Translation of "وهي" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "وهي" in a sentence and their turkish translations:

وهي مهمة للمشاعر

ve bu bölge duygular için önemli.

‫وهي ليست وحيدة.‬

Yalnız da değil.

وهي مفهوم يقول

ve bu kavrama göre

وهي ميزة جميلة

bu da güzel bir özelliğimiz

وهي دراسة المجرات.

galaksileri araştırmaktan geçer.

أحب ترامب قليلاً مثل ريتشي ريتش. وهي شقراء وهي شقراء

ben Trump'ı birazcık Richie Rich'e benzetiyorum. Hem o da sarışın bu da sarışın

وهي مشكلة لا نحلها.

çözemediğimiz bir sorun.

وهي أيضاً في مكان،

Ve ayrıca orada, günün her saati

وهي متاحة لنا جميعًا،

hepimiz için kolay erişilebilir,

‫وهي تجول شوارع "مومباي".‬

...güçlü yırtıcıları ortaya çıkarıyor.

إنّها حسّاسة. وهي تمرض.

Narinler. Hastalanıyorlar.

ألا وهي البيانات والمعرفة...

veri ve enformasyon --

وهي شيء بعيد عنها دائمًا.

her zaman uzakta bir şey.

‫وهي تمتد لكيلومترات‬ ‫أسفل الجبل.‬

Tüneller dağların altından kilometrelerce uzanıyor.

وهي ليست منظمات غير حكومية.

ki bunlar hiç de sivil değil,

وهي النتيجة التي لامستني شخصياً،

Bu ayrıca kişisel olarak beni de ilgilendiriyor

وهي لها علاقة بالأمواج والجزيئات.

dalga ve parçacıklarla ilgili.

وهي صغيرة جداً، عجيبة جداً،

bayağı küçük, bayağı garip,

‫وهي تتحرّك نحوي.‬ ‫وغريزتي الطبيعية...‬

Bana doğru gelmeye başladı. Ve doğal içgüdüm,

قتل سامي أمه وهي حامل

Sami hamile annesini öldürdü.

هي طيبة وبريئة، وهي بالمدرسة الآن.

Çok tatlı ve masumdu ve şimdi okulunda.

وهي تسأل لم والديها لا يتحركان.

fakat anne ve babasının neden hareket etmediğini merak ediyor.

‫وهي تحفل ببعض الجروف البحرية الهائلة‬

ve devasa deniz kayalıklarının,

وهي صناعة معجون فول الصويا المخمّر.

Luo'nun durumunda bu, fermante fasülye loruydu.

وهي كذلك تبدو متشابهة، أليس كذلك؟

Oldukça benzerler.

وهي آكلة لحوم، وهو نادر أيضاً.

ve etobur, bu da gayet enderdir.

وهي قدرته على الانتقال عبر الهواء.

Hava yoluyla seyahat edebilme yeteneğine.

لدينا مهنة عائلية وهي العمل بالبنوك.

Bizde sülale mesleği bankacılık.

- كان يراقبه وهو يستحم.
- كانت تراقبه وهو يستحم.
- كان يراقبها وهي تستحم.
- كانت تراقبها وهي تستحم.

O banyo yapıyorken o onu gözetledi.

وهي تتضمن الملفوف والبروكلي والقرنبيط وبراعم البروكسل،

Beyaz lahana, brokoli, karnıbahar, brüksel lahanası,

‫يمكنني أن آكلها وهي نيئة،‬ ‫كالـ"سوشي".‬

sushi gibi çiğ olarak bile atıştırabilirim,

وهي مشغلة بطاقة الرياح والطاقة الشمسية الآن،

Ve şimdi rüzgar ve güneş enerjisiyle çalışıyor,

وهي في الثانية أو الثالثة من عمرها.

İki ya da üç yaşlarındaydı.

وهي في الواقع أكبر داعية لحقوق المرأة

Kadın haklarının en büyük savunucusudur aslında

وهي بإكمال العمل الذي قد يفيد أجيال المستقبل.

gelecek nesillere fayda sağlayabilecek bir işi bitirmek.

