Translation of "Mond" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Mond" in a sentence and their turkish translations:

Kalkoen, mond en een mond.

Hindi, ağız ve bir ağız.

Mond dicht.

Onu sıkıştırın.

Mond dicht, dommerik!

Sessiz ol, seni aptal!

- Ik heb een droge mond.
- Mijn mond is droog.

Ağzım kuru.

Mijn mond is droog.

Ağzım kuru.

Open je mond niet!

Ağzını açma.

Doe je mond open.

- Ağzını aç!
- Ağzınızı açın.

Mijn mond was droog.

Ağzım kuruydu.

Toms mond werd droog.

Tom'un ağzı kurudu.

Tom opende zijn mond.

Tom ağzını açtı.

- Houd je mond.
- Hou je mond!
- Zwijg!
- Wees stil.
- Stil!
- Stilte!

Sessiz olun.

- Spreek niet met volle mond.
- Praat niet met een volle mond.

Ağzın doluyken konuşma.

- Houd je mond.
- Hou je mond!
- Zwijg!
- Stil!
- Stilte!
- Wees stil!

Sessiz olun.

- "Open je mond" zei de tandarts.
- "Open uw mond" zei de tandarts.

Dişçi "Ağzını aç" dedi.

- Houd je mond.
- Hou je mond!
- Zwijg!
- Stilte!
- Wees stil!
- Kop dicht!

- Kapa çeneni!
- Kes sesini!

- Houd je mond.
- Hou je mond!
- Zwijg!
- Stil!
- Stilte!
- Wees stil!
- Orde!

Sessizlik!

Hij heeft een grote mond.

Onun büyük bir ağzı var.

Doe je mond wijd open.

Ağzınızı geniş açın.

Hou je mond en luister.

- Kapa çeneni de dinle.
- Kapa çeneni ve dinle.
- Sus ve dinle.

Spreek niet met volle mond.

- Ağzın doluyken konuşma.
- Yemek yerken konuşma.
- Ağzında yemek varken konuşma.
- Dolu ağızla konuşma.

Die vrouw heeft een mond.

O kadının bir ağzı var.

Je moet je mond houden.

Çeneni kapatmalısın.

- Hou je mond!
- Kop dicht!

Onu kapat!

Vertaal en hou je mond!

Çevir ve kapa çeneni!

- De morgenstond heeft goud in de mond.
- Morgenstond heeft goud in de mond.

Erken kalkan erken yol alır.

- Houd je mond.
- Hou je mond!
- Zwijg!
- Wees stil!
- Blijf stil.
- Kop dicht!

- Sessiz ol!
- Sessiz olun!

Kunnen jullie alsjeblief je mond houden?

Siz arkadaşlar susar mısınız?

Hij deed zijn mond wijd open.

Ağzını kocaman açtı.

Ik zal mijn mond niet houden.

Susmayacağım.

Je had je mond moeten houden.

Ağzını kapalı tutmalıydın.

Praat niet met een volle mond.

Ağzın doluyken konuşma.

Tom slaapt met zijn mond open.

Tom ağzı açık uyur.

Het kwam zomaar uit mijn mond.

Öylesine ağzımdan çıktı.

- Heeft u regelmatig last van een droge mond?
- Heb je regelmatig last van een droge mond?

- Ağzınız çok kuruyor mu?
- Sık sık ağız kuruluğu yaşıyor musunuz?

- Ik zeg niks.
- Ik hou mijn mond.

Ağzımı kapalı tutacağım.

Hij neemt geen blad voor de mond.

O, dolambaçlı konuşmaz.

Hij had zijn mond dicht moeten houden.

Çenesini kapalı tutmalıydı.

- Hou je bek, idioot!
- Mond dicht, dommerik!

Kapa çeneni, seni aptal!

Ze gaf hem een mond-op-mondbeademing.

Ona ağızdan ağıza nefes verdi.

Denk na vooraleer je je mond opendoet.

Ağzını açmadan önce düşün.

Stop het mes niet in je mond.

Bıçağı ağzına koyma.

Hou je mond, je leidt me af.

Kapa çeneni! Benim dikkatimi dağıtıyorsun.

Ik zal je mond met zeep spoelen!

Ben ağzını sabunla yıkayacağım.

Tom stopte de thermometer in zijn mond.

Tom termometreyi ağzına koydu.

Hou je mond en luister naar me.

Çeneni kapa ve beni dinle.

Ik heb een vieze smaak in mijn mond.

Ağzımda berbat bir tat var.

