Translation of "الوادي" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "الوادي" in a sentence and their turkish translations:

نحن في الوادي.

Biz öyle bir vadideyiz ki.

‫الوادي أضيق من اللازم.‬ ‫لذا، سأهبط بالحبل حتى حافة الوادي،‬

Kanyon çok dar. Ben de kanyonun kenarından halatla inip

‫حسناً، نزلت أعلى الوادي.‬

Kanyonun üstüne indik.

‫سأهبط في هذا الوادي.‬

Bu kanyondan aşağı ineceğiz.

‫سنهبط إلى الوادي الضيق،‬

Kanyon yarığına indik

‫حسناً، لنهبط في الوادي الضيق.‬

Tamam, şu kanyon yarığına inelim.

أعجبتني الغرفة المطلة على الوادي.

Vadiye bakan odayı sevdim.

‫حسناً، تماسك الحبل،‬ ‫وهبطنا في الوادي.‬

Tamam, halat bizi çekti ve kanyona indik.

‫أم هناك؟ يساراً، جهة الوادي الضيق؟‬

Yoksa bu yönde mi? Solda, kanyon yarığının olduğu yönde mi?

‫هذه هو سبيلنا للخروج من الوادي الضيق.‬

Tamam, yarıktan çıkmak için buradan gideceğiz.

‫حسناً، تريدني أن أتدلى بالحبل في الوادي؟‬

Pekâlâ, kanyondan halatla inmemi mi istiyorsunuz?

العديد من الغارات تم شنها من الوادي.

Çeşitli noktalardan çıkış vardı.

‫أريد اجتياز قاع الوادي وصولاً للجبال.‬ ‫يا للهول!‬

Vadinin altına geçip dağlara ulaşmalıyım. Ah!

‫والآن يجبرنا هذا الوادي ‬ ‫على الحياد عن الطريق،‬

Ve şimdi de, kanyon bizi rotamızı değiştirmeye zorluyor

‫المكان هنا أكثر اخضراراً بكثير‬ ‫عن قمة الوادي.‬

Burası kanyonun üst kısmından çok daha yeşil.

‫النزول إلى الوادي الضيق‬ ‫أبعدنا عن مسار السلسلة الباردة‬

O yarığa halatla inmek bizi soğuk zincir güzergâhından çıkarıp

‫هبطت وابتعدت عن الجبال العالية،‬ ‫وذهبت إلى الوادي المحمي،‬

Yüksek dağlardan aşağı inip korunaklı eteklere indi.

‫ها هو الوادي الذي نتوجه نحوه.‬ ‫تباً، حوصرت في تيار صاعد!‬

İneceğimiz vadi orada! Vay canına, bir hava akımına kapıldık!

‫وبما أن جو هذا الوادي الضيق لطيف وبارد،‬ ‫لا تتبخر سريعاً.‬

Bu kanyon yarığı da serin olduğu için hızlı buharlaşmıyor.

‫جهة الوادي الضيق.‬ ‫قرار ذكي. سنمضي في هذا الطريق. هيا بنا.‬

olduğunu düşünüyorsunuz. Akıllıca. Pekâlâ, o tarafa gideceğiz. Hadi.

‫خرجنا ثانية من الوادي الضيق.‬ ‫وعدنا الآن للتواجد في حرارة الشمس.‬

Kanyon yarığından çıktık. Şimdi yine güneşin sıcağındayız.

‫أم أهبط في الوادي الضيق‬ ‫ونشق طريقنا نحو الحطام من ذلك الاتجاه؟‬

kanyon yarığından halatla inip enkaza o şekilde mi ulaşmaya çalışacağız?

فأمر الجزء الأكبر من سلاح الفرسان التابع له بالتوجه عبر الوادي وبالهجوم على الجناح

Süvarilerinin bir kısmına Memlük soluna saldırmalarını

‫ولا يمكنني التسلق ثانية الآن، ‬ ‫على جدران الوادي الرأسية‬ ‫هذا ما يعرف بـ"الحافة الصخرية".‬

Bu dikey kanyon duvarları yüzünden yukarı da çıkamam. Buna kayayla çevrelenmek deniyor.

أنه لم يستطع أن يقضي الشتاء في الوادي، لأنه لن يستطيع الحفاظ على جيشه حتى الربيع.

...onun kışı vadide geçiremeyeceğiydi, bahara kadar dahi ordusunu dayandıramadı.