Translation of "ولا" in Turkish

0.035 sec.

Examples of using "ولا" in a sentence and their turkish translations:

ولا تزال.

Hâlâ öyle.

بالطبع لا عمل ولا إنترنت ولا شيء.

E tabi o zaman işkur yok internet yok bişey yok

نحن لا نجني المال ، ولا نعمل ، ولا نخرج.

Para kazanmıyoruz, çalışmıyoruz, dışarı çıkmıyoruz.

ولا يمكنني إيذاؤه

Onu yenemeyeceğimi.

ولا ينجحون بالضرورة.

hala istedikleri yerde değiller.

ولا أتحدث هنا...

gaza basmaktan

ولا تؤتي أُكُلها.

ve bu işe yaramıyor.

حسناً، نعم ولا.

Evet veya hayır.

‫ولا تُمتص بالكامل‬

ve bunların hepsi emilime uğramaz

ولا حتى والدَيها.

Ebeveynleri bile.

ولا تنفطر أفئدتهم،

kalpleri kırılmaz,

ولا أعتقد هذا.

Ben ise öyle olduğunu düşünmüyorum.

ولا نعطيهم أموالنا.

bunlara para kazandırmayalım.

ولا يزال قائما

ve hala ayakta

إنه ليس في طعام غداء، ولا في موسيقى الجاز ولا في عصير الكوكتيل، ولا في الوِصال.

akşam yemeğinde, cazda, kokteyllerde veya sohbetlerde değildir.

ليست سيئة ولا سلبية

ama bunlar kötü ve negatif değildir.

قل نعم ولا تخَفْ.

Buyurun evet diyin.

ولا على محاولته الانتحار.

onu hatalı bulmadım.

ولا بصوت قفل الكاميرا،

bir deklanşör sesi ile

ولا أحد يتكلم عنها.

Kimse bundan bahsetmiyor.

استمع بانتباه ولا تقاطع.

Yakından dinle ve kesintiye uğratma.

من الحيوانات ايضاً نفتقدها حيث لا اسماك ولا حيتان ولا زرافات

Ne balık, ne balinalar, ne zürafalar, ne filler

ولكنهم يحكون عنها ولا يعظمونها.

Ama bunları övmüyor, hikâyeleştiriyor.

ولا يمكننا فعلياً أن نتدخل."

ve biz bu işe karışamayız."

ولا ندري ما الذي سيحدث.

Neler olabileceğini bilemezsiniz.

ولا تُستثنَى بلدي من ذلك.

Benim ülkem de istisna değil.

فأطفالنا ينمون ولا يقدّرون أنفسهم

Çocuklarımız kendilerine değer vermeyerek büyüyorlar

‫ولا بأس من أكله هكذا.‬

Onu böyle yemenin hiç sakıncası yok.

لا تُعرفك بالأشخاص ولا المجتمعات.

Size insanlar ve topluluklar hakkında hiçbir şey söylemezler.

ولا أشعر أنها تؤدي المهمة.

ve bunun işe yaradığını hissetmiyorum.

لا توجد سباغيتي ولا باستا...

Spagetti desen yok, makarna desen yok --

ولا يقتصر الأمر على المصانع،

Bu sadece fabrikalarda değil

‫ولا تخرج للأكل إلا ليلًا.‬

Sadece geceleri otlamaya çıkarlar.

ولا أحد يحب هذا الحارس

ve kimse o bekçiyi sevmiyordu

ولن يقتربوا منا ولا نحن

ve ne onlar bize yaklaşacaktır ne de biz onlara

ولا تتخلى ابدا عن احلامك

Ve asla hayallerinizden vazgeçmeyin

لا يشع ولا يمتص الضوء.

ışık yaymıyor veya soğurmuyor.

‫ولا أتوصل إلى شيء إطلاقًا.‬

Ve hiçbir şey bulamadım. Hem de hiç.

‫ولا تجد فريستها أي مفر.‬

Istakozun kaçma şansı yoktu.

انها لا جيدة ولا سيئة.

