Translation of "‫ولن" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "‫ولن" in a sentence and their turkish translations:

ولن أنفعل.

ve tepki gösterme.

ولن يستغرق حتى يوم

Bir gün bile sürmeyecek.

ولن أكون قوياً كأصدقائي،

asla arkadaşlarım kadar güçlü olamayacağımı

لن أفهم ولن أستوعب كليا

Şunun ne anlama geldiğini asla tam olarak anlayamayacağım:

ولن ينمو لي أي شعر،

hiçbir zaman saçımın çıkmayacağını,

ولن تُحل بالحلول التقنية وحدها.

ve yalnızca teknoloji ile çözümlenmeyecek.

ولن يقتربوا منا ولا نحن

ve ne onlar bize yaklaşacaktır ne de biz onlara

ولن تضيع النساء ثقتها أبدًا

Ve kadınlar ise onun güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmayacaktır

ولن تكون مشاعر سيئة أو سلبية؟

dememe konusunda bir anlaşma yapalım mı?

‫ولن يتحرك!‬ ‫نعم، أنا سعيد بهذا.‬

Bu yerinden kımıldamaz! Evet, bundan memnunum.

‫نحن قريبان جداً ولن نستسلم قط.‬

Çok yaklaştık ve asla pes etmeyeceğiz.

ولن تعطي السوق أبداً المنازل للفقراء.

Piyasa da yoksullara asla ev vermez. Asla.

ولن نكون قادرين على معرفة كل شيء

ve her şeyi bilemeyeceğiz

ولن نتمكن من وضع آثار الذاكرة الجديدة بفعالية.

Bu yeni bellek izlerini etkin bir şekilde ortaya koyamayız.

ولن يتم عقابهم للحظ السيء أو لخطأ غيرمقصود.

Kötü şans ya da bağışlanabilir bir hata için cezalandırılmayacaklardı.

إنها لم تكن أول مرة, ولن تكون الأخيرة.

Bu ilk kez değildi ve son kez de olmayacak.

أهم جزء هو التعليم، ولن أخرج من هناك.

En önemli kısım eğitim, buradan çıkmayacağım.

ولن تطلب أي مؤسسة أخرى هذه البيانات مرة أخرى.

Başka hiçbir kuruluş sizden tekrar bu bilgileri istemez.

ولن أقوم بإطفائه، أليس كذلك؟ سيكون ذلك تصرفًا فظًا.

Onu kapatacak değilim, değil mi? Bu biraz kabalık olur.

رأينا في تركيا ولن يكون من المحتمل حدوث تسونامي

ve Türkiye'de tsunami ihtimalinin olmayacağını gördük

‫ولن نصمد كثيراً،‬ ‫ما لم نتحرك سريعاً ونتخذ قرارات حكيمة.‬

ve hızlı hareket edip zekice seçimler yapmazsak çok fazla dayanamayız.

‫الطقس أصبح بالفعل أكثر حراً،‬ ‫ولن نتمكن من النجاة هنا لفترة طويلة.‬

Hava şimdiden ısınıyor ve burada çok uzun süre hayatta kalamayız.

‫يمكن للسعة واحدة قتلها.‬ ‫لكن لحسن الحظ،‬ ‫هذه النحلات تشعر بالبرد ولن تهاجم.‬

Sokulacak olursa ölebilir. Ama neyse ki arılar saldıramayacak kadar üşüyor.

‫ولن نتمكن من النجاة هنا لفترة طويلة.‬ ‫يجب أن نسرع ‬ ‫ونحاول اصطياد المزيد من الزواحف.‬

ve burada çok uzun süre hayatta kalamayız. Acele edip birkaç böcek daha yakalamalıyız.