Examples of using "يصدق" in a sentence and their turkish translations:
İnanılmaz, akıl almaz derecede olasılık dışı.
bunu inanılmaz bir nankörlük olarak görüyorum.
O, söylediğim her şeye inanır.
Gerçekten Tom'a herkes inanıyor mu?
Artık kimse ona inanmıyor.
Artık Tom'un söylediğine hiç kimse inanmıyor.
Tom'un Mary'ye inanmamak için bir nedeni yoktu.
O her zaman gerçeği söyler.
inanılmaz heyecanlıyım böyle gecelerce uyumamışım.
İnsanların gergedanlara yaşattığı şeyler artık inanılır boyutta değil.