O, ne iyi ne de kötüdür.

ولا شيء تم تسويته بعد.

ve henüz hiçbir şey çözülmedi.

ليس لتوم هرّ ولا كلب.

Tom'un bir kedi ya da bir köpeği yok.

لست لا غنيًّا ولا مشهورًا.

Ne zengin ne de ünlüyüm.

لم يكن لدى برتييه بريق مراد ، ولا بطولة ناي ، ولا الغرائز التكتيكية لدافوت.

Berthier, Murat'ın cazibesine, Ney'in kahramanlığına ve Davout'un taktik içgüdülerine sahip değildi.

طبقتك الاجتماعية لا تهم، ولا عرقك،

Sosyoekonomik düzeyiniz, ırkınız, çocuklarınızı ne kadar iyi yetiştirdiğiniz

"لا اتحمل الروائح ولا اتحمل الضوضاء".

"Koku alamıyorum, duyamıyorum.

لذا، أصبحت بلا عمل ولا مال.

Ne bir işim ne de param vardı artık.

ولا يجب عليكم الإجابة بصوت عالي:

yüksek sesle cevap vermek zorunda değilsiniz:

ولا نعرف بالضبط السبب بحدوث ذلك،

Bunun neden olduğunu tam olarak bilmiyoruz

ولا يعلمون أن التغيير السريع مطلوب.

ve bu hızlı değişimin zorunlu olduğunu bilmiyorlar.

ليست شديدة الحرارة ولا شديدة البرودة.

ne çok sıcak, ne de çok soğuk.

ولا لأي شخص لديه أفكار مختلفة.

farklı fikirlere sahip insanlar için de.

‫ولا أثر حتى الآن لتلك الواحة.‬

ve hâlâ vahadan bir iz yok.

ولا هو شيء يشجع نفس الإنسان.

Övünülecek bir şey de değil.

ولا تفكرون حتى في الوصول إليه.

bu yüzden de anahtarı aramamışsındır.

ولا تملكون الخمسمائة دولار لتنالوا حريتكم.

ve kurtulmak için 500 dolarınız olmadığını.

ولا أعني ذلك بالمعنى المجرد العام.

Bunu tam belli olmayan genelleyici bir anlamda söylemiyorum.

‫لكنها مشغولة ولا وقت لديها للعبث.‬

Ama dişinin gönül eğlendirmeye vakti yok.

‫هامستر "النمسا" محبوسة‬ ‫ولا يمكنها المغادرة.‬

Viyana'nın hamsterleri kapana kısılmıştır. Dışarı çıkamazlar.

‫ولا يتواجد إلا في أماكن خاصة.‬

Sadece birkaç özel yerde bulunur.

ولا ينطبق هذا على البيض فقط،

Bu sadece yumurtalar için geçerli değil,

لكن الخفافيش ليست شر ولا شر

fakat yarasalar ne kötüdür ne de kötülüktür

ولا يزال فاتح بورتاكال يبث أمامنا

ve Fatih Portakal hala bizim karşımızda yayın yapıyorsa

لا مال ولا تدريب لهذه الوظيفة

Para yok bu iş için bir eğitimi de yok

ولا يهم إذا خلعها شخص ما

Ve ya birinin çıkarıp çıkarmadığı da mühim değil

لديهم جيش بملايين الجنود ولا يهزمون

milyonlarca askeri olan bir ordusu var ve yenilmiyorlar

لكنها لا تشع ولا تمتص الضوء،

Ama ışık yaymıyor ya da soğurmuyor

ولا يتعين علينا حل هذه الأمور.

Ve bunları ayırmak zorunda değiliz.

ولا أعرفُ إن كنتم سمعتم بها.

Hiç duydunuz mu bilmiyorum.

ولا يوجد وظيفة في الفلسفة، بتاتاً.

neyse, zaten felsefede iş alanı da yoktu.

ولا يوجد أحد مننا هنا لم يخطئ

yaşamın büyük hikâyesi içinde, aramızdan hiçbiri ahlaki açıdan lekesiz değil.

