Translation of "Harder" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Harder" in a sentence and their turkish translations:

- Luider.
- Harder.

Daha sesli.

Zet het harder.

Sesini yükselt.

- Je moet veel harder studeren.
- Jullie moeten veel harder studeren.

Çok daha sıkı çalışmalısın.

Zet het geluid harder.

Sesi açın.

Studeer vanaf nu harder.

Bundan sonra daha sıkı çalış.

Zet de muziek harder!

Müziğin sesini aç!

Politici vechten nog harder terug

Politikacılar aynı bilimsel olmayan söylemleri tekrarlayarak

Ik zal harder moeten studeren.

Daha çok çalışmak zorunda olacağım.

IJzer is harder dan goud.

Demir altından daha serttir.

- Doe je best.
- Probeer harder.

Daha çok çabala.

Hij had harder moeten werken.

O, daha çok çalışmalıydı.

Je had harder moeten oefenen.

Daha çok pratik yapmalıydın.

- Het lawaai wordt steeds harder en harder.
- Het lawaai wordt al maar luider.

Gürültü gittikçe şiddetleniyor.

- Praat alsjeblieft harder.
- Spreek luider alsjeblieft.

Daha yüksek sesle konuşun lütfen.

Kunt u misschien wat harder praten?

- Biraz yüksek sesle konuşmanızda bir sakınca var mı?
- Biraz daha yüksek sesle konuşur musunuz?

Zet de radio een beetje harder.

Radyonun sesini biraz açın.

Tom wilde dat Mary harder werkte.

Tom Mary'den daha çok çalışmasını istedi.

Je zult vanaf nu harder moeten studeren.

Şu andan itibaren daha çok çalışmak zorunda kalacaksın.

Zou je alsjeblieft wat harder kunnen praten?

- Biraz daha yüksek sesle konuşabilir misiniz lütfen?
- Lütfen biraz daha yüksek sesle konuşabilir misin?

Als ik jou was, zou ik harder leren.

Yerinde olsam, daha çok çalışırım.

Het leven is hard, maar ik ben harder.

Hayat zordur, ama ben daha zorum.

- Luider a.u.b.
- Luider alstublieft.
- Luider alsjeblieft.
- Harder alsjeblieft.

Daha yüksek, lütfen.

Praat wat harder, ik kan je niet horen.

Daha yüksek sesle konuş. Seni duyamıyorum.

Ik kon harder zwemmen toen ik jonger was.

Gençken daha hızlı yüzebilirdim.

Het enige wat je moet doen is harder werken.

Tek yapmanız gereken daha çok çalışmaktır.

Tom rijdt gewoonlijk iets harder dan de toegestane snelheid.

Tom genellikle hız limitinin biraz üzerinde araç kullanır.

Hij werkt harder dan ik toen ik zo oud was.

Onun yaşında çalıştığımdan daha çok çalışmaktadır.

Wie van jullie gelooft dat hij harder heeft gewerkt voor mij dan ik voor hem ?!

Aranızdan kim benim onun için çalıştığımdan daha çok benim için çalıştığına inanıyor?