Translation of "Yolculuk" in Spanish

0.010 sec.

Examples of using "Yolculuk" in a sentence and their spanish translations:

Yolculuk kısaydı.

El viaje fue corto.

Aya yolculuk başladı

El viaje a la luna comenzó

Yani zamanda yolculuk

Así que viaja en el tiempo

İspanya'ya yolculuk yapıyorum.

Estoy viajando a España.

Yolculuk henüz başladı.

Acaba de comenzar el viaje.

Uçakla yolculuk edemem.

No puedo viajar en avión.

48 ülkeye yolculuk ettik.

Viajamos por 48 países.

Bu yolculuk kolay olmayacak.

Así que esta travesía no será fácil.

Insanlar sivil yolculuk yapamayacak

la gente no podrá viajar civil

Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.

Hoy en día es fácil viajar.

Yolculuk için hazır mısınız?

- ¿Están listos para el viaje?
- ¿Estás listo para el viaje?

O, yolculuk için hazırlanıyor.

Él se está preparando para el viaje.

Onlar başkente yolculuk yaptı.

Hicieron un viaje a la capital.

Yolculuk 14 ay sürdü.

El viaje duró 14 meses.

Benimle zamanda yolculuk yapmanızı istiyorum,

Quiero que viajen conmigo en el tiempo

30 milyon yolculuk yapılmasını sağladı.

el más largo fue de más de 2400 km.

Sana hoş bir yolculuk diliyorum.

Le deseo un buen viaje.

Herkes yolculuk için hazır mı?

- ¿Todos están listos para el viaje?
- ¿Todas están listas para el viaje?

Ne keyifli bir yolculuk yaptık!

¡Qué viaje agradable tuvimos!

O, yolculuk için para biriktirdi.

Ahorró dinero para el viaje.

Hiç uçakla yolculuk ettin mi?

¿Ha viajado alguna vez en avión?

Paris'e ne zaman yolculuk edeceksiniz?

- ¿Cuándo viajarás a París?
- ¿Cuándo viajarán a París?

Ona iyi bir yolculuk diledim.

Le deseé un buen viaje.

Umarım iyi bir yolculuk geçirirsin.

- Espero que tengas un buen viaje.
- Buen viaje.

Kitap okumak yolculuk yapmaya benzer.

Leer un libro puede compararse con un viaje.

Genellikle yalnız mı yolculuk edersin?

¿Comúnmente viajas solo?

Bir gün Mars'a yolculuk yapabileceğiz.

Algún día podremos ir en un viaje a Marte.

New York'a bir yolculuk planlıyoruz.

Estamos planeando un viaje a Nueva York.

Yolculuk edersen köpeğini bana bırakamazsın.

Si viajas, puedes dejar a tu perro conmigo.

İyi bir yolculuk geçirdin mi?

¿Tuvo un buen viaje?

Yani geçmişe bir yolculuk yapmak gerekiyor

entonces es necesario un viaje al pasado

Aleksandr Kaleri zamanda yolculuk rekoru kırmıştı

Aleksandr Kaleri rompió el récord de viaje en el tiempo

Biz zamanda yolculuk yapabiliriz bu sefer

Podemos viajar en el tiempo esta vez

Biz zamanda yolculuk yaparken boyut değiştiriyoruz.

Cambiamos de tamaño mientras viajamos en el tiempo.

Yolculuk en az bir hafta sürecek.

El viaje durará por lo menos una semana.

Geçen yıl uzun bir yolculuk yaptım.

Hice un largo viaje el año pasado.

Geçmişte insanlar at arabasıyla yolculuk ederlerdi.

En el pasado, la gente usaba diligencias para viajar.

Tom yalnız başına yolculuk etmek istemiyor.

Tom no quiere viajar solo.

Tek bir bavulla yolculuk etmeye çalışacağım.

- Intento viajar con una sola maleta.
- Trato de viajar con una sola maleta.

Yazın bir yere yolculuk ettin mi?

¿Has viajado hacia algún lado durante el verano?

Yolculuk en az beş gün sürecek.

El viaje durará al menos cinco días.

Nasılsın? İyi bir yolculuk yaptın mı?

¿Cómo estás? ¿Has tenido un buen viaje?

O yolculuk etmekten hoşlanır. Ben de.

- Le gusta viajar. A mí me gusta también.
- Le gusta viajar. A mí también.

Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Un viaje a América está fuera de lugar.

O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.

Él encontró el anillo que había perdido en el viaje.

O, uçakla uzun mesafelere yolculuk eder.

Él viaja largas distancias en avión.

100 dolar yolculuk için tüm giderlerini karşılayacaktır.

100 dólares cubrirán todos tus gastos para el viaje.

Yurt dışında bir yolculuk için para biriktiriyor.

Está ahorrando dinero para un viaje al extranjero.

En son ne zaman trenle yolculuk ettin?

¿Cuándo fue la última vez que viajaste en tren?

Mürettebat uzaya yolculuk yapmak için hazırlanmakla meşgul.

La tripulación está ocupada preparándose para el viaje al espacio exterior.