ولا تنسوا انكم الآن طلاب المرحلة الابتدائية.

Siz de ilkokul öğrencisisiniz bu arada unutmayın.

أتفهّم، ولا أريد أن أسمع عن الأخطاء.

Anlıyorum ama hata yapıldığını duymak istemiyorum.

ولكن، تدرب تدرب تدرب ولا تقبل بالفشل.

Ama alıştırma yap, yap, yap ve başarısızlığı kabul etme.

ولا تدع أمورك غير الخطيرة تحرفك عنهم.

ve kırmızı olmayanların dikkatinizi dağıtmasına izin vermeyin.

ولا أستطيع عمل أكثر من 10 حلقات.

10 bölümden fazla bir şey yapamam ben, diyor.

‫كالخراف والماشية والغزلان،‬ ‫ولا تخرج منها قط.‬

Koyunların, büyükbaşların, geyiklerin. Ve asla çıkamazlar.

‫كالخراف والماشية والغزلان.‬ ‫ولا تخرج منها قط.‬

Koyunlar, büyükbaşlar, geyikler. Ve asla kurtulamıyorlar.

ولا توجد طريقه معينة لإرجاع ذاك الشعور".

ve onları geri getirmenin bir formülü yok."

‫ولا سيما لدى النساء السود ‬ ‫المصابات بالسرطان.‬

özellikle siyahi kadınlarda kanserde.

ولا تستمع فقط الى وجهة نظر أخرى --

Ve sadece farklı bir görüş duymayın,

بدون لباس نوم المستشفى ولا الطعام الرديء

Hastane pijamaları yok, iğrenç yemekler yok

ولا بد من ظهور نماذج الحياة المعقدة،

Karmaşık yaşamın ortaya çıkışı.

لم يكن هناك كهرباء ولا أنابيب ماء.

Elektrik yoktu, su yoktu.

ولا يواجهون خيبة الأمل التى تصحب الفشل.

başarısızlıkla gelen hayal kırıklığını yaşamazlar.

ولا تكن خائفًا من وضع نفسك هناك.

Ayrıca kendinizi göstermekten çekinmeyin.

تلك القبة لا تزال قائمة ولا تنهار

o kubbe hala ayakta ve çökmedi

لا تكمن في الظلام ولا الحلم الأسود

ne karanlıkta yat ne de kara düş gör

دع المال يخدم الناس ، ولا يهتم بالطوابع

para pul umurlarında değil insanlığa hizmet olsun

دخول الحجر الصحي ليس عارًا ولا خطيئة

Karantinaya girmek ne ayıptır, ne de günahtır

لا يعكس يسوع ولا تلك الفترة الكثير

Ne İsa'yı nede o dönemi çokda fazla yansıtmamakta

لكن لم يكن برتيير ولا نظامه مثاليين:

Ancak ne Berthier ne de sistemi mükemmeldi:

ولا يكون لديك أي شعور بالظلام إطلاقًا.

ve siyahiliğe dair hiçbir duygu yok.

بالنسبة لي فانه ليس أخاً ولا صاحبا.

O ne kardeşim ne de arkadaşım.

لا نسرد الطرائف في الجنائز، ولا نضحك.

Biz cenazelerde fıkra anlatmayız ve gülmeyiz!

- عمي يدخن كثيرًا جدا، ولا غنى له عن التبغ.
- خالي يدخن كثيرًا جدا، ولا غنى له عن التبغ.

Amcam çok sigara içen biridir; tütün onun için kaçınılmazdır.

حسناً، نحن نخشى أن تبدأ ولا تتوقف إطلاقاً

Şöyle; bir başlarlarsa hiç durmayacaklarından korkuyoruz

أفعلوا الذي تودون القيام به ولا تقبلوا بالرفض.

Ne yapmak istiyorsan yap ve "hayır"ı kabul etme.

‫ولا تظن أن امتلاكك للترياق سيجعلك في مأمن.‬

Elinizde panzehir var diye paçayı sıyırdığınızı sanmayın.