Translation of "القوة" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "القوة" in a sentence and their turkish translations:

واختبار القوة العاطفية

duygusal gücümüzü anlamak,

يمكننا تقديم القوة لهم.

Onlara bu gücü verebiliriz.

وتقديم الطاقة، الأمل، القوة؟

okullara gitseydik?

لكن القوة كل عام

fakat gücü her yıl

لما لها هذه القوة المستمرة؟

Neden bu kadar kalıcı bir etken?

سترون مدى السرعة و القوة

Çin ve Hindistan'ın ne kadar hızlı ve güçlü bir şekilde

لفهم القوة والغرض من البيانات،

bir istatistikçi olmanız gerekmediğini de biliyorum

لديهم كل القوة في ذلك الموقف.

Bu durumda, tüm güce sahipler.

معاً لدينا القوة لكسر هذه السلسلة

Birlikte start-up finansmanındaki

ومن السّهلِ إساءة استخدامِ هذه القوة.

Bu gücü suistimal etmek çok kolay.

‫فكّاها شديدا القوة لدرجة كسر العظام.‬

Çenesi o kadar kuvvetlidir ki kemiği ezip geçebilir.

لكن القوة لا تكمن في خيال طفلك.

Fakat bu, çocuğunuzun hayallerine hizmet etmiyor.

وأنه لدينا القوة لإحداث الفرق في حياتنا،

Bazı dış güçlere başvurmadan,

وكيف يمكن لفهم عيوبنا أن يعطينا بعض القوة.

ve kusurlarımızın farkına varmanın bizi güçlendirebilmesi beni çok şaşırtıyor.

بالنسبة لي، هذه هي القوة الحقيقية لهذه التكنولوجيا.

Bence bu teknolojinin gerçek gücü işte bu.

فطالما أن هذين الجناحين غير متكافئين في القوة،

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

لم تقل الدولة أن القوة تعلم هؤلاء المعلمين

devlet zorla o öğretmenlere ders verin demedi

مع سيغيسموند الذي يقود القوة المجرية من المؤخرة.

Macar cephesinin önderliğindeki Batı Haçlılarının takip ettiği bir orduyu Buda'dan nehrin sol yakasında ilerleyen ve Sigsimund arkada Macar ordusuna liderlik etti.

وصلت أخبار القوة الغازية إلى بايزيد في القسطنطينية.

İşgalci gücün İstanbul'a geliş haberi Bayazid'e Konstantonopolis`de ulaştı.

لم يعد لدي القوة الكافية للعيش بعد الآن.

Bu hayat için daha fazla enerjim yok.

وعادة ما يسألني الناس أين أجد كل هذه القوة للاستمرار.

İnsanlar bana ilerleyecek gücü nereden aldığımı sık sık soruyor.

‫إحدى مزايا القوة التي تمتعت بها "أوماكادي"‬ ‫هي لدغتها السامة‬

Ōmukade'nin güçlerinden biri zehirli ısırığıdır

فسنرى أننا لم نستخدم هذه القوة الخارقة بما فيه الكفاية،

bu süper gücü yeterince kullanmadığımızı görüyoruz.

فراغ القوة العسكرية الذي خلفته الجيوش المنهارة والسير نحو والاشيا

küçük paralı asker birliği ile birilikte saldırı için kullanıyor.

فقط حرسًا خلفيًا نمساويًا ، ولكن القوة الكاملة لجيش الأرشيدوق تشارلز.

sadece Avusturyalı bir artçı ile değil, Arşidük Charles'ın ordusunun tüm gücüyle karşı karşıya kaldıkları anlaşıldı .

كانت مفاجأة سيئة لاكتشاف ذلك واجهت القوة الكاملة لجيش بوهيميا:

Onun olduğunu keşfetmek kötü bir sürpriz oldu Bohemya Ordusu'nun tüm gücüyle karşı karşıya kaldı:

أنت تملك القوة و الحق لتحقق أي شيء تريد في حياتك .

Hayatta yapmak istediklerini başaracak gücün ve buna hakkın var.

القوة البحرية المتوسطية الأكثر تقدمًا في أوروبا، جمهورية البندقية، ضمّت برفقة

Avrupa'nın önde gelen Akdeniz gücü ve Venedik Cumhuriyeti

من هناك إلى المنطقة التي تشكلت من خلال دخول خطوط القوة مرة أخرى

oradan tekrar içeriye giren kuvvet çizgilerinin oluşturduğu alana

في صباح اليوم التالي سار على الجنرال أوستن ساكن القوة بالقرب من Montmirail.

Ertesi sabah General Osten-Sacken'in üzerine yürüdü Montmirail yakın kuvvet.

على الرغم من أن الخلافة العباسية لم تعد مركز القوة السياسية في العالم الإسلامي

İslamın merkez gücü olmayı kaybetmiş olan Abbasi Halifesi

‫عندما تُرجع رأسها للخلف هكذا وتتلوى،‬ ‫فهذا يعني أنه أصبح لديها القوة ‬ ‫للانقضاض للأمام واللدغ.‬

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri, saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

نظرًا لعدم وجود مسجد في عام 1453 وتحويله أيضًا إلى مسجد لعرض القوة ، آيا صوفيا

1453 yılınca cami olmadığından ve aynı zamanda da güç gösterisi için camiye çevrilen Ayasofya