Translation of "Alsof" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Alsof" in a sentence and their turkish translations:

- Hij doet alsof.
- Zij doet alsof.

O numara yapıyor.

- Doe alsof je thuis bent!
- Doe alsof u thuis bent!
- Doe alsof jullie thuis zijn!

Kendini evinde gibi hisset!

Alsof misschien, slechts misschien,

Belki gibi, sadece belki,

Alsof ik verwaand klonk.

Kibirmiş gibi sanki.

- Je hebt maar gedaan alsof, niet?
- U hebt maar gedaan alsof, niet?

Numara yapıyordun, değil mi?

- Hij spreekt alsof hij alles weet.
- Hij praat alsof hij alles weet.

- Sanki her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
- Sanki her şeyi biliyormuş gibi konuşuyor.
- Sanki her şeyi biliyor gibi konuşuyor.
- Her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
- O her şeyi biliyormuş gibi konuşuyor.

Net alsof de innerlijke steunconstructie

Bana tanı koyulduğundan beri beni bir arada tutan

Alsof het een weddenschap was.

Bahis mi oynuyorlardı, anlayamadım.

Ik deed alsof ik sliep.

Uyuyormuş numarası yaptım.

Doe alsof je thuis bent.

Kendini evinde gibi hisset.

Doe alsof je mij bent.

Benmişsin gibi yap.

Ik deed alsof ik werkte.

Çalışıyor gibi davrandım.

Ik voelde me alsof ik zweefde,

Süzülüyormuş gibi hissediyordum;

Hij praat alsof hij alles weet.

Sanki her şeyi biliyor gibi konuşuyor.

Hij doet alsof hij gay is.

O eşcinsel olmuş numarası yapıyor.

Hij deed alsof hij niet luisterde.

Dinlemiyormuş gibi davrandı.

Doe niet alsof je verrast bent.

Şaşırmış gibi davranma.

Het lijkt alsof het sneeuwt, hé?

Kar yağıyor gibi görünüyor, değil mi?

Zij praat alsof ze alles weet.

- Sanki her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
- Sanki her şeyi biliyormuş gibi konuşuyor.

Zij deed alsof ze ziek was.

O hastaymış gibi davranıyordu.

Hij deed alsof hij ziek was.

O hastaymış gibi davrandı.

Tom deed alsof hij niets hoorde.

Tom hiçbir şey duymamış gibi davranıyordu.

Het lijkt alsof je dorst hebt.

Susamış görünüyorsun.

Ik deed alsof ik hem steunde.

Onu destekliyor gibi göründüm.

Dick spreekt alsof hij alles weet.

Dick her şeyi biliyor gibi konuşur.

Ken praat alsof hij alles weet.

Ken her şeyi biliyormuş gibi konuşur.

Ik deed alsof ik Tom geloofde.

Tom'a inanmış gibi yaptım.

- Laten we doen alsof we buitenaardse wezens zijn.
- Laten we doen alsof we vreemdelingen zijn.

Uzaylı numarası yapalım.

- Laten we doen alsof we buitenaardse wezens zijn.
- Laten we doen alsof we aliens zijn.

Bizim uzaylılar olduğumuzu düşünelim.

- Hij deed alsof hij me niet had opgemerkt.
- Hij deed alsof hij me niet opmerkte.

Beni fark etmemiş gibi davranıyordu.

- Doe maar alsof ge thuis zijt.
- Voel u thuis bij mij.
- Doe alsof je thuis bent.

- Kendi evindeymişsin gibi davran.
- Kendi evinizde gibi davranın.
- Kendi evinizdeymiş gibi davranın.
- Lütfen evinde gibi davran.

Het is alsof... ...je een schoolboek opeet.

Dostum, bu resmen bir okul kitabını yemek gibi.

Je praat alsof je de baas bent.

- Sanki sen şefmişsin gibi konuşuyorsun.
- Sanki patronmuşsun gibi konuşuyorsun.

Ze deed alsof ze me niet hoorde.

O beni duymamış gibi davrandı.

Ze sprak alsof er niets gebeurd was.

Sanki hiçbir şey olmamış gibi konuştu.

Hij doet alsof hij een koning was.

Sanki o bir kral gibi davranıyor.

Laten we doen alsof we soldaten zijn.

Askermiş gibi davranalım.

Tom deed alsof hij het niet zag.

Tom onu görmemiş gibi davrandı.

Hij doet alsof hij mij niet kent.

- Beni tanımıyor gibi davranıyor.
- Beni tanımıyormuş gibi yapıyor.

Doe alsof je mij niet gezien hebt.

- Beni görmemiş ol.
- Beni görmemiş gibi yap.
- Beni görmemişsin gibi davran.

Hij leeft alsof hij een miljonair was.

Sanki bir milyonermiş gibi yaşıyor.

Het lijkt alsof je iedereen leuk vindt.

Herkesi seviyor gibi görünüyorsun.

Hij deed alsof hij mij niet zag.

O beni görmemiş gibi yaptı.

Laten we doen alsof we buitenlanders zijn.