Bu harika yolculuk için çok teşekkür ederim.

Muchas gracias por este maravilloso viaje.

Yaptığın yolculuk hakkındaki her şeyi bana anlat.

Cuéntame todo acerca del viaje que has realizado.

- Yalnız mı geziyorsun?
- Yalnız mı yolculuk ediyorsun?

Estás viajando solo?

- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle seyahat etmeyi seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle seyahat etmeyi severim.

Me gusta viajar en barco.

Bu sadece bilim insanlarına özgü bir yolculuk değil,

Esto no es solo un viaje para científicos,

Bu hayatboyu sürecek ama çıkmamız gereken bir yolculuk.

es un viaje que dura toda la vida, pero debemos hacerlo.

Güzel karım tüm bu yolculuk boyunca benimle birlikteydi.

Mi bella esposa ha estado conmigo durante todo este trayecto.

Zamanda yolculuk ile ilgili bir video hazırlayacağım sizlere

Prepararé un video sobre el viaje en el tiempo.

- Seninle seyahat etmek istiyorum.
- Seninle yolculuk etmek istiyorum.

Quiero viajar contigo.

- Yalnız seyahat ediyorum.
- Yalnız geziyorum.
- Yalnız yolculuk ediyorum.

- Viajo sola.
- Estoy viajando solo.
- Estoy viajando sola.

Kahve içerken İtalya'ya bir yolculuk için planlarımızı görüştük.

Discutimos nuestros planes para un viaje a Italia durante el café.

Tekneyle bir yolculuk arabayla yolculuktan daha uzun sürer.

Un viaje en barco tarda más que en coche.

Tom yolculuk için yeterli parası olmayan tek kişi.

Tom era el único sin suficiente dinero para el viaje.

Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Un viaje a los Estados Unidos este verano está fuera de discusión.

Bu teoriler zamanda yolculuk yapmanın mümkün olduğunu söylüyor işte

Estas teorías dicen que es posible viajar en el tiempo.

O hayatın bir bakıma bir yolculuk gibi olduğunu düşünüyor.

Él piensa que la vida, en cierto sentido, es como un viaje.

Bir denizaltı, su yüzünde ve su altında yolculuk edebilir.

Un submarino puede viajar sobre y bajo el agua.

O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.

Él jamás viaja sin llevar un reloj despertador consigo.

Bir uzay gemisinde aya yolculuk artık bir rüya değil.

Un viaje a la luna en una nave espacial ya no es un sueño.

- Çocuklar ön koltuğa binemezler.
- Çocuklar ön koltukta yolculuk edemezler.

Los niños no pueden viajar delante.

Bizim kız arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya yolculuk etti.

Mi pareja viajó a un pequeño pueblo la semana pasada.

- O, asla metroyla seyahat etmedi.
- O, asla metroyla yolculuk yapmadı.

Ella nunca había viajado en metro.

Bu durumda bu yolculuk... Sona erdi. Anaflaktik şoka girme ihtimaliniz varsa

Esta travesía, para nosotros... se acabó. Si hay riesgo de un shock anafiláctico,

. Nil boyunca sürükleyici, ilgi çekici ve güzelce filme alınmış bir yolculuk

Es un viaje inmersivo, atractivo y bellamente filmado a lo largo del Nilo, que explora su

Bu yolculuk boyunca harika bir ortak oldunuz ve kararlarınız güvende kalıp panzehri bulmamıza yardımcı oldu.

Qué grandes compañeros de aventura, sus decisiones nos ayudaron a encontrar los antídotos.

Ancak yolculuk için gerekli tüm malzemeleri, ekipmanı ve yakıtı taşıyacak kadar büyük bir uzay aracının

Pero una nave espacial lo suficientemente grande como para transportar todos los suministros, equipos y combustible necesarios

- Dünya seyahatine çıkmak amacıyla parasını biriktiriyor.
- O, dünyada bir yolculuk yapma niyetiyle parasını tasarruf ediyor.

Ella está ahorrando con el fin de dar un viaje alrededor del mundo.

- Birçok göçmen Balkanlar üzerinden Yunanistan'dan Batı Avrupa'ya seyahat ediyor.
- Birçok göçmen, Yunanistan ve Balkanlar üzerinden Batı Avrupa'ya yolculuk ediyor.

Muchos migrantes viajan desde Grecia, a través de los Balcanes, hacia Europa occidental.

Jane Goodall tarafından, Jane Goodall ve Phillip Berman'ın hazırladığı Reason for Hope: A Spiritual Journey (Sönmeyen Umut: Spiritüel Bir Yolculuk) adlı kitaptan sesli olarak okunmuştur Telif Hakkı © 1999 Soko Publications Ltd. ve Phillip Berman. Hachette Audio'nun izniyle kullanılmıştır. Tüm hakları dünya çapında saklıdır.

Texto leído por Jane Goodall del libro "Reason for Hope: A Spiritual Journey" de Jane Goodall y Phillip Berman Copyright © 1999 de Soko Publications Ltd. y Phillip Berman. Con el permiso de Hachette Audio. Todos los derechos reservados en todo el mundo.