Translation of "Kalır" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Kalır" in a sentence and their spanish translations:

- Sorun çözümsüz kalır.
- Sorun çözülmemiş kalır.

- Ese problema está irresuelto.
- El problema sigue sin resolverse.

Sorun çözümsüz kalır.

El problema sigue sin resolverse.

Kapı kapalı kalır.

La puerta permanece cerrada.

Diğer seçenekler kalır.

- Todavía quedan más opciones.
- Todavía quedan otras opciones.

Alaska ormanlarında mahsur kalır.

Está atrapada en este bosque de Alaska.

Ve kışın hayatta kalır.

y sobrevivir al invierno

Sonuç görülmek için kalır.

- Aún queda por ver el resultado.
- Todavía queda por ver el resultado.

Hiç evde kalır mısın?

¿Alguna vez te quedas en casa?

Tom nadiren geç kalır.

Tom rara vez llega tarde.

Bazen okula geç kalır.

De vez en cuando ella llega tarde a la escuela.

Yaralar iyileşir, izleri kalır.

Las heridas se curan, las cicatrices quedan.

Vegas'ta olanlar, Vegas'ta kalır.

Lo que pasa en Las Vegas se queda en Las Vegas.

Söz uçar, yazı kalır.

Las palabras vuelan, lo escrito permanece.

Ancak birkaç hücre hayatta kalır.

Pero algunas de las células sobreviven.

Bunun temel anlamı aynı kalır.

Su significado básico permanece igual.

Vatansever, ahlaki ilkelerine bağlı kalır.

El patriota se apega a sus principios morales.

Ondan iki çıkarırsan sekiz kalır.

Resta dos a diez y el resultado es ocho.

Ondan iki çıkarsa sekiz kalır.

Diez menos dos es igual a ocho.

Yalnız kalır kalmaz mektubu açtı.

Ella abrió la carta tan pronto se encontró a solas.

Bu seninle benim aramda kalır.

Esto queda entre tú y yo.

O, zaman sınıfa geç kalır.

Él siempre llega tarde a clases.

Lütfen biraz daha kalır mısın?

¿Por qué no te quedas un poco más, por favor?

O bir sır olarak kalır.

- Eso sigue siendo un misterio.
- Todavía no se sabe.
- Todavía nadie lo sabe.

Para bir sorun olarak kalır.

El dinero sigue siendo un problema.

Her şey olduğu gibi kalır.

Todo queda conforme estaba.

Tom her zaman geç kalır.

Tom siempre llega tarde.

O, onunla temas halinde kalır.

Ella se mantiene en contacto con él.

Tom okula nadiren geç kalır.

Tom no suele llegar tarde a la escuela.

Her şey geçer. Aşk kalır.

Todo pasa pero el amor permanece

Makaklar, bu termal havuzda saatlerce kalır.

Los macacos pasan horas en esta piscina termal.

Geceleyin, ormanın meyveleri tamamen onlara kalır.

A la noche, tienen los frutos del bosque para ellos solos.

Ama Thormod, şair Thormod hayatta kalır.

Pero Thormod, Thormod el poeta sobrevive.

Yarın yağmur yağarsa, evde kalır mısın?

¿Mañana te quedarás en casa si llueve?

O köyde sadece bir aile kalır.

En esa aldea solo queda una familia.

Ne zamana kadar eczanen açık kalır?

¿Hasta qué hora permanece abierta su farmacia?

O, sık sık işe geç kalır.

A menudo llega tarde a trabajar.

Tom genellikle beş yıldızlı otellerde kalır.

- Usualmente Tom se queda en hoteles cinco estrellas.
- Tom suele quedarse en hoteles de cinco estrellas.

Banka sekizden ikiye kadar açık kalır.

El banco queda abierto desde las ocho hasta las dos.

Ruh gitti ama onun çalışması kalır.

El alma se ha ido, pero su obra permanece.

Kelimeler acısını ifade etmede yetersiz kalır.

Las palabras no pueden expresar su profunda tristeza.

Kedilerin olmadığı yerde meydan farelere kalır.

