Translation of "Geç" in Arabic

0.015 sec.

Examples of using "Geç" in a sentence and their arabic translations:

- Geç oldu.
- Zaten geç oldu.

إنها ساعة متأخرة.

Geç oldu.

إنها ساعة متأخرة.

Geç uyudum.

نمت متأخّرا.

Geç kaldık.

لقد تأخرنا.

- Neden geç kaldın?
- Niçin geç kaldın?

لماذا تأخرت؟

Pekâlâ, geç oluyor.

‫حسناً، تأخر الوقت.‬

Çok mu geç?

هل تأخر كثيراً؟

İşe geç kaldınız.

لقد تأخرت عن العمل.

İşe geç kalmıştım.

لقد تأخرت عن العمل.

Zaten geç kaldım.

- أنا بالفعل متأخر.
- أنا تأخرت.

Derse geç kaldım.

تأخّرتُ عن الحِصّة.

Bazıları geç kaldı.

تأخر البعض.

O geç kaldı.

هو متأخّر.

Haydi! Geç kalacağız.

هيا بنا! سنتأخر.

Toplantıya geç kalacağım.

سأتأخر على الاجتماع.

Derslerime geç kalacağım.

سأتأخّر على دروسي.

- Geç kaldığım için beni bağışlayın.
- Geç kaldığım için bağışlayın.
- Geç kaldığım için beni affedin.

اعذرني على التأخير.

Bu hanım geç gelenlerden.

‫إنها متأخرة.‬

Yağmurdan dolayı geç kaldım.

تأخرت بسبب المطر.

Geç kalmayacaksın, değil mi?

لن تتأخر، أليس كذلك؟

Fırtınadan dolayı geç kaldık.

تأخرنا بسبب العاصفة.

Derse geç kalmanı istemem.

أنا لا أريد أن تتأخر على الصف.

Trafikten dolayı geç kaldım.

تأخّرتُ بسبب إزدحام الطريق.

Akşam yemeğine geç kalacak.

ستتأخّر على العشاء.

Dün gece geç geldim.

وصلت متأخراً ليلة أمس.

Neden geç geldiğimi anlatayım.

دعني أشرح سبب وصولي متأخراً.

Biz biraz geç vardık.

لقد وصلت متأخرا قليلا.

Yarın toplantıya geç kalmayın.

لا تتأخر عن اجتماع الغد.

Uyarı çok geç geldi.

جاء التحذير متأخرا.

Akşam yemeğine geç kalacağız.

سنتأخر عن العشاء.

Tom'un geç kalmayacağını biliyorduk.

علمنا أن توم لن يتأخر.

Geç saatlere kadar çalıştırıyorsunuz.

أنت متأخر.

Her zaman geç kalıyorsun.

أنتَ متأخر دائماً.

-geç saatte, yurt odamda-

في غرفتي المظلمة في آخر الليل،

Ben, randevuya geç kaldım.

تأخرتُ على الموعد.

- Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Geç olsun da güç olmasın.

أن تأتي متأخرًا خيرٌ من ألا تأتي.

Ve artık neredeyse çok geç.

وتقريباً متأخرون جداً لمد يد المساعدة.

Bazen kadın mücadelesine geç katılmış

أشعر عادةً أني دخيلة،

Ortada kuyu var yandan geç

هناك بئر في المنتصف

Aman yahu ne olacak geç

يا ما سيكون متأخرا

Bob eve çok geç geldi.

عاد بوب إلى البيت متأخراً.

Otobüs on dakika geç kaldı.

وصلت الحافلة متأخرة بعشرة دقائق.

Neden bu sabah geç kaldın?

لماذا تأخرت هذا الصباح؟

Neden her zaman geç kalıyorsun?

لماذا تتأخر دائما؟

Yoğun trafikten dolayı geç kaldım.

تأخرت بسبب زحمة الطريق الشديدة.

Otobüsü kaçırdığım için geç geldim.

وصلت متأخّرًا لتفويتي الحافلة.

Kahramanlar her zaman geç gelir.

- الأبطال دائماً يصلون متأخرين.
- دائماً ما يصل الأبطال متأخّرين.

Acele et; yoksa geç kalacaksın.

أسرع و إلا تأخرت.

O, neredeyse okula geç kalmıştı.

كادت أن تتأخر عن المدرسة.

Görünüşe göre, otobüs geç kaldı.

يبدو أن الحافلة تأخرت عن الوصول.

Gitsen iyi olur. Geç oluyor.

من الأفضل أن تغادر. إن الوقت متأخر.

Tom'un geç kalma olasılığı var.

من الممكن أن يتأخر توم.

Tüh be. Yine geç kaldım.

يالا الحسرة. لقد تأخرت من جديد.

- O, her zaman okula geç kalır.
- O her zaman okula geç gelir.

دائماً يتأخر عن المدرسة.

Yine de çok geç kalınmış olur.

فسوف نكون متأخرين للغاية.

Avlanmaları gerek. Gecenin geç saatlerine kadar.

‫تندفع للصيد...‬ ‫في ظلام الليل.‬

Aksadı ve ya tedavisine geç kalındı

معطلة أو متأخرة للعلاج

Her zamankinden daha geç yatmaya gittim.

ذهبت للنوم متأخراً أكثر من العادة.

Acele et, Martin. Zaten geç kaldık!

أسرع يا مارتن. لقد تأخّرنا.

Trafik kazası yüzünden randevuya geç kaldı.

تأخر عن الموعد بسبب حادث سير.

Başlamak için asla çok geç değildir.

ليس متأخراً جداً للبدء.

Trafik çok kalabalıktı. Toplantıya geç kaldım.

كان السير خانقاً ، فتأخرت على الإجتماع.

Merak ediyorum - o neden geç kaldı?

أنا أتعجب لماذا تأخر؟!

O, her zamanki gibi geç geldi.

جاءت متأخرة كالعادة.

O, geç saatlere kadar yatmamaya alışkındır.

إنها معتادة على السهر.

Acele et, yoksa okula geç kalacaksın.

أسرع و إلا ستتأخر عن المدرسة.

O, tekrar geç kalmamaya söz verdi.

هي وعدت بأن لاتتأخر مرة اخرى.

Neden geç kaldığımı onları söylemek istemiyorum.

لا أريد أن أخبرهم عن سبب تأخّري.

Tom geç saatlere kadar dışarıda kalmamalıydı.

لا ينبغي لتوم أن يكون خارجا حتى وقت متأخر.

Erkeklerdeki testeron, hayatlarının geç dönemlerine kadar bitmiyor

لا ينفد هرمون التستوستيرون للرجال حتى وقت متأخر من الحياة،

Pekâlâ, artık geç oluyor, sığınağı düşünmemiz gerek.

‫حسناً، بدأ الوقت يتأخر الآن،‬ ‫ينبغي أن أفكر في المأوى،‬

Pekâlâ, artık geç oluyor. Sığınağı düşünmemiz gerek.

‫حسناً، بدأ الوقت يتأخر الآن،‬ ‫ينبغي أن نفكر في المأوى،‬

Ve benim cevabım hâlâ çok geç olmadığı.

واجابتي هي أنه لم يتأخر كثيرا

Tayland'ın orta bölgesindeki Lopburi'de gecenin geç saatleri.

‫الوقت متأخر في "لوبوري"، وسط "تايلاند".‬

Ama bu tavizler çok azdı çok geç.

لكن هذه التنازلات كانت قليلة للغاية بعد فوات الأوان.

Şiddetle yağmur yağdığı için okula geç kaldık.

تأخرنا على المدرسة بسبب المطر الغزير.

Horozu çok olan köyde sabah geç olur.

من كثرة الملاحين غرقت السفينة.

Dün gece çok geç saatlerde beni aradı.

اتصلت بي في وقت متأخر الليلة الماضية.

Geç kalan tek iki kişi biz olamayız.

لا نستطيع أن نكون الشخصان الوحيدان المتأخران

Bana öyle geliyor ki tren geç kaldı.

يبدو لي أن القطار تأخر.

Trafik ağırdı bu yüzden toplantıya geç kaldım.

كان السير خانقاً ، فتأخرت على الإجتماع.

Tom Mary'ye geç kaldığı için özür diledi.

اعتذر توم لماري عن تأخره.

Tom, Mary'nin sık sık geç kaldığını söylüyor.

توم يقول بأن ماري غالباً ما تأتي متأخرة.

Batı'da 20. yüzyıl kadar geç bir zamanda gerçekleştiriliyordu.

إذ كان يُمارس في الغرب حتى القرن العشرين.

Şaşırmış gözüken Kartacalılar, zamanında yanıt vermekte geç kalıyorlar.

ولكن القرطاجيين المذهولون فشلوا في الرد في الوقت المناسب

Ben on dakika geç kalan 10.30 trenine bindim.

ركبت قطار العاشرة و النصف الذي تأخر عشرة دقائق.

Çok geç saatlere kadar seni ayakta tutan nedir?

ما يجعلك تبقى مستيقظاً حتى الآن؟

Çok geç olmadan önce onu hastaneye götürmek zorundayız.

- علينا أن نوصله إلى المستشفى قبل أن يفوت الأوان.
- علينا إيصاله إلى المستشفى قبل فوات الأوان.

Tom işe geç geldiği için patronu tarafından azarlandı.

توم تم توبيخه بواسطة مديره بسبب تأخره عن العمل.

Er ya da geç, o, Jamal'a ihanet edecek.

هي ستخدع جمال عاجلا أم آجلا.

O gece yatmış ve sonra geç bir saatte uyanmıştım,

كنت قد ذهبت إلى فراشي واستيقظت في وقت لاحقا تلك اليلة

Babamın, Rudy'nin babasını kurtarması için biraz geç olsa da

على الرغم من أن الوقت قد فات لإنقاذ والده،

Ya geç gelip yada hiç gelmeyen arkadaşınız yok mu?

أليس لديك صديق يأتي متأخرا أم لا؟

Tom istasyona çok geç geldi bu yüzden treni kaçırdı.

وصل توم إلى المحطة متأخرا و لذا فاته القطار.

Ama biliyor musunuz, doğru olanı yapmak için asla geç değil.

لكن تعلمون، لم يفت الأوان بعد لعمل شيء.

Yapay ışıktan faydalanan köpek balıkları, gece geç saatlere kadar avlanabiliyor.

‫باستغلال الضوء الصناعي،‬ ‫يمكن للقروش هنا الصيد لوقت طويل ليلًا.‬

Bir noktada harekete geçersin, ancak kimi zaman bu çok geç olabilir.

في الوقت الذي تقوم بالتحرك فيه، ولكن في بعض الأحيان تكون متأخرًا جدًا نوعًا ما