Translation of "أرى" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "أرى" in a sentence and their turkish translations:

أرى أسداً.

Bir aslan görüyorum.

أرى كتاباً.

Bir kitap görüyorum.

أرى الطالب الجيد

Ben iyi öğrenciyi görüyorum.

أرى أنك تعمل.

Çalıştığını görebiliyorum.

لم أرى أحدا.

Bir ruh görmedim.

أنا أرى توم

Tom'u görürüm.

أنا أرى وأسمع.

Görüp duyuyorum.

"عندما أرى شخصًا نحيفًا،

Büyük Ruh Gandhi'yi hatırlatırım" şeklinde

وكيف أرى دورنا نحن.

ve rolümüzü nasıl gördüğümü söyleyebilirim.

‫بدأت أرى أشياء استثنائية.‬

Oldukça sıra dışı şeyler görmeye başladım.

أرى زهرة على المكتب.

- Masanın üzerinde bir çiçek görüyorum.
- Çalışma masasının üzerinde bir çiçek görüyorum.

أرى قطتك في الحديقة.

- Bahçede kedini görüyorum.
- Bahçede kedinizi görüyorum.

أرى رجلا بين الأشجار.

Ağaçların arasında bir adam görüyorum.

أريد أن أرى منتجاتكم.

Ben senin ürünlerini görmek isterim.

لا أرى مشكلةً بذلك.

Bununla ilgili bir sorun görmüyorum.

لا أرى لذلك حاجة.

Buna gerek görmedim.

علي أن أرى جيم.

Jim'i görmek zorundayım.

ولكن لا أرى إجابات، ولا أرى أي إجراءات تتخذ على الجانت الآخر.

bir diğer yandan yanıtlara rastlayamıyor, harekete geçildiğini görmüyordum.

- هل لي أن أرى جواز سفرك؟
- هل أستطيع أن أرى جواز سفرك؟

Senin pasaportunu görebilir miyim?

أرى ثقة بالنفس تشتعل بأعينهم.

çocuklarım kendilerine güvenerek sınıftan ayrılırlar.

‫أو أرى فوق الجبل هناك،‬

Ya da şuradaki dağın üstünde gördüğüm

لا أرى مشكلة فيما تفعل.

Yaptığında yanlış bir şey görmüyorum.

أرى شيئا بين عدم الارتياح والازدراء.

Rahatsız olma ve küçümseme arası bir şey.

أرى أن أصدقائي لا يركضون معي.

benimle koşmadıklarını görüyorum arkadaşlarımın.

‫لا أستطيع أن أرى ما أمامي.‬

İleriyi göremiyorum!

‫يمكنني أن أرى "بير" أمامنا مباشرة.‬

Bear'ı önümüzde görüyorum.

أنا مفكرة بصرية، حيث أرى أفكاري.

Görsel düşünürüm, düşüncelerimi görebiliyorum.

أرى هذه المناظر الطبيعية كل يوم.

günlük olarak bu manzarayı görüyorum.

أستطيع أن أرى مساحة كبيرة جدا

ben çok geniş bir alanı görebiliyorum

أرى أن هذا المعجم مفيد للمبتدئين.

Bu sözlüğün yeni başlayanlar için faydalı olduğunu düşünüyorum.

هل لي أن أرى جواز سفرك؟

Pasaportunuzu görebilir miyim?

أنا بالفعل بدأت أرى العديد من الإجابات.

Burada henüz şimdiden bir sürü cevap görüyorum.

قد جعلني أرى كيف كان من الحماقة

tüm kişisel değerlerimi

رن هاتفي قبل أن أرى هذا التعليق

Ben bu yorumu görmeden önce telefonum çaldı

أشعل الضوء. لا يمكنني أن أرى شيئاً.

Işığı aç. Hiçbir şey göremiyorum.

لم أكن أريد أن أرى وجه توم.

Tom'un yüzünü görmek istemedim.

أرى أن أسعار البيع مكتوبة بالحبر الأحمر.

Satış fiyatlarının kırmızı mürekkeple yazılmasına dikkat ediyorum.

- لا أرى شيئاً.
- لا أستطيع رؤية شيء.

- Ben bir şey göremiyorum.
- Hiçbir şey göremiyorum!

وكنت أرى حالة والدتي تزداد سوءاً كل يوم.

Annemin durumu, gözlerimin önünde her gün daha da kötüye gidiyordu.

‫ويمكنني أن أرى بوضوح...‬ ‫ذراعها المقطوعة في فمها.‬

Kopmuş kolunu, ağzında görebiliyordum.