- Cuando el gato sale, los ratones hacen fiesta.
- Cuando el gato no está, los ratones hacen fiesta.

Tom oldukça sık okula geç kalır.

Tom llega tarde al colegio bastante seguido.

O, her gelişinde uzun süre kalır.

Él se queda por harto tiempo cada vez que viene.

Boylu boyunca kesilse de bir parça kalır.

aunque se corte a la mitad permanece en una sola pieza.

O, Pazar günleri her zaman evde kalır.

Siempre se queda en casa los domingos.

Gördüğünüz gibi, madde kaybolur, sadece ruh kalır.

La materia, como ves, desaparece, solo el espíritu permanece.

İlk öpücüğün tadı benim bellekte canlı kalır.

El sabor del primer beso está muy vivo en mi memoria.

Onun ölümünün sebebi bir sır olarak kalır.

La causa de su muerte aún sigue siendo un misterio.

Hafif-kavrulmuş kahve markaları en popüler kalır.

Las marcas de café ligeramente tostado siguen siendo las más populares.

İnsanlar gelirler ve giderler fakat dünya kalır.

Los hombres vienen y van, pero la tierra permanece.

Saatim bir günde iki dakika geri kalır.

- Mi reloj se atrasa dos minutos cada día.
- Mi reloj se retrasa dos minutos al día.

Ay'ın parlaklığı arttıkça süper sezgiler biraz atıl kalır.

A medida que la luna brilla más, los supersentidos se vuelven menos potentes.

Zaman geçmez ya da gitmez, zaman içimizde kalır.

El tiempo no pasa, ni se va; el tiempo se nos queda dentro.

Birçok çocuk, okuldan sonra kulüp etkinlikleri için kalır.

Muchos niños se quedan después de clase para hacer actividades extraescolares.

O yağmurlu bir günde okula sık sık geç kalır.

Él suele llegar tarde al colegio en los días de lluvia.

Tom her zaman geç kalmaz fakat sık sık kalır.

Tom no siempre llega tarde, pero a menudo sí.

Okulumuzdaki birçok öğrenci gibi, Tom geç saatlere kadar gece eğitimine kalır.

Como muchos de los estudiantes de nuestra escuela, Tom se queda despierto hasta tarde en la noche estudiando.

- Umudun olduğu sürece, bir şans vardır.
- Umudun olduğu sürece bir şans kalır.

Mientras haya esperanza, existe la posibilidad.

- O, her zaman okula geç kalır.
- O her zaman okula geç gelir.

Él siempre llega tarde a la escuela.

Soran beş dakika bir aptaldır fakat sormayan her zaman bir aptal kalır.

El que pregunta será un tonto por cinco minutos, pero el que no pregunta es tonto para siempre.

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

Pero hasta las mantarrayas de cinco metros empequeñecen al lado del pez más grande del mar.

Sadece 5 saniye ya da 10 saniye sabunla yıkasanız bile, elleriniz hala kirli kalır.

Si te lavas solo por 5 o 10 segundos, tus manos aún siguen cubiertas.

Bu durumda ise zaman yolculuğuna sadece ruh çıkar diyebiliriz yani beden kalır ve ruh gider

En este caso, podemos decir que solo el alma sale al viaje en el tiempo, es decir, el cuerpo permanece y el alma se va.

- Acele işe şeytan karışır.
- Acele ile menzil alınmaz.
- Acele giden ecele gider.
- Acele yürüyen yolda kalır.

La prisa es mala consejera.

Okul geceleri, Tom saat dokuzda yatar fakat cuma ve cumartesi günleri çok daha geç saatlere kadar kalır.

Las noches antes de un día de colegio, Tom se va a la cama a las nueve en punto, pero los viernes y los sábados, se queda levantado hasta mucho más tarde.

- Pazartesi günleri çoğunlukla okula geç kalır.
- Pazartesileri okula sık sık geç geliyor.
- Pazartesileri okula sık sık geç kalıyor.

Ella a menudo llega tarde al colegio los lunes.