Translation of "Yapmaya" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Yapmaya" in a sentence and their spanish translations:

yapmaya gitmiyorsun?

e intentas hacer algo positivo?

- Ne yapmaya çalışıyorsun?
- Ne yapmaya çalışıyorsunuz?

- ¿Qué tratas de hacer?
- ¿Qué estás intentando hacer?

Onu yapmaya çalış.

Intenta hacerlo.

Onu yapmaya gideceğim.

Iré a hacer eso.

Onu yapmaya çalışabilirim.

Es posible que trate de hacer eso.

Ne yapmaya çalıştın?

¿Qué trataste de hacer?

Onu yapmaya çalıştım.

- Intenté hacerlo.
- Intenté hacer eso.

Değişiklik yapmaya çalışıyordum.

- Intentaba hacer las paces.
- Intentaba disculparme.

Yapmaya çalıştığımız şey bu.

Eso es lo que hemos empezado a hacer.

Seni gözlem yapmaya zorlarlar.

Obligan a la observación.

Ek işler yapmaya başlıyor

empezando a hacer trabajo adicional

6 yıldız yapmaya çalışıyorduk

Intentamos hacer 6 estrellas

O istediğini yapmaya çalışacak.

Él intentará salirse con la suya.

Düzenli egzersiz yapmaya inanıyorum.

Creo que es bueno hacer ejercicio regularmente.

Onu yapmaya devam et.

Sigue haciéndolo.

Çocuk gürültü yapmaya başladı.

- El niño se puso a meter boche.
- El chico comenzó a hacer ruido.

O, seyahat yapmaya alışkındır.

Él está acostumbrado a viajar.

O resim yapmaya düşkündür.

Él es aficionado a pintar.

Spor yapmaya ihtiyacın yok.

No necesitas hacer deporte.

Bir şey yapmaya çalışalım.

¡Intentemos hacer algo!

Bir şey yapmaya çalışmalıyız.

Deberíamos intentar hacer algo.

Bunu yapmaya hakkın yok.

- No tienes derecho a hacer esto.
- No tenéis derecho a hacer esto.

Ne yapmaya çalıştığını biliyorum.

Sé lo que estás intentando hacer.

Planlar yapmaya başlamak istiyorum.

Quiero comenzar a hacer planes.

Onu ödevimi yapmaya zorladım.

- Le obligué a hacer mi tarea.
- La obligué a hacerme los deberes.
- Obligué a ella a que hiciera mi tarea.
- La obligué a que hiciera mi tarea.

Pratik yapmaya devam edin.

- Seguí practicando.
- Sigue practicando.
- Siga practicando.
- Sigan practicando.

O sörf yapmaya gitti.

Fue a hacer surf.

Onlar sörf yapmaya gittiler.

Fueron a hacer surf.

Elimden geleni yapmaya çalışacağım.

Intentaré hacerlo lo mejor que pueda.

Doğru şeyi yapmaya çalışıyordum.

Estaba intentando hacer lo correcto.

Panik yapmaya gerek yok.

No hay que entrar en pánico.

Bunu yapmaya hakkı yok.

Ella no tiene derecho a hacer esto.

Ev ödevini yapmaya git.

Ve a hacer tu tarea.

Onu yapmaya hazır değiliz.

No estamos listos para hacerlo.

Ben güveç yapmaya başladım.

Empecé a hacer un estofado.

Bugün kayak yapmaya gitmedim.

No iré a patinar hoy.

Biz meditasyon yapmaya başlamalıyız.

Deberíamos reanudar la meditación.

Bir şey yapmaya git.

- Vete a hacer algo.
- Ve a hacer alguna cosa.

Patlamış mısır yapmaya git.

Andá a hacer pochoclo.

Elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Trato de hacer lo que puedo.

Keşke kayak yapmaya gidebilsem.

- Siquiera yo pudiera ir a esquiar.
- Si solo pudiera ir a esquiar.
- Ay si pudiera ir a esquiar.

Bunu yapmaya hazır mısınız?

¿Están listos para hacerlo?

Tom imkansızı yapmaya çalışıyor.

Tom está tratando de hacer lo imposible.

Tom hatalar yapmaya başladı.

- Tom ha comenzado a cometer errores.
- Tom ha empezado a tener errores.

Bunu yapmaya alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a hacer esto.

Bunu yapmaya param yetmez.

No tengo suficiente dinero para hacerlo.

- Onu hemen yapmaya başlamanı öneririm.
- Onu hemen şimdi yapmaya başlamanızı öneririm.

Sugiero que te pongas a hacerlo ya mismo.

Bir program yapmaya karar verdim.

de concientización acerca del abuso sexual y la protección.

Bilim için henüz yapmaya başladı.

lo que los smartphones para las redes sociales.

