Translation of "كله" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "كله" in a sentence and their turkish translations:

‫عالم كله عجب...‬

Gölgeler içinde...

سأغيّر هذا كله.

Onun hepsini değiştireceğim.

في الإجمال كله زائف

Tamamen ve sapına kadar bir sahtekârım.

بعد قول هذا كله،

Bunlarla birlikte,

‫الأمر كله راجع لك.‬

Bu tamamen size bağlı.

وينهي ذلك كله بابتسامة،

ve hepsini bir gülümse ile bitiren

الحرية تصنع الفارق كله.

Tüm farkı özgürlük yaratıyor.

تصنع الحرية الفارق كله،

Tüm farkı özgürlük yaratıyor

فجأة جعل العالم كله

bir anda tüm dünyayı sarıverdi

‫جسدك كله ينبض بالحياة.‬

Tüm vücudun canlanıyor.

العالم كله غافل عما حدث.

Tüm dünya bi haber.

العالم كله يمر بأزمة كبيرة

Tüm dünya büyük bir kriz yaşıyor

‫كيانها كله يفكّر ويشعر ويستكشف.‬

Tüm varlığı düşünüyor, hissediyor, keşfediyor.

‫الليل القطبي ليس كله ظلامًا دامسًا.‬

Kutuplarda gece zifiri karanlığa boğulmaz.

بحثت في المنزل كله عن تلك الرسالة.

Bu mektup için evin her yerini aradım.

لماذا تملك هذا العدد كله من القطط؟

Neden bu kadar çok kedin var?

هذا يشكل ثُلثي عدد الرحلات في العالم كله.

Bu, tüm dünyadaki yolculukların 3'te 2'sine eşit.

‫لا شيء يضاهي ذلك الشعور في العالم كله.‬

Bundan daha müthiş bir duygu yok.

هذا كله ليس إلا إسهابٌ لا معنى له.

Bütün bu sadece anlamsız laf kalabalığı.

إنها مدهشة بالفعل أن هذا كله من أجل التواصل.

o da bütün bu olayın iletişim için ne kadar önemli olduğudur.

- كانت الكلاب تنبح طوال الليل.
- الكلاب نبحت الليل كله.

Köpekler bütün gece havladılar.

لأن هذا الموضوع موجود بالفعل على جدول أعمال العالم كله

bu konu zaten bütün dünyanın gündeminde olduğu için

العقوبات على النظام السوري ذلك كله لا ينفي توسع امبراطورية

sonunda, Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye rejimine karşı yaptırımların

وتحول لمحطة للتبادل التجاري في العالم كله وليس الامارات فقط

sadece Emirlikler değil, tüm dünyada ticari değişim için bir istasyon haline

- سأبقى هنا هذا الشهر كله.
- سأظل هنا هذا الشهر بأكمله.

Bu ay boyunca burada kalacağım.

وأعيدكم للوراء عندما بدأ هذا كله لي وذلك في عام 2010،

benim için bütün bunların başladığı 2010 yılına götürmeme izin verin.

‫يمكن أن يفيد هذا كثيراً في عمل المشعل.‬ ‫سنربطه كله بحبل مظلات.‬

Bu bir meşale için oldukça iyidir. Bunu bir paraşüt ipiyle bağlayacağız.

يأتي جنبًا إلى جنب مع الرجل الذي يراه عدوًا ويعلن للعالم كله عدوًا

düşman olarak gördüğü ve düşman olarak tüm dünyaya ilan ettiği adamla yan yana geliyor

لو كان الأمر كله يعتمد على القيم المُكتشفة ألا يمكن أن يخرج عن السياق؟

bu sadece ortaya çıkan değerlerle yaklaşma yaklaşımı çok mu fazla olur?

الأعداد الأولية مثل الحياة، منطقية تمامًا، لكن يستحيل إيجاد القواعد لها، حتى لو أمضيت وقتك كله تفكر فيها.

- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.