Translation of "Insanı" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "Insanı" in a sentence and their spanish translations:

İnsanı çıldırtıyor!

¡Te enloquece!

İnsanı ürküten seslerin...

Un lugar de sonidos desconcertantes

Ne kadar insanı seviyorsun?

¿A cuántas personas aman?

Iyi bir insanı anlattı

le dije a una buena persona

O, bir yetenek insanı.

Él es un hombre talentoso.

Bir insanı görünüşüyle yargılamamalısın.

No deberías juzgar a una persona por su apariencia.

Bir insanı görüntüsüyle yargılama.

No juzgues a un hombre por su apariencia.

Açgözlülük insanı kör eder.

La avidez ciega a los hombres.

Bu insanı oldukça şaşırtıyor.

Es bastante sorprendente.

Bir insanı görünüşü ile yargılamamalısın.

No debes juzgar a un hombre por su apariencia.

Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.

Dios creó al hombre a su imagen.

Kaç tane insanı iyi biliyorsun?

- ¿Cuántas personas conoces bien?
- ¿A cuánta gente conoce bien?
- ¿Cuántas gente conoces bien?

Bir insanı görünüşüne göre yargılama.

No se puede juzgar un libro por la tapa.

Bir insanı görünümü ile yargılamayın.

No juzgues a un hombre por su apariencia.

Bazen insanlar patent sahibi bilim insanı

A veces nos preguntan si entramos en conflicto.

Ve bu insanı çok hızlı yoruyor.

Y hacer esto agota muy rápido.

Çünkü bazı icatlar insanı zehirliyor. Merhaba!

porque hay innovaciones venenosas.

Bir insanı sadece görünüşü ile yargılamamalısın.

No deberías juzgar a una persona sólo por su apariencia.

Kıtlık 36 milyondan fazla insanı öldürmüştü.

La hambruna había matado a más de 36 millones de personas.

Bir insanı kurtar. Bir yamyam ye.

Salva a un ser humano. Comete un caníbal.

Bir insanı fakir olduğu için küçümseme.

No desprecies a un hombre por ser pobre.

Daha fazla insanı işe alacaklar mı?

¿Van a emplear más gente?

Bu bomba bir sürü insanı öldürebilir.

Esta bomba puede matar a muchas personas.

- Para insanı değiştirir.
- Para insanları değiştirir.

El dinero cambia la gente.

Sanırım daha fazla insanı işe almalıyız.

Creo que deberíamos contratar más personas.

çoğu insanı pembe olanı seçeceğini tahmin ettim.

ya que se ha probado que el rosa es un color relajante.

Avuç içi kadar insanı inanılmaz zengin yapıyor.

mientras solo unos pocos se vuelven inimaginablemente ricos?

Bir insanı küçük düşürüp onunla alay etmekten,

Incluye varios comportamientos,

Bir insanı fakir olduğu için hor görmemelisin.

No se debe despreciar a un hombre porque sea pobre.

Tom şu an dünyanın en mutlu insanı.

- Ahora mismo Tom es la persona más feliz del mundo.
- Tom es la persona más feliz del mundo en este momento.

Bir damla zehir 160 insanı öldürmeye yeter.

Una sola gota del veneno basta para matar a 160 personas.

Bir insanı öldürebilirsin ama bir fikri öldüremezsin.

Puedes matar a una persona, pero no puedes matar una idea.

Bu ülkenin sorunları bitmez, ama insanı bitirir.

Los problemas de este país no se acaban, pero sí sus habitantes.

Her hâlükârda, renk psikolojisi insanı düşünmeye sevk ediyor.

Con todo, la psicología del color es materia de reflexión.

Fakat bir bilim insanı işini gerektiği gibi yapıyorsa

Pero para un científico que realiza su trabajo correctamente,

Paranın insanı nasıl değiştirdiği bu filmlerde işlendi aslında

cómo el dinero ha cambiado a las personas en realidad está cubierto en estas películas

Maria bir gün dünyanın en mutlu insanı oldu.

María se convirtió, de un día para otro, en la persona más feliz del mundo.

Öyle bir model ki... milyarlarca insanı bir kenarda bırakıp

¿Un modelo que excluye a miles de millones de personas

Ve daha fazla bilim insanı bu konuya kendini adadı.

y más científicos pusieron alma y corazón en ello.

Yerlerden gelen 1400 insanı bir araya getirmek bir mucizedir.

de lugares tan diferentes, es