Translation of "أعلى" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "أعلى" in a sentence and their turkish translations:

- أعلى.
- بصوت أعلى

Daha sesli.

‫أعلى الفخذين.‬

Kasıklar.

إنّه أعلى مستوى

Ulaşılabilecek en üst seviye

سأنتظر أعلى الدرج.

Üst katta bekleyeceğim.

فرصة أعلى للانتكاسات المزمنة،

bu yüzden, daha yüksek bir kronik nüksetme riskine sahip oluyor

لرفع معجزتي لمستوى أعلى،

birbiri ardına birçok hızlı hareket yapacağım.

‫أو نخيّم أعلى الشجرة.‬

ya da ağaçta kamp kuracağız.

‫أو نخيّم أعلى شجرة.‬

ya da ağaçta kamp kuracağız.

‫حسناً، نزلت أعلى الوادي.‬

Kanyonun üstüne indik.

الأمن على أعلى مستوى

güvenliği en üst düzeyde

‫أو نخيّم في أعلى الشجرة.‬

ya da ağaçta kamp kuracağız.

‫أو التخييم في أعلى شجرة.‬

ya da ağaçta kamp kuracağız.

بالطبع ، المدخل في أعلى الدرج

tabi birde girişinin merdivenin en üst basamağında olması

إنه يمثل أعلى منصب ممكن

Mümkün olan en yüksek askeri otoriteyi

من فضلك تكلم بصوت أعلى.

Lütfen daha yüksek sesle konuşun.

‫أو نخيّم أعلى شجرة.‬ ‫القرار لك.‬

ya da ağaçta kamp kuracağız. Karar sizin.

لهم قيمة أعلى بقليل من غيرهم.

aslında onlardan biraz daha fazlasını hak ediyorlardır.

عند أعلى برج شارد أوف غلاس .

Shard of Glass binasının üstündeyiz.

نحن نعايش أعلى معدل انقراض مطلقًا،

Tarihin en hızlı nesil tükenme hızını yaşıyoruz

ومن سيحقق أعلى درجة سيكون عريف الصف

ve en yüksek puanı alan kişinin sınıf başkanı olacağını söyledi.

ويؤدي إلى ارتفاع ضغط الدم واكتئاب أعلى

Bu yüksek tansiyona, ileri seviyede depresyona neden olabilir.

أخذت بيد الرجل. أعلى رأسي المنفجر بعيداً.

Adamın elimi tuttum, kafamın üstü uçtu gitti,

ويحصل غالبًا على أعلى درجة في صفه

hep en yüksek notları alan biri gibi görünüyordu.

كظهورهم في خط عند أعلى المصفوفة المبعثِرة.

tıpkı düzeneğin üst kısmında tek sıra hâlinde ortaya çıkışları gibi.

يؤلمني سن العقل في أعلى يمين أسناني.

Üst sağ yirmilik dişim ağrıyor.

جبل فوجي هو أعلى جبل في اليابان .

Fuji Dağı Japonya’da en yüksek dağdır.

دعونا نبدأ من أعلى، مشاعرك تجاه الثروة والمال.

Hadi en baştan başlayalım, para ve servetle ilgili hisleriniz.

انها مرتبطة أيضاً مع مستويات أعلى في الخرف

Ayrıca bunamanın da ileri seviyesiyle ilişkilidir.

‫أعلى كثافة للفهود في أي مكان على الكوكب.‬

Dünya'nın başka yerinde bu kadar yoğun pars nüfusu yok.

فهناك فرص أعلى من عدم حصولك على المكافأة

o zaman ikramiye alma ihtimali düşer,

كان فيلم feyzo المهذب هو أعلى وظيفة الآن

kibar feyzo filmi artık işin zirvesiydi

الميزات الموجودة في ساعة اليد التي يستخدمونها أعلى

Kullandıkları kol saatindeki özellikler daha yüksek

أعلى، لو سمحت، لا أستطيع أن أسمع جيدا.

Daha yüksek sesle lütfen, iyi duyamıyorum.

ووجدت نفسي اتخذ اعضاء العصابات وتجار المخدرات مثل أعلى.

Kendimi uyuşturucu satıcıları ve çete üyelerini üstün görürken bulmuştum.

نموذج تنازلي من أعلى إلى أسفل تسيطر عليه الشركة.

yukarıdan aşağıya bir model.

إذن،نحن في مرتبة أعلى للبدء بتكنولوجيا الحاسوبية المتطورة

bilgisayar teknolojisini bizim tecrübelerimizle uyumlu bir şekilde

لا، لم نوظف من هو أعلى مقامًا منذ سنوات.

Hayır, senelerdir kıdemli birini işe almadık.

‫ونفعل مثلما يفعل إنسان الغابة،‬ ‫ونخيّم في أعلى الشجرة،‬

orangutanlar gibi yaparız. Ağaçta kamp kurarız

‫سأضعها هنا وأطلقها‬ ‫وأجري مباشرة لأقفز من أعلى الجرف‬

Buraya kuracağım, hazırlayacağım ve tepeden aşağı koşacağım.

‫دعم صغار الحائزين ،‬ ‫وتحقيق عائدات أعلى ، وتجنب إزالة الغابات ،‬

Yani burada bir tür dalga etkisi var.

إن أعلى 10 جرعات دوائية في الولايات المتحدة لهذا العام،

Amerika Birleşik Devletleri'nde bu yıl en çok satılan 10 ilaç,

ذلك أعلى بكثير من أي مٌقدم محتوى في الوقت الحالي؟

Bu herhangi bir içerik üreticisinin yatırdığından çok daha fazla değil mi?

إنه يمثل أعلى منصب ممكن للسلطة العسكرية - السلطة التي يرمز

Mümkün olan en yüksek askeri otoriteyi temsil eder - bir mareşalin sopasıyla

- رجاء، ارفع صوتك.
- رجاء، تكلم بصوت أعلى.
- لطفاً، ارفع صوتك.

Daha yüksek sesle konuşun lütfen.

فعندها نحن في خطر أعلى من ذلك بكثير لصحة نفسية سيئة.

kötü bir ruh sağlığına sahip olma riskimiz çok daha yüksek olur.

‫ولكن الحرارة أعلى بـ20 درجة على الأقل هنا‬ ‫من داخل الكهف.‬

Ama orası mağaranın içine göre en azından 20 derece daha sıcaktır.

‫ولكن الحرارة أعلى بـ20 درجة على الأقل هنا،‬ ‫من داخل الكهف.‬

Ama orası mağaranın içine göre en azından 20 derece daha sıcaktır.

‫كان عمال المناجم يستخدمون هذه السلاسل‬ ‫لنقل الأحجار أعلى الجبل وأسفله.‬

Madenciler bu eski zincirleri dağlarda taş taşımak için kullanıyorlardı.

ولكن أيضًا بسبب أنها تقع أعلى واحدة من تلك المناطق الخفيضة.

ama aynı zamanda bu yitim bölgelerinden birinin üstüne oturuyor.

الهدف من الأعمال التجارية هو تحقيق أعلى قدر من الأرباح للمساهمين.

Şirketler yalnızca kârı en maksimize etmek ve hissedarları zengin etmek için var.

وفي الحقيقة حصلت على واحدة من أعلى الدرجات على مستوى الصف.

Sınıftaki en yüksek notlardan birini aldım.

بدلاً من ذلك، فرضوا عليه ماركوس مينوسيوس روفوس، القنصل السابق كقائد أعلى.

Bunun yerine eski konsül Marcus Minucius Rufus'u kendisine verdiler.

‫أفضل ما يمكنك عمله في وقت مبكر‬ ‫هو أن تحاول إلقاء نظرة من أعلى.‬

en başta yapabileceğiniz en iyi şey kuşbakışı bir görüşe sahip olmaktır.

كانت الصلة الوحيدة بالعالم الخارجي هي شباك صغير في مكان أعلى من أن يُرى.

Dış dünyayla olan tek bağ çok yüksekte olan küçük bir pencere.

الراسي عند مصب نهر الدانوب، والذي أخبرهم أنه يمكنهم التحرك في اتجاه أعلى النهر.

Tuna nehrinin ağzında demir atmış səlib donanması ilə əlaqəni möhkəmləndirdilər, onlara artıq yuxarı doğru hərəkət edə biləcəklərini söylədilər.

تم نقل الحجارة إلى أعلى التل ، وبعد الانتهاء من البناء ، تم تدمير الجزء الحلزوني الخارجي وأصبح ما هو عليه اليوم.

taşlar kaydırılarak tepeye kadar çıkarılıyordu inşaat bittikten sonra ise en dış sarmal kısım yıkılarak bugün ki halini alıyor

‫لكن بعض هذه الرخويات ستسترخي فحسب‬ ‫إن حفر ذلك المثقاب في أعلى الصدفة بالضبط،‬ ‫في العضلة القافلة المتصلة بمصراعي الصدفة.‬

Ama bu yumuşakçalardan bazıları, delici tam olarak kabuğun tepesinde, abdüktör kasın üstünde olursa gevşiyor.