Onu senin için yapmaya istekliler.

Ellos están dispuestos a hacerlo por ti.

Kış boyunca kayak yapmaya gitti.

Fue a esquiar durante el invierno.

Burada herkes kayak yapmaya gider.

Aquí todo el mundo está apuntado a esquiar.

Biz Kanada'da kayak yapmaya gittik.

Fuimos a esquiar a Canadá.

Yüzmeyi kayak yapmaya tercih ederim.

Prefiero nadar a esquiar.

Karate yapmaya 5 yaşımdayken başladım.

Empecé a hacer kárate a los cinco años.

Yapmaya çalıştığın şeyi takdir ediyorum.

Agradezco lo que estás intentando hacer.

Bunu yapmaya devam etmek istemiyorum.

No quiero seguir haciendo esto.

O, onu yapmaya devam etti.

Siguió haciéndolo.

Tom ne yapmaya çalıştığımı bilmiyordu.

Tom no sabía lo que yo trataba de hacer.

Onun resim yapmaya yeteneği var.

Él tenía talento para la pintura.

Bunu bir daha yapmaya kalkma!

Jamás vuelvas a hacer eso.

Onu yapmaya hakkı olmadığına inanıyordum.

Opiné que no tenía derecho de hacer eso.

Sadece doğru şeyi yapmaya çalışıyorum.

Sólo estoy tratando de hacer lo cierto.

Kitap okumak yolculuk yapmaya benzer.

Leer un libro puede compararse con un viaje.

Onu bunu yapmaya teşvik et.

Anímelo a hacerlo.

O, yürüyüş yapmaya çok düşkün.

Es muy aficionado a caminar.

Hokkaido'ya kayak yapmaya gitmeyi düşünüyorum.

Tengo pensado ir a esquiar a Hokkaido.

Her yaz kamp yapmaya giderdim.

Iba a acampar en el verano.

Bunu her gün yapmaya başlayın.

Deben empezar a hacerlo diario.

Değerli olan şeyi yapmaya odaklanmak

Enfocarme en hacer lo que es de valor

Ev işi yapmaya itirazım yok.

No me importa hacer las tareas del hogar.

Ben bunu yapmaya devam edemem.

No puedo seguir haciendo esto.

Elinden geldiği kadar yapmaya çalış.

Intenta hacerlo lo mejor que sepas.

İşimizi yapmaya devam etmek zorundayız.

Tenemos que continuar haciendo nuestros trabajos.

Tom onu yapmaya karar verdi.

Tom decidió hacerlo.

Bence Tom bunu yapmaya çalışırdı.

- Creo que Tom intentaría hacer eso.
- Creo que Tom intentaría hacer esto.

Bunu bu gece yapmaya başlayacağım.

Empezaré a hacerlo esta noche.

Bunu yalnız başıma yapmaya alışığım.

- Estoy acostumbrado a hacerlo solo.
- Acostumbro a hacerlo solo.

Onu karanlıkta yapmaya alışık değilim.

No estoy acostumbrado a hacer eso en la oscuridad.

Onu derhal yapmaya başlamanı öneririm.

Sugiero que te pongas a hacerlo inmediatamente.

Bugün ne yapmaya ihtiyacın var?

¿Qué necesitas hacer hoy?

Tom bugün bunu yapmaya çalışmayacak.

Lo importante es que estamos juntos.

Ve sadece işini yapmaya çalışan bizleri

y aquellos que simplemente estamos tratando de hacer nuestro trabajo

Ne gerekiyorsa yapmaya hazır bir insan.

para honrar el camino del otro.

Adalet mücadelemde yapmaya çalıştığım ilk şey

Por eso, lo primero que trato de hacer en mi cruzada por la justicia

Fakat; iyilik yapmaya, hatalarımızı geçmişte bırakmaya,

Pero con nuestro deseo ilimitado de hacer el bien,

yapmaya devam edersek doğal ekosistem tarafından

que continuaremos siendo rescatados por esos ecosistemas naturales

O sonunda yapmaya başladığı şeyi başardı.

Él logró al fin su objetivo.

Yapmak istemediğim hiçbirşeyi yapmaya beni zorlayamazsın.

- No me puedes forzar a hacer algo que yo no quiera.
- No me puedes obligar a hacer algo que no quiero.

Senin için her şeyi yapmaya hazırım.

- Estoy preparado para hacer cualquier cosa por ti.
- Estoy preparada para hacer cualquier cosa por ti.

Her hafta sonu paten yapmaya giderdik.

Antes íbamos a patinar sobre hielo todos los fines de semana.

O yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.

Él hizo lo que había prometido hacer.

Burada ciddi bir tartışma yapmaya çalışıyoruz.

Estamos tratando de tener una discusión seria.