بإمكاني الآن أن أرى أين هم أصدقائي الحقيقيون.

Artım gerçek arkadaşlarımın nerede olduğunu görebiliyorum.

ألقيت نظرة داخل الغرفة و لم أرى أحدا.

Odanın içine göz attım, kimseyi göremedim.

لم أرى سيارة بهذا القدم بهذه الحالة الجيدة.

Bu kadar eski bir arabayı böyle iyi bir durumda hiç görmedim.

لم أرى قط غروبا جميلا للشمس مثل هذا.

Böylesine güzel bir gün batımı görmedim.

لم أرى مثل هذا البطيخ الكبير من قبل.

Ben daha önce hiç bu kadar büyük bir karpuz görmedim.

"عندما أرى شخصًا من انحيازي، سأقوم بهذا العمل المضاد."

şeklinde bir yönelimle bilinçaltı zihninizi tekrar tekrar eğitmek olacaktır.

‫ولكن أرى أن نشعل ناراً كبيرة ‬ ‫ويمكننا استخدامها كرادع.‬

Ama sanırım büyük bir ateş yakarsak onu caydrıcı olarak kullanabiliriz.

لا أطيق الصبر حتى أرى النسخة الجديدة من تتويبا.

Tatoeba'nın yeni sürümünü görmek için çok sabırsızlanıyorum.

"لم أرى جمال منذ الليلة الماضية." "هذا لا يفاجؤني."

"Dün gece Jamal'dan haber almadım." "Şaşırtıcı değil."

وأذكر أني لم أستطع حقاً أن أرى وعيوني كانت تقطر

gözlerim yaşardı ve göremez oldum

استطعت أن أرى أن الجواب هو التفاهم، بدلاً من العنف.

Cevabın şiddet değil anlamak olduğunu görebiliyordum.

‫المشكلة هي أنني لا أرى نهايته.‬ ‫وهذا يجعله دائماً خطراً.‬

Sorun şu ki sonunu göremiyorum ve bu her zaman tehlikelidir.

لا أرى أي طريقة يمكن أن تكون فيها القصائد حقيقية.

Şiirlerin gerçek olmasının bir yolu olduğunu görmüyorum.

‫أرى الكثير من الآفاق الكاذبة،‬ ‫حيث تعتقد أنك أصبحت أكثر قرباً.‬

Çok fazla yanlış ufuk görüyorum ve yaklaştığımızı sanıyorum.

لم أرى قط زرافة حتى اليوم الذي زرت فيه حديقة الحيوانات.

Hayvanat bahçesini ziyaret edinceye kadar bir zürafa görmemiştim.

‫إن تمكنت من رؤية الشمس،‬ ‫يمكنني أن أرى في أي اتجاه تتحرك،‬

Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm

‫إن تمكنت من رؤية الشمس، ‬ ‫يمكنني أن أرى في أي اتجاه تتحرك،‬

Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm

أنا حتى لستُ متأكداً ما إذا كُنتُ أريد أن أرى هذا الفيلم.

O filmi izlemek istediğimden emin değilim bile.

- لم يسبق أبدا أن رأيت شيئا كهذا.
- لم أرى شيئا مثله أبدا.

- Asla öyle bir şey görmedim.
- Hiç böyle bir şey görmedim.

‫لا يمكنني أن أرى مدى عمقها.‬ ‫هذه هي خطورة هذا النوع من الأنفاق،‬

Ne kadar derin olduğunu bile göremiyorum. Bu tür tünellerin tehlikeli yanı budur.

‫استطعت أن أرى الحيوان‬ ‫يزمجر، ما يزال ذلك الصوت‬ ‫يتردد في أذنيّ إلى اليوم،‬

Hayvanın hırladığını görebiliyordum, o hırlama hâlâ kulaklarımda.

ثم يقول أنه لا ينبغي لي أن أرى على الأقل منحدرًا حول استدارة العالم

o zaman benim dünyanın yuvarlaklığına dair en azından bir eğim dahi görmem gerekmez mi diyor

‫لذا إن كنت أرى النباتات ‬ ‫تنمو في هذا الاتجاه،‬ ‫فهذا يعني أن الجنوب في هذا الاتجاه.‬

Eğer tüm büyüme bu yöndeyse güney bu tarafta demektir.

- لو أنني وصلت أبكر، لعله أمكنني رؤية كيلي.
- كان من الممكن أن أرى كيلي، لو أنني وصلت مبكرا.

Daha erken varsaydım Kelly'yi görebilirdim.