Translation of "Kendisini" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Kendisini" in a sentence and their spanish translations:

Kendisini astı.

Él se ahorcó.

Kendisini siyasetten uzaklaştırdı.

Él se distanció de la política.

Kendisini çocuklarına adadı.

Ella se dedicaba a sus hijos.

Kendisini ateşle ısıttı.

Ella se calentó cerca del fuego.

- Kendisini tekrar eden tarihtir.
- Kendisini tekrar eden geçmiştir.

Es la historia que se repite.

- Ona kendisini sevdiğini söylemesini istedi.
- Onun kendisini sevdiğini söylemesini istedi.
- Ondan kendisini sevdiğini söylemesini istedi.

Ella quería que él le dijera que la quería.

Bu önermenin kendisini sorgularsak,

Pero ¿y si cuestionamos la premisa misma?

Çocuk kendisini aptal yaptı.

El chico hizo el ridículo.

Tom kendisini aynada gördü.

Tom se vio a sí mismo en el espejo.

Tom kendisini odasına kilitledi.

Tom se encerró en su cuarto.

Mary'ye kendisini sevdiğimi söyle.

Dile a Mari que la amo.

O, düştüğünde kendisini incitti.

- Se hizo daño cuando cayó.
- Él se lastimó al caer.

Tom ateşle kendisini ısıttı.

Tom se calentó con el fuego.

Kendisini çok daha iyi hissediyor.

Ella se siente mucho mejor.

Onun kendisini öldürmesinin nedeni bilinmiyor.

No se conoce la causa del suicidio de ella.

Tom'un rekoru kendisini anlatıyor sanırım.

Creo que el historial de Tom habla por sí mismo.

Kendisini belediye başkanı olarak seçtirmeyi başardı.

Ella consiguió hacerse elegida como alcalde.

Babasından kendisini mağazaya götürmesini rica etti.

Él le pidió a su papá que lo llevara a la tienda.

Eşine sabah yedide kendisini uyandırmasını hatırlattı.

Él recordó a su mujer que le tenía que despertar a las siete de la mañana.

Tom muskanın kendisini cadılardan koruyacağını düşünüyordu.

Tom pensó que el amuleto lo protegería contra brujas.

Tom Mary'nin gerçekten kendisini öptüğüne inanamadı.

Tom no se podía creer que Mary de verdad le hubiera besado.

Mary Tom'un kendisini öpmesine izin verdi.

María dejó que Tom la besara.

Tom Mary'nin kendisini öpmesine izin verdi.

Tomás se dejó besar por María.

Marilyn Monroe'nun başarısı kendisini mutlu etmedi.

El éxito de Marilyn Monroe no la hizo feliz.

Ona kendisini sevdiğimi söylemeye karar verdim.

He decidido decirle que le quiero.

Ve bunun kendisini nasıl güçsüz hissettirdiğini söylemesiydi.

y cómo eso le hacía sentir vulnerable.

Kendisini 7.Haçlı seferinde ve Qutuzun yanında

Se distinguió en batalla durante la séptima cruzada, junto al propio Qutuz,

Kendisini yeni çevresine adapte etmeyi zor buldu.

- Ella encontró difícil adaptarse al nuevo entorno.
- A ella le costó adaptarse a su nuevo entorno.

Tom Mary'nin kendisini burada beklemesini rica etti.

Tom le pidió a Mary que le esperase aquí.

Tom Meryem'den, olanlarla ilgili kendisini suçlamamasını istedi.

Tom le dijo a Mary que no se culpara por lo que había pasado.

Tom kendisini odasına kilitledi ve dışarı çıkmadı.

Tom se encerró en su cuarto, y no saldrá.

Polisler Tom'un kendisini öldürmüş olma olasılığını düşünmediler.

La policía no pensaba que fuera probable que Tom se hubiera suicidado.

Kemal Sunal aslında burada tam olarak kendisini oynadı

Kemal Sunal realmente jugó exactamente aquí

Onun gitmesini ve kendisini huzur içinde bırakmasını istiyor.

Él quiere que ella se marche y le deje en paz.

Tom Mary'nin kendisini bir bıçakla tehdit ettiğini söyledi.

Tom dijo que María lo amenazó con un cuchillo.

Parsın sinirli ve heyecanlı olduğu için kendisini yaraladığını söylüyor.

Dice que resultó herido porque el leopardo estaba irritado y excitado.

. Ney'in kendisini parlak bir taktik lideri yapan saldırgan içgüdüsünün

Ya había habido señales de que el instinto agresivo de Ney, que lo convertía en un líder táctico

- O, John'un onu sevdiğini biliyordu.
- John'un kendisini sevdiğini biliyordu.

Ella sabía que John la quería.

General Bessières, Lannes'ın kendisini asla affetmediği bütçeyi kötü yönettiğini ifşa

general Bessières ayudó a exponer su mala gestión del presupuesto ... por lo que Lannes nunca lo perdonó.

Öğretmen eliyle beni işaret etti ve kendisini takip etmemi söyledi.

El profesor me señaló con el dedo y me pidió que le siguiera.

Soult daha sonra güneye yürüdü ve kendisini Portekiz kralı olarak taçlandırmayı

Soult luego marchó hacia el sur y ocupó Oporto, donde comenzaron los rumores de que estaba considerando

Amerika Birleşik Devletleri, kendisini dünyanın en özgür ülkesi olarak hayal ediyor.

Estados Unidos se imagina que es la nación más libre del mundo.

Siyasi açıdan şüpheli bu generallerle olan bağları Berthier'in kendisini mercek altına aldı.

vínculos con estos generales políticamente sospechosos pusieron al propio Berthier en el centro de atención.

Kendisini çeşitli eylemlerde ayırt etti ve alaya komuta etmek için terfi etti.

Se distinguió en varias acciones y fue ascendido a comandante del regimiento.

- O kendini dünyanın kurtarıcısı olarak görüyordu.
- O kendisini dünyanın kurtarıcısı olarak görüyordu.

El se veía como el salvador del mundo.

Katıldı . Kısa süre sonra kendisini iyi bir atlı ve eskrimci olarak ayırt etti

Pronto se distinguió como un excelente jinete y esgrimista, y fue sargento mayor en la

Bununla birlikte, Soult'un artık kendisini düşman ateşine maruz bırakmaya daha az meyilli olduğu

Sin embargo, se observó que Soult ahora estaba menos inclinado a exponerse al fuego enemigo,

- Roy, sevglisi onu aradığında mutlu olur.
- Kız arkadaşı kendisini aradığında Roy mutlu olur.

Roy luce contento cuando su novia lo llama.

çünkü bu sadece karşı tarafı mutlu edebilmek için veya karşı tarafın kendisini iyi hissedebilmesi için söylenmiş

porque se dice solo para hacer feliz a la otra parte o para que la otra parte se sienta bien.