Translation of "شجرة" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "شجرة" in a sentence and their turkish translations:

هذه شجرة.

O bir ağaç.

‫أو نخيّم أعلى شجرة.‬

ya da ağaçta kamp kuracağız.

‫انظر، شجرة تنوب صغيرة.‬

Bakın, küçük bir köknar ağacı.

‫يستحق تجويف شجرة تحريه.‬

Bir ağaç kovuğu incelemeye değerdir.

اختفت 100 مليون شجرة

100 milyon ağaç yok oldu

جلسوا تحت ظل شجرة.

Bir ağacın gölgesinde oturdular.

مرّةً، ضِعتُ داخل شجرة.

Bir zamanlar bir ağacın içinde kayboldum.

‫أو التخييم في أعلى شجرة.‬

ya da ağaçta kamp kuracağız.

‫يوجد هنا شجرة تنوب صغيرة.‬

Bakın, küçük bir köknar ağacı.

اختبأ سامي خلف شجرة صنوبر.

Sami bir çam ağacının arkasına saklandı.

‫أو نخيّم أعلى شجرة.‬ ‫القرار لك.‬

ya da ağaçta kamp kuracağız. Karar sizin.

‫تريد أن أستخدم بعض لحاء شجرة البتولا؟‬

Ağacın kabuğunu mu kullanmak istiyorsun?

ويتغوطون مرة فى الأسبوع أسفل شجرة ما

onu da bir ağacın kökünde haftada bir yapıyorlar.

‫ستجد السناجب حبوب الصنوبر الصغيرة هذه‬ ‫في شجرة التنوب.‬

Sincaplar bu küçük çam fıstıklarını köknar ağaçlarından toplar.

‫أتريدني أن أستخدم بعض لحاء شجرة البتولا؟‬ ‫حسناً، دعنا نجرب.‬

Ağacın kabuğunu mu kullanmak istiyorsun? Peki, bunu deneyelim.

توم التقط صورة لماري و هي واقفة تحت شجرة التوت.

Tom, Mary'nin kiraz ağacının altında dururken bir fotoğrafını çekti.

سقطت شجرة فوق سيارتي الجديدة وأجبرت على أخذها لساحة الخردوات.

Yeni arabamın üstüne bir ağaç düştü ve onu hurdaya ayırmak zorunda kaldım.

‫على جزء لين من شجرة صفصاف،‬ ‫يمكنني أن أسحبه ثانية هكذا.‬

Oldukça esnek bir çıtanın üstüne. Ve bu şekilde çekebiliyorum.

‫أو يمكنني استخدام جزء من لحاء الشجر‬ ‫من شجرة البتولا هذه.‬

Ya da bu huş ağacının kabuğunu kullanabilirim.

خوليو يتأرجح في الأرجوحة الشبكية التي علقتها تحت شجرة البلوط القديمة.

Julio, eski meşe ağacına kurduğum salıncakta sallanıyor.

أظن أن شجرة السنديان هذه هي الأكثر تعميرا في هذه الجزيرة.

Sanırım bu, bu adadaki en yaşlı meşe ağacı.

‫"سنغافورة"...‬ ‫مدينة خضراء ذات مجار مائية نظيفة‬ ‫وأكثر من 2 مليون شجرة،‬

Singapur. Tertemiz su yollarına ve iki milyondan fazla ağaca sahip bu bahçe şehir,

‫ما لا يعرفه الناس هو أنه يمكنك ‬ ‫أن تأكل جزءاً من شجرة التنوب.‬

İnsanlar köknar ağacının bir kısmının yenebildiğini bilmezler.

‫ما لا يعرفه الناس ‬ ‫هو أنه يمكنك أن تأكل جزءاً من شجرة التنوب.‬

İnsanlar köknar ağacının bir kısmının yenebildiğini bilmezler.

ينقل أنه يعرف كيف يعالج الإيدز وسيخبرك بالمكان الذي تختبئ فيه شجرة التنوب.

aidsin tedavisini bildiğini ve ladinin nerede saklandığını da söyleyeceğini iletiyor

‫المشكلة الوحيدة أنه يمكن لهذا أن يكون خطراً‬ ‫أن تحاول تسلق شجرة بهذا الارتفاع!‬

Ama bu denli yüksek bir ağaca tırmanmayı denemek çok tehlikeli olabilir.

‫ما لا يعرفه الناس هو أنه يمكنك ‬ ‫أن تأكل جزءاً من شجرة التنوب.‬ ‫لن تمنحني الكثير من الطاقة‬ ‫ولكنها ستمنحني شيئاً ما.‬

İnsanlar köknar ağacının bir kısmının yenebildiğini bilmezler. Çok enerji vermeyecektir, ama elbet bir şey verecek.