Translation of "يملك" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "يملك" in a sentence and their turkish translations:

يملك أبي مطعماً.

Babamın bir restoranı var.

اللاجئ الذي يملك محامي

Avukatı olan bir göçmenin

توم يملك مواهب كثيرة

Tom'un bir sürü yeteneği var.

من يملك هذه الفِلّا؟

Bu villanın sahibi kim?

لا أحد يملك القمر.

Kimse ayın sahibi değil.

يملك جميعنا البطانيات في منازلنا،

Hepimiz evinde battaniye var

لستم وحدكم من يملك الشجاعة.

Cesur olan yalnızca siz değilsiniz.

هل تعلم من يملك Google؟

Peki Google'ın sahibi kim biliyor musunuz?

السيد فورد يملك هذه الأرض.

Bay Ford bu araziye sahiptir.

- إنه يملك سيارة.
- لديه سيارة

Onun bir arabası var.

إن توم لا يملك أسرة.

Tom'un bir ailesi yok.

من يملك قطعة الأرض هذه؟

Bu toprakların sahibi kimdir?

ولكن لا أحد يملك الكرة البلورية.

Ama kimsenin kristal küresi yok.

كان سامي يملك قصرا انجليزيّا شامخا.

Sami, görkemli bir İngiliz malikanesine sahipti.

لكن راميل... لم يكن يملك 500 دولار.

Ancak Ramel'in 500 doları yoktu.

كان سامي يملك سيّارة ذات دفع رباعي.

- Sami'nin bir SUV'u vardı.
- Sami bir SUV'a sahipti.

- من يملك هذا المنزل؟
- من مالك هذا البيت؟

Bu evin sahibi kimdir?

- المفتاح عند سامي.
- سامي هو من يملك المفتاح.

- Sami'nin anahtarı var.
- Sami anahtara sahip.
- Anahtar Sami'de.

يملك لحم الدجاج خصائص بصرية وضوئية متشابهة مع لحم البشر.

İnsan etiyle aynı optik özelliklere sahip.

يملك الفيزيائيون العديد من الأفكار حول ما يمكنها أن تكون.

Fizikçilerin bunun ne olabileceğine dair bir sürü sağlam fikri var,

يحترم عالمنا قانوناً ذهبياً واحداً: من يملك الذهب يضع القانون.

Dünya bir altın kuralı takip eder: Parayı veren düdüğü çalar.

الوحيد الذي لا يملك رخصة قيادة في عائلتنا هو توم.

Tom ailemizde ehliyeti olmayan tek kişi.

- كان فاضل يتمنّى أن يكون ليده ما كان عند ليلى.
- كان فاضل يريد أن يملك ما كانت تملكه ليلى.

Fadıl, Leyla'nın sahip olduğunu istedi.