Dit is waarom je mond een "o" vormt

İşte bu yüzden ağzın “o” şeklini alır.

- Zwijgen en luisteren!
- Hou je mond en luister!

Kapa çeneni de dinle!

Hou je mond of ze gooien je eruit.

- Çeneni kapat yoksa atılacaksın.
- Çeneni kapat yoksa dışarı atılacaksın.

Ik leef van de hand in de mond.

- Ben elden ağıza yaşıyorum.
- Ben zar zor geçiniyorum.

Het is beter als je je mond houdt.

En iyisi konuşmaman.

Hij praatte met een pijp in zijn mond.

Ağzında bir boru ile konuştu.

Nee, Ik heb al wat in m'n mond.

Hayır, zaten ağzımda bir şey var.

Stak haar tong uit de zijkant van haar mond

dilini ağzından dışarı çıkarmış,

Ik heb maar een mond, maar wel twee oren.

Sadece tek ağzım ama iki kulağım var.

Hij zat daar met een pijp in zijn mond.

Ağzında bir pipoyla orada oturuyordu.

Je hebt me de woorden uit de mond gehaald.

Lafı ağzımdan aldın.

Je hoort niet te praten met je mond vol.

Dolu ağzınla konuşmamalısın.

Een gekregen paard kijkt men niet in de mond.

Üzümü ye, bağını sorma!

De sinaasappel liet een vreemde smaak achter in mijn mond.

Portakal ağzımda garip bir tat bıraktı.

- Ik zal mijn mond niet houden.
- Ik zal niet zwijgen.

Sessiz olmayacağım.

Zeg niet tegen me dat ik mijn mond moet houden.

Bana susmamı söyleme.

Tom niest zonder zijn hand voor zijn mond te houden.

- Tom hapşırırken ağzını kapatmaz.
- Tom aksırırken ağzını kapamaz.

Je moet niet rondrennen met een tandenborstel in je mond.

Ağzınızda bir diş fırçasıyla oradan oraya koşturmamalısın.

Als je kauwgom in je mond hebt, spuug het dan uit.

Eğer ağzında sakız varsa çıkar.

Waar het hart vol van is, loopt de mond van over.

Dervişin fikri neyse zikri de odur.

Ik zou heel graag willen dat je je mond eens hield.

Gerçekten sadece çeneni kapatmanı diliyorum.

Hij opende zijn mond, alsof hij zou spreken, maar zei niets.

Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.

Je moet niet door je mond maar door je neus ademen.

Ağzından değil, burnundan nefes al.

Ik blijf de slechte smaak van die paddenstoel... ...in mijn mond proeven.

Ağzıma o mantarımsı tat geliyor. Ağzımda... Kötü bir tat ve koku var.

Hou uw hand voor uw mond wanneer u hoest, niest of geeuwt.

Öksürdüğün, hapşırdığın veya esnediğin zaman elini ağzına koy.

- Hou je mond en luister.
- Wees stil en luister.
- Zwijg en luister.

Sessiz ol ve dinle.

Zoals die walgelijke smaak in je mond, de geur van brandende, rottende vis,

ağzındaki berbat tat, yanık kokusu, çürümüş balık

- Beter hard geblazen dan de mond verbrand.
- Je kunt niet voorzichtig genoeg zijn.

Korkulu rüya görmektense uyanık yatmayı yeğlerim.

Het faryngeale deel van de keel ligt achter de neus en de mond.

Yutak, boğazın ağız ve burnun arkasında kalan kısmıdır.

- Doe mij een plezier en zwijg.
- Doe mij een plezier en hou je mond.

- Bana bir iyilik yap ve kes sesini.
- Bana bir iyilik yap ve çeneni kapa.

Ze zei dat ik het aan niemand moest vertellen. Dus heb ik mijn mond gehouden.

O, kimseye anlatmamamı söyledi, bu nedenle anlatmadım.

De mond van het luipaard was net naast, misschien een paar cm... ...naast mijn rechter oor.

Parsın ağzı... Belki iki buçuk santimden daha yakındı, sağ kulağımın hemen yanındaydı

- Zij had haar mond moeten houden.
- Zij had beter gezwegen.
- Zij had haar kop moeten houden.

O, çenesini kapalı tutmalıydı.

Ze is knap, dat klopt, maar wanneer ze haar mond opendoet dan wil je alleen maar weg!

O güzel, bu doğru ama o ağzını bir defa açtı mı sen yalnızca kaçmak isteyeceksin.