قال أن الموسيقا ليست إسلامية وهي مهنة العاهرات،

Müziğin islama uygun olmadığını ve fahişelerin işi olduğunu

وهي مجرد بداية لقصة بحثنا في هذا الموضوع.

ve bizim bu konu üzerine olacak çalışmalarımızın yalnızca başı.

وهي ما يساعدنا على فهم العالم من حولنا.

Etrafımızdaki dünyayı anlamamıza yardım eden şey.

‫تمتد هذه الأنفاق طوال كيلومترات‬ ‫وهي تدور وتلتف.‬

Bu tüneller kilometrelerce uzunlukta, bir sürü kıvrımı var.

وهي أن البيانات قد تتطابق مع نظريات منافسة

veri aynı zamanda muhalif teorilerle de uyumlu olabilir.

وهي علامة على أن الأمور بحاجة إلى التغيير.

ve değişmesi gereken şeylerin birer işareti konumundalar.

وهي خطّة نسّقتها الحكومات العسكرية في "أمريكا اللاتينية"

Latin Amerika'daki askerî rejimlerin Birleşik Devletler'in desteğiyle

إذا رميت عملة أربع مرات وهي عملة عادلة،

Dört kez yazı tura atsam ve bunu açıkça yapsam

قد يكون في نقاط مختلفة ، وهي ليست مشكلة

farklı noktada da olabilir bu da problem değil

تمشي ببطء وهي مستندة على العصا الخاصة بها،

ve bastonuyla oldukça yavaştı.

وهي أن الناس سيتفاعلون كأنهم جزء من ذلك الجيل

İnsanlar sanki o kuşağın parçası gibi rol yapmaya başladılar

وهي تلك الأجهزة الكهربية التي تُستَخدَم لقياس الاستجابات الشعورية،

lojistik olarak imkansız hale geldiğinde

وزعت إحدى الشركات وهي (أزوري) عشرات الآلاف من وحداتها

Azuri isimli bir şirket, on bir ülkede on binlerce birimini

‫وهي الوديان الشديدة الحرارة ‬ ‫التي تمتد على مرمى البصر.‬

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var.

وهي العضلة التي تُمسك بالصدفتين معًا على شكل مفصل.

olan midyelerin bağlayıcı kaslarıyla ilgilidirler.

وهي في الواقع علامة الشر في الخفافيش. تعتبر شريرة

ve aslında yarasalarda kötülük belirtisidir. Uğursuz sayılır

- وهي صفة يحتاجها بشدة ، لكنها وجدت نقصًا في المعروض.

- çaresizce ihtiyaç duyduğu, ancak yetersiz kalan bir nitelik.

لدي ابنة كبيرة في السن وهي ذكية، وسعيدة ورائعة.

Yetişkin bir kızım var, kendisi mutlu, zeki ve harika biri.

تعطى لكل واحد فيكم هذه النعمة الكبيرة وهي الحياة،

Siz de bu dev hediyeye sahipsini: Hayat,

غيبوبةٍ للمصاب والتهابٍ في الدماغ وهي حالةٌ معقدةٌ للغاية

durum olan beyinde iltihaplanmaya yol açana kadar en fazla kırk sekiz saat içinde hızla gelişirken

المناخية التي قضت على المصدر الرئيسي لغذاء الزرافات وهي

olan zürafaların ana besin kaynağını ortadan kaldıran iklim

وهي مصممة بشكل جذاب وسهلة الاستخدام ويسهل التعامل معها.

Onlar harika tasarlanmış, kullanımı kolay ve kullanıcı dostu.

وهي مؤثرة لأن تجربتنا في الشعور بأننا قديرون في العالم

Önemliler çünkü; dünyada, hayatta bir gücümüz olduğunu hissetmek

‫فهي تصيد في قطيع وتعيش في قطيع،‬ ‫وهي خصوم عنيدة.‬

Sürüler hâlinde avlanır ve yaşarlar. Çok tehlikeli rakiplerdir.

وهي لا تشبه متعقب اللياقة البدنية الذي قد يرتديه بعضكم

Akıllı bileklikler gibi değil, belki bazılarınızda vardır

وهي مجموعة من الجزر الصغيرة في الأعماق الباردة لبحر (بيرنغ)

Bu, ABD ve Rusya arasındaki soğuk Bering Denizi derinlerinde

وهي المموّل الأكبر الوحيد للفنون في أرجاء الولايات المتحدة الأمريكية،

Milli Sanat Ödeneğinin ABD bütçesi

وهي أن الأشخاص خصوصاً المصابين بإعاقات عقلية هم أشخاص طيبون.

hikâye, özellikle zihinsel engelli insanlar iyidir,

هذه صورة مشهورة جداً، وهي من مؤتمر (سولفاي) عام 1927.

Bu 1927'deki Solvay Konferansı'ndan çok ünlü bir fotoğraf.

عقيدًا في المهندسين الطوبوغرافيين - وهي هيئة متخصصة من المساحين العسكريين.

Topoğrafya Mühendisleri'nde bir albaydı - bir askeri araştırma uzmanları birliği.

‫وما رأيته تاليًا،‬ ‫إذ إنها جرفت الوكر، وهي بالكاد حية.‬

Sonra bir baktım ki yuvanın dışına sürüklenmiş, ölmek üzere.

وثمانمائةٍ واربعةٍ وثمانين ظهرت اول ناطحة سحاب. وهي مبنى بيت

sekiz yüz seksen dört yılda yüksek binalar inşa etmek için bir plan yapıldı

عموماً وهي الاشياء التي يدمنها العالم حالياً وتعيش طفرةً اشبه

elektronik ticaret ve endüstriyel zekaya dayalı bir

‫وهي تشق طريقها عبر الوديان.‬ ‫وهذا يجعل من اتباعها أمراً جيداً‬

Kesilir ve yollarını vadileri oyarak açarlar. Bu takip etmek için iyidir,

‫ظلت فاقدة للوعي لـ3 ساعات‬ ‫وهي تنزف قبل أن تصل المساعدة.‬

yardım gelene kadar üç saat bilinçsizce yatarak kan kaybetmişti.

‫وهي هذه الحافة الحادة هنا، ‬ ‫التي أريد أن أحميه منها.‬ ‫حسناً.‬

Korumak istediğim sivri kısım da burası. Pekâlâ.

لقد عهد إلى سوشيت بقيادة القوات الفرنسية في الجنوب - وهي قيادة

Suchet'e güneydeki Fransız kuvvetlerinin komutasını verdi - çok az kişinin daha uygun olduğu

هناك Sagas of Icenlanders الشهيرة ، ولكن هناك أيضًا Konungasögur ، وهي Sagas

Ünlü Icenlanders Sagaları var ama bir de Konungasögur var, bu Kralların

أستطيع أن أسدي لكم نصيحة واحدة وهي القيام بما قمت به:

Size verebileceğim tek tavsiye benim yaptığımı yapmanız:

انيسة زوجة حافظ في وهي الاخرى التي وصلت للقصر عبر زوجها

tutulan bir Anisa eşi ile Akhras sarayına, kocası aracılığıyla saraya ulaşan ve

وتمكنت مع عائلتها من التغلغل في مفاصل الدولة وهي ذاتها التي

ailesiyle birlikte devletin derzlerine sızmayı başaran ve

معقدة. وهي طريقة الصعود والنزو من تلك المنازل او المكاتب في

problemle karşılaştılar . Bu, o evlerden veya ofislerden çıkıp çıkma yöntemidir,

‫إنها كلبة رائعة.‬ ‫اسمها "دانا"، وهي كلبة إنقاذ ‬ ‫من فصيلة "سان برنار".‬

O inanılmaz bir kız.  Dana adında, St. Bernard cinsinde bir arama kurtarma köpeği.

‫وهي تُجبر الحيوانات‬ ‫على إيجاد طرائق جديدة للنجاح ليلًا.‬ ‫"مدن لا تنام"‬

Hayvanları, geceyle başa çıkmak için yeni yöntemler bulmaya itiyor. UYUMAYAN ŞEHİRLER

ميشيل ناي ابن كوبر من لورين ، وهي منطقة فرنسية ناطقة بالألمانية على

Michel Ney, Fransa'nın doğu sınırındaki Almanca konuşulan bir bölgesi olan Lorraine'den bir kooperatifin oğluydu

وهي لا تشبه إلى حد كبير هيكل الدين المسيحي من حيث البنية والعمارة.

yapı ve mimari itibariyle çok da Hristiyan dininin yapısına benzemiyor

لقد تعرض للسرقة ، وقضى أيامًا في معاناة في مستشفى قذر - وهي حلقة قد

Soyuldu ve kirli bir hastanede günlerce ıstırap içinde geçirdi -

لدينا عدد كبير من الملاحم ، مكتوبة بلغة الفايكنج الخاصة وهي اللغة الإسكندنافية القديمة.

Vikinglerin kendi dili olan Eski İskandinav dilinde yazılmış pek çok destanımız var.

ويبدأ Thormod على الفور في غناء Bjarkamál ، وهي في الواقع قصيدة من المفترض

istedi . Ve Thormod hemen Bjarkamál'ı söylemeye başlar, bu aslında daha

الشركة البعيدة عن الطابع المؤسسي ، لديها قوانينها الخاصة فقط وهي مغلقة أمام الخارج.

Kurumsallıktan uzak,sadece kendi yasaları olan,dışarıya kapalı bir şirket.

تأسست هذه الشركة من قبل اثنين من طلاب الدكتوراه ، وهي الآن عملاق عالمي.

Doktora yapan iki öğrencinin kurduğu bu şirket artık bir dünya devi.

‫إن وجدت إحدى عقارب "بارك"،‬ ‫وهي عقارب صغيرة، فهي شديدة السمية‬ ‫ويمكن أن تقتلك.‬

Küçük akreplerden birine denk gelirseniz çok zehirlidirler ve sizi öldürebilirler.

‫وهي الوديان الشديدة الحرارة ‬ ‫التي تمتد على مرمى البصر.‬ ‫جروف الحجر الرملي شديدة الانحدار،‬

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var. Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla

في نفس العام ، تزوج ناي من Aglaé-Louise Auguié ، صديقة ابنة جوزفين Hortense ، وهي

gerçekleştirdiği 'Arabuluculuk Yasası'nı İsviçre'ye empoze etme hassas görevini verdi . Aynı yıl Ney, Josephine'nin kızı Hortense'nin arkadaşı olan ve

‫وهي تنتج 60 إلى 80 في المائة‬ ‫من المواد الغذائية في البلدان ذات الدخل المنخفض ،‬

Kadınlar dünyanın birincil çiftçileridir.

القيصر الروسي نيكولاس الثاني، يشعر الشرف محددة للدفاع عن صربيا، وهي دولة السلاف زملائه، و

Rus Çarı, II. Nicholas, kardeş bir Slav devleti olan Sırbistan'ı korumayı bir onur meselesi olarak gördü ve

‫وفي الدقيقة التالية،‬ ‫ضيّقت سمكة القرش الخناق على أحد أذرعها،‬ ‫وهي تنفّذ لفّة الموت المرعبة هذه.‬

Sonra bir baktım ki köpek balığı kollarından birini ısırmış, korkunç bir ölüm dönüşü yapıyor.

‫أجل، تريد الهرب،‬ ‫لكن أحياناً تريد أن تحدث أضراراً جانبية‬ ‫وهي تهرب، وتحدث الهجمات في ذلك الوقت.‬

kaçmak isterler ama bazen gitmeden biraz zarar vermek isterler. Saldırılarda bunu görüyoruz.

لقد أتيت إلى هنا للبحث عن بداية جديدة بين الولايات المتحدة والعالم الإسلامي استنادا إلى المصلحة المشتركة والاحترام المتبادل وهي بداية مبنية على أساس حقيقة أن أمريكا والإسلام لا تعارضان بعضها البعض ولا داعي أبدا للتنافس فيما بينهما بل ولهما قواسم ومبادئ مشتركة يلتقيان عبرها ألا وهي مبادئ العدالة والتقدم والتسامح وكرامة كل إنسان

Ben buraya dünyada Birleşik Devletler ve Müslümanlar arasında yeni bir başlangıç noktası aramak için geldim; biri karşılıklı ilgi ve karşılıklı saygıya dayalı; biri Amerika ve Müslümanın münhasır olmadığı ve rekabet içinde olması gerekmeyen gerçeğine dayalı.Bunun yerine onlar örtüşürler ve ortak prensipleri paylaşırlar - adalet ve ilerleme prensipleri tüm insanların hoşgörü ve haysiyeti.