatı dağıldı.

He tore the book apart.

O, kitabı parçaladı.

I sat apart from them.

Onlardan uzaklaştım.

He took apart a watch.

O, bir saati parçalara ayırdı.

People can't tell us apart.

İnsanlar bizi ayırt edemez.

Let's never be apart again.

Bir daha asla ayrılmayalım.

Tom's life began falling apart.

Tom'un hayatı kararmaya başladı.

Take it apart if necessary.

Gerekirse onu sök.

My life is falling apart.

Hayatım kararıyor.

I took apart the engine.

Motordan anlarım.

Dogs can't tell colors apart.

Köpekler renkleri ayıramazlar.

Tom's family was torn apart.

Tom'un ailesi parçalandı.

Help me take this apart.

Bunu sökmeme yardım et.

His career unexpectedly fell apart.

Kariyeri beklenmedik bir şekilde bozuldu.

Their marriage was falling apart.

- Evlilikleri ayrı düşüyordu.
- Evlilikleri dağılıyordu.

Fadil's family was falling apart.

Fadıl'ın ailesi dağılıyordu.

Sami and Layla lived apart.

Sami ve Leyla ayrı yaşıyordu.

Their relationship is falling apart.

- İlişkileri çatırdıyor.
- İlişkileri sallanıyor.

- His house is old and falling apart.
- Her house is old and falling apart.

Onun evi eski ve parçalanıyor.

Well, apart from shits and giggles,

Tüm saçmalıklar ve gülüşmeleri çıkarırsak

The boy took the radio apart.

Çocuk radyoyu parçalara ayırdı.

Can you tell the twins apart?

İkizleri birbirinden ayırtedebilir misin?

We've just spent two weeks apart.

Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.

Apart from cats, I like animals.

Kediler hariç, hayvanları severim.

He lives apart from his family.

O, ailesinden ayrı yaşıyor.

He lives apart from his parents.

O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.

Apart from English, he speaks German.

O, İngilizcenin dışında Almanca konuşur.

I want to take it apart.

Onu sökmek istiyorum.

Nobody can keep us apart now.

Bizi şimdi kimse ayıramaz.

Tom and Mary have grown apart.

Tom ve Mary ayrıldılar.

How do you tell them apart?

- Onları birbirinden nasıl ayırıyorsun?
- Onları nasıl ayırt edersin?

The Spanish economy is falling apart.

İspanyol ekonomisi parçalanıyor.

It's easy to tell them apart.

Onları birbirinden ayırmak kolay.

Unfortunately, the whole thing fell apart.

Ne yazık ki bütün şey parçalara ayrıldı.

Can you tell those twins apart?

Şu ikizleri birbirinden ayırabiliyor musun?

I couldn't tell the twins apart.

Ben ikizleri ayırt edemedim.

How can you tell them apart?

Onları nasıl ayırt edebiliyorsun?

You can't tell these twins apart.

Bu ikizleri birbirinden ayırt edemezsin.

They did not break apart easily.

Onlar kolaylıkla parçalamadı.

Tom decided to take it apart.

Tom onu parçalara ayırma kararı verdi.

They're trying to tear us apart.

Bizi parçalara ayırmaya çalışıyorlar.

Tom and I have grown apart.

Tom ve ben ayrı ayrı geliştik.

And in constant jeopardy of falling apart.

ve sürekli düşme tehlikesi altındayız.

The brothers were born twelve years apart.

Erkek kardeşler on iki yıl arayla doğmuş.

He stood with his feet wide apart.

Ayakları ayrık durdu.

He stood with his legs wide apart.

Bacakları ayrık durdu.

I can't tell his twin sisters apart.

Onun ikiz kız kardeşlerini ayırt edemiyorum.

He likes to take electric devices apart.

Elektrikli cihazları parçalarına ayırmayı seviyor.

Take a break, or you'll fall apart.

Mola ver, yoksa hayatın kararacak.

Your parents can't keep us apart forever.

Anne baban bizi sonsuza kadar uzak tutamazlar.

Tom is living apart from his wife.

Tom eşinden ayrı yaşıyor.

Apart from that, I don't know anything.

Bundan başka bir şey bilmiyorum.

This place would fall apart without Tom.

Bu yer Tom olmadan ayrı düşerdi.

Only an expert can tell them apart.

Onları sadece bir uzman ayırt edebilir.

The two of them have grown apart.

Onlardan ikisi ayrıldılar.

Apart from her, everybody answered the question.

Onun dışında herkes soruyu cevapladı.

The house stands apart from the others.

Ev, diğerlerinden ayrı duruyor.

Their parents tried to keep them apart.

Anne ve babaları onları ayrı tutmaya çalıştılar.

We have been apart for many months.

Biz aylarca ayrıyız.

He is living apart from his wife.

Eşinden ayrı yaşıyor.

Can you tell Tom and John apart?

Tom ve John'u ayırt edebiliyor musun?

Can you tell the Jackson twins apart?

Jackson ikizlerini ayırt edebilir misin?

There's nothing that can keep us apart.

Bizi ayrı tutacak bir şey yok.

Apart from English, he also teaches math.

İngilizcenin dışında, aynı zamanda matematik öğretir.

Tom couldn't tell the two twins apart.

Tom iki ikizi birbirinden ayıramadı.

Fadil and Layla began to drift apart.

Fadıl ve Leyla ayrı düşmeye başladılar.

My house is old and falling apart.

Evim eski ve parçalanıyor.

Layla and Sami's marriage was falling apart.

Leyla ve Sami'nin evliliği dağılıyordu.

Dad and I are sixty years apart.

Babam ve ben altmış yıldır ayrıyız.

Sami and Layla died six years apart.

Sami ve Leyla altı yıl arayla öldüler.

- I can rip you apart with my bare hands.
- I can tear you apart with my bare hands.

Seni çıplak ellerimle parçalayabilirim.

I took the radio apart to repair it.

Tamir etmek için radyoyu parçalara ayırdım.

He took the clock apart just for fun.

O sadece eğlenmek için parçalara ayırdı.

They were born one month apart in 1970.

1970 yılında bir ay arayla doğdu.

It is sometimes difficult to tell twins apart.

Bazen ikizleri ayırmak zordur.

He couldn't bear to be apart from her.

O ondan ayrı kalmaya katlanamadı.

I can't tell him apart from his brother.

- Onu kardeşinden ayıramıyorum.
- Onu kardeşinden ayırt edemem.

I don't ever want us to be apart.

Ayrı olmamızı istemiyorum.

The deal fell apart at the last minute.

Anlaşma son dakikada bozuldu.

Tom and Mary's marriage began to fall apart.

Tom ve Mary'nin evliliği dağılmaya başladı.

Apart from some fruit, he hasn't eaten anything.

Biraz meyve dışında hiçbir şey yemedi.

I can tell the twins apart, no problem.

İkizleri ayırt edebilirim, sorun değil.

The house was ripped apart by the tornado.

Ev tornado tarafından paramparça edildi.

I can finally tell the Jackson twins apart.

Sonunda Jackson'un ikizlerini ayırabiliyorum.

It's impossible to tell the Jackson twins apart.

İkiz Jackson kardeşleri birbirinden ayırt etmek imkânsız.