Yabancıymışız gibi davranalım.

Je ziet eruit alsof je boos bent.

Kızgın görünüyorsun.

Ik deed alsof ik het niet hoorde.

Ben duymamış gibi davrandım.

Hij deed alsof hij een dokter was.

O, bir doktor gibi davrandı.

Tom deed alsof hij Maria niet kende.

- Tom Mary'yi tanımıyormuş gibi davrandı.
- Tom, Mary'yi tanımıyormuş gibi yaptı.

Hij deed alsof hij me niet zag.

Beni görmemiş gibi davranıyordu.

Je ziet eruit alsof je honger hebt.

Aç gibi görünüyorsun.

- Ik weet niets van Japans; ik doe maar alsof.
- Ik kan helemaal geen Japans, ik doe maar alsof.

Hiç Japonca bilmiyorum, yalnızca biliyormuş gibi yapıyorum.

Lijkt het alsof het verhaal helemaal wordt weggeduwd,

hikâyeler yoldan çıkarılıyor gibi görünüyor.

Niemand gedraagt zich alsof we in crisis verkeren.

Kimse bir krizin ortasındayız gibi davranmıyor.

Het voelt alsof ik uit dat vliegtuig val,

O uçaktan atlıyormuşum gibi hissediyorum.

Als we blijven doorgaan alsof onze neus bloedt.

kurtarılıp kurtarılmayacağımız net değil.

De jongen spreekt alsof hij een man is.

Erkek çocuğu yetişkin bir adammış gibi konuşuyor.

De vrouw praat alsof ze een lerares is.

Kadın, öğretmenmiş gibi konuşuyor.

Hij deed alsof hij zijn baas niet hoorde.

Patronunu duymuyormuş gibi yaptı.

Hij behandelt mij alsof ik een vreemde ben.

Bana sanki bir yabancıymışım gibi davrandı.

Hij deed alsof hij het antwoord niet wist.

Cevabı bilmiyormuş gibi yaptı.

Waarom doe je alsof je me niet kent?

Neden beni tanımıyormuş gibi davranıyorsun?

Zie ik eruit alsof het me wat uitmaakt?

Umursuyor gibi görünüyor muyum?

Het is alsof ik Tom al jaren ken.

- Tom'u yıllardır tanıyormuşum gibi geliyor.
- Tom'u yıllardır tanıyormuşum gibi hissediyorum.

Doe alsof er niets aan de hand is.

Hiçbir sorun yokmuş gibi davran.

Ze deed alsof ze er niets van afwist.

O, sanki onun hakkında bir şey bilmiyormuş gibi davrandı.

Die jongen spreekt alsof hij een volwassene is.

Şu oğlan sanki bir yetişkinmiş gibi konuşuyor.

We kunnen doen alsof dit nooit gebeurd is.

Bu asla olmamış gibi yapabilirdik.

Ik deed net alsof ik haar niet kende.

Onu tanımıyormuş gibi davrandım.

Hij deed net alsof hij mij niet kende.

O beni tanımıyor gibi davrandı.

Zij deed net alsof ze mij niet kende.

Beni tanımıyormuş gibi davrandı.

Tom deed net alsof hij mij niet kende.

Tom beni bilmiyormuş gibi yaptı.

Tom is niet echt ziek. Hij doet alsof.

Tom gerçekten hasta değil. O sadece hastaymış gibi davranıyor.

Tom en Maria doen alsof ze getrouwd zijn.

Tom ve Mary evli numarası yaptılar.

Ze deed alsof ze mij niet gehoord had.

O beni duymamış gibi davrandı.

Ik herinner het mij alsof het gisteren was.

Sanki dünmüş gibi hatırlıyorum.

Laten we doen alsof we buitenaardse wezens zijn.

Uzaylı numarası yapalım.

Hij deed alsof hij me niet had opgemerkt.

Beni fark etmemiş gibi davrandı.

Het voelde alsof ik werd weggejaagd en bang gemaakt.

Bizi korkutup kaçırmak istiyordu.

Ik deed alsof ik niet begreep wat hij zei.

Onun söylediklerini anlamıyormuş gibi davrandım.

De buitenlandse sprak Japans alsof het haar moerstaal was.

Yabancı, anadili gibi Japonca konuştu.

Ze doet alsof ze slaapt, daarom snurkt ze niet.

Uyuyormuş gibi yapıyor, o yüzden horlamıyor.

De vreemdeling spreekt Japans alsof het zijn moedertaal was.

Yabancı, anadiliymiş gibi Japonca konuşuyor.

Ik voel me alsof ik dertig jaar oud ben.

Otuz yaşındaymışım gibi hissediyorum.

En het voelt bijna alsof je afstand van jezelf neemt,

ve tıpkı bilinçsiz ya da baygınken olduğu gibi adeta kendinizden

Alsof je geen echte man bent als je homo bent ...

Sanki gey olmak, daha az erkek olmanızı sağlıyor gibi.

Ze zag eruit alsof ze lange tijd ziek geweest was.

O uzun zamandır hastaymış gibi görünüyordu.