Translation of "Konuşmasını" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Konuşmasını" in a sentence and their spanish translations:

Başbakanın konuşmasını beğenmedim.

No me gustó el discurso del Primer Ministro.

Onun konuşmasını kaydetmelisin.

Tienen que grabar su discurso.

Konuşmasını kasetten sildi.

Él borró su discurso de la cinta.

Onun konuşmasını bekledim.

Esperé a que ella hablara.

Tom konuşmasını duymak istiyorum.

Quiero oír hablar a Tom.

Hillary'nin konuşmasını duydunuz mu?

¿Oíste el discurso de Hillary?

- Tom, Mary'nin John'la konuşmasını istemedi.
- Tom, Mary'den John'la konuşmasını istemedi.

Tom no quería que Mary hablase con John.

Kimsenin benim hakkımda konuşmasını istemiyorum.

No quiero que nadie hable de mí.

Tom Mary'nin John'la konuşmasını istemedi.

Tom no quería que Mary hable con John.

Tom'un Mary ile konuşmasını istemiyorum.

No quiero que Tom hable con María.

Tom'un Fransızca konuşmasını duydun mu?

¿Lo escuchaste a Tom hablando en francés?

Tom Mary'nin John'la konuşmasını istedi.

Tom quería que Mary hablase con John.

Başkan Dilma'nın konuşmasını dinlediniz mi?

¿Oíste el discurso de la presidenta Dilma?

Tom Mary'ye John'la konuşmasını söyledi.

Tom le dijo a Mary que hablara con John.

Onun konuşmasını dinleyemeyecek kadar geç vardım.

Llegué demasiado tarde para escuchar su discurso.

Dün akşam televizyonda başkanın konuşmasını dinledik.

Anoche nosotros hemos escuchado las palabras del presidente en la televisión.

Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi.

- Una gran multitud esperaba el discurso del presidente.
- Una gran multitud esperaba que el presidente hablara.

Bir papağan insan konuşmasını taklit edebilir.

Un loro puede imitar el habla humano.

Tom konuşmasını bir atasözü ile bitirdi.

Tom concluyó su discurso con un proverbio.

DİSK genel başkanı Kemal Türkler konuşmasını yaparken

El líder del DİSK, Kemal Türkler, pronuncia su discurso

Bana babamın ölümünü bildiren telefon konuşmasını aldığımda tamamen telaşlanmıştım.

Cuando recibí la llamada informándome de la muerte de mi padre, estaba completamente aturdido.

Tom Mary'nin çocuklarıyla ilgili yaşadığı problem hakkında John'la konuşmasını istedi.

Tom quería que Mary hablase con John del problema que ella estaba teniendo con sus niños.

General, onun konuşmasını kesmeden, onun ağır fildişi sopasıyla onun kafasına vurdu; barbar düştü.

El general, sin interrumpir su discurso, le golpeó en la cabeza con su pesado bastón de marfil; y el bárbaro cayó.