Translation of "الأشجار" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "الأشجار" in a sentence and their turkish translations:

الأشجار خضراء.

Ağaçlar yeşil.

‫في تشابكات الأشجار...‬

Ağaçlardaysa...

نحن نحب الأشجار.

Ağaçları severiz.

هذا أيضًا صوت الأشجار.

Bu da ağaçların sesi.

‫تنتقل بهدوء بين الأشجار...‬

Gecenin tehlikelerinden kaçmak için...

لا تقطع هذه الأشجار.

O ağaçları kesme.

ستفقد الأشجار قريبا أوراقها.

Ağaçlar yakında yapraksız olacak.

أرى رجلا بين الأشجار.

Ağaçların arasında bir adam görüyorum.

زُرِعَت الأشجار بجانب الطريق.

Cadde boyunca ağaçlar ekili.

سقطت الكثير من الأشجار.

Birçok ağaç yıkıldı.

‫حتى هذا النوع من الأشجار...‬

bakmamız yeterli olur.

وكيف تتضافر الكروم خلال الأشجار

Sarmaşıkların dallara sıkıca sarılarak

لا ينمو الخشب على الأشجار.

Ahşap ağaçlarda yetişmiyor.

‫في البرية، تبيت في تجاويف الأشجار.‬

Vahşi doğada ağaç kovuklarına tünerler.

غرسنا بعض الأشجار في حديقنا الأمامية.

Ön bahçemizde birkaç ağaç diktik.

‫حسناً، لنجرب حظنا مع إحدى هذه الأشجار.‬

Tamam, şimdi bu ağaçlardan biriyle şansımızı deneyelim.

‫قليل من النسيم يمر عبر الأشجار المتلاصقة.‬

Yoğun şekilde iç içe geçmiş ağaçların arasında pek esinti yok.

كنت على دراية بالتحركات الخفية بين الأشجار

Ağaçların gizli gizli kıpırdanmasının kuvvetle farkındaydım

أظن أن قاطع تلك الأشجار كان "توم".

Sanırım o ağaçları kesen kişi Tom'du.

خبّأ سامي سيّارته بين مجموعة من الأشجار.

Sami arabasını bir ağaç korusuna sakladı.

- كان باستطاعة أحمد تسلُّق الأشجار العالية عندما كان طفلاً.
- عندما كان أحمد صغيرا، كان يستطيع تسلّق الأشجار العالية.

Ahmet çocukken, yüksek ağaçlara tırmanabiliyordu.

كانت بشكل ملحوظ أقل من حياة تلك الأشجار،

ağaçlardan anlamlı derecede kısadır,

‫تسمح لها أغشية الجلد بتأمينه...‬ ‫في أعالي الأشجار.‬

Derisinin zarları sayesinde onu güvende tutabiliyor... ...ağaçların tepesinde.

يمكننا أن نرى العديد من الأشجار والفواكه والزهور

bir çok ağaç meyve ve çiçek görebiliriz

واحترام الأرواح التي تعيش في الأشجار والصخور والمياه،

ağaçların, taşların ve suyun ruhuna duydukları saygı,

‫هذه الأصوات منخفضة التردد تصدح في الظل‬ ‫وتخترق الأشجار.‬

Bu düşük frekanslı ses ağaç örtüsünden sekip duvarların oluşturduğu seti aşıyor.

‫وحمل الغذاء،‬ ‫وأضع الغذاء أعالي الأشجار ‬ ‫في سروالي الداخلي.‬

yiyecek taşıdım, içine yiyecek koyup ağaçlara astım.

نستطيع زراعة الأشجار في "أتاكاما"، أكثر صحراء جفافاً في العالم.

Dünyanın en kurak çölü olan Atacama'ya ağaç dikebiliriz.

‫بارتفاع درجة الحرارة،‬ ‫يزداد خروج الماء من الأشجار في الجو.‬

Sıcaklık ne kadar artarsa ağaçlar atmosfere o kadar su salıyor.

‫ولكن انظر، إن نظرنا حولنا،‬ ‫حتى هذا النوع من الأشجار هنا.‬

Ama bakın, şuradaki ağaca bile bakmamız yeterli olur.

‫يمكنني سلوك ذلك الاتجاه.‬ ‫سأحاول الحصول على بعض الحماية ‬ ‫أسفل الأشجار.‬

O tarafa gidebiliriz. Ağaçların altında korunaklı kalmayı deneyebiliriz.

‫حتى الأشجار تحتاج إلى المساعدة‬ ‫في نشر بذورها إلى أبعد مكان.‬

Ağaçların bile tohumlarını uzağa saçmak için yardıma ihtiyacı var.

‫لهذا السبب تعتبر الأشجار ‬ ‫مفيدة للغاية لمقتفي الأثر،‬ ‫لأن العلامات تعلق بها.‬

İz süren biri için ağaçlar bu yüzden iyidir. Çünkü genelde işaret barındırırlar.

طارت تلك الكرة بعيدًا بما يكفي لتجاوز الأشجار والهبوط أمام الكرة الخضراء.

Bu top ağaçların üzerinden geçip yeşilin önündeki topraklara yetecek kadar uçtu.

ربما لم تسمع قط عن غوتا بيرشا ، وهو نوع من الأشجار الاستوائية

Belki bir tropik ağaç türü olan gutta percha'yı hiç duymamışsınızdır.

بعد ذلك‏، تم تشييد جسر خشبي مصنوع من الأشجار عبر انحدار خمبو الجليدي‏.

Sonra, Khumbu Buz Çağlayanı'nın üzerine ahşap bir köprü inşa edildi.

ورد قطز من خلال أمر جناحه الأيمن بالهجوم من وراء الأشجار على اليسار المغولي

Qutuz ise sağ kanadına saldırma emri vererek Moğol solunu sarma emri verdi.