Translation of "شعر" in Turkish

0.036 sec.

Examples of using "شعر" in a sentence and their turkish translations:

لديها شعر طويل

Onun uzun saçı var.

توم شعر بالقوة.

Tom güçlü hissetti.

شعر ماريا طويل.

- Maria'nın uzun saçı var.
- Maria'nın uzun saçları var.

شعر توم بالحيره.

Tom şaşırmış hissetti.

تساقط شعر سامي.

Sami'nin saçları dökülüyor.

أنّا لديها شعر بُني كستنائي, ولكن ماجدالينا لديها شعر أشقر.

Anna'nın kestane kahvesi saçı var fakat Magdalena'nın sarı saçı var.

شعر الجميع بسعادة بالغة‏.

Kimse heyecandan yerinde duramıyordu.

شعر ذاك الفتى أسود.

Şu çocuğun saçı siyahtır.

شعر ذاك الولد أسود.

O çocuk siyah saçlı.

شعر بيدها على كتفه.

Kolunu omuzunda hissetti.

توم لديه شعر رمادي.

- Tom'un gri saçı var.
- Tom'un saçları kır.

قص توم شعر ماري.

Tom, Mary'nin saçını kesti.

ولن ينمو لي أي شعر،

hiçbir zaman saçımın çıkmayacağını,

شعري ليس بطول شعر توم.

Saçım Tom'unki kadar uzun değil.

شعر فاضل بفراغ في حياته.

Fadıl hayatında bir boşluk hissetti.

كان لون شعر ليلى قاتما.

Leyla'nın koyu renk saçları vardı.

شعرها أشقر شعر، وبسمتها أروع بسمة،

en sarı saçlar, en iyi gülümseme ondaydı

كتب شعر عن صفات مصطفى كمال.

Mustafa Kemal’in özellikleri ile ilgili şiir yazar.

أحب توم تسريحة شعر ماري الجديدة.

Tom Mary'nin yeni saç modelini sevdi.

شعر أنّا بُني, ولكن ماجدالينا شَقراء.

Anna'nın saçı kahverengi fakat Magdalena'nınki sarı.

كان شعر ليلى قصيرا و متناثرا.

Leyla'nın dağınık kısa saçları vardı.

شعر سامي بعزلة شديد لكونه مسلما.

Sami bir Müslüman olarak kendini çok soyutlanmış hissediyordu.

♪ شعر الناصية قطع شبه منحرف ♪

♪ Yamuk kesilmiş kâkülleri ♪

جميع اليابانيين تقريبا لديهم شعر داكن اللون.

Neredeyse tüm Japonlar koyu saça sahiptir.

شعر الرجل بالملل في المنزل. نحن بالملل أيضا.

Beyefendi evde sıkılıyormuş. Ya biz de sıkılıyoruz.

شعر فاضل أنّه كان عليه أن يعتنق الإسلام.

Fadıl bir müslüman olması gerektiğini hissetti.

تمّ العثور على شعر سامي في ساحة الجريمة.

Sami'nin saçı suç mahallinde bulundu.

شعر فاضل أنّه كان يجب عليه أن يعتنق الإسلام.

Fadıl, Müslüman olması gerektiğini hissetti.

شعر السلطان أنهم سيبقون بالقرب من أسطول دعمهم على نهر الدانوب،

Sultan, Tuna savunma filosuna yakın olacaklarını hissetti

شعر ناي بالرعب من احتمال اندلاع حرب أهلية ، ووعد الملك بأنه سيعيد

Ney, iç savaş ihtimalinden dehşete düşmüştü ve krala

أذهلت حملة بايزيد السريعة المسيحيين، وبما أنه شعر أنه سيكون هنالك ردة فعل

Bayezid'in ani yürüyüşü Hıristiyanları şaşırttı, ancak aynı zamanda

لقد شعر أن تهديد مثل هذه المنطقة البارزة، التي يسكنها مواطنون رومان، سيؤدي إما

Roma yurttaşlarının ikamet ettiği böyle öne çıkan bir bölgeyi tehdit etmenin...

صلى وصام لأمر كان يطلبه، فلما انقضى الأمر لا صلى ولا صاما (بيت شعر)

Tehlike geçti ve Tanrı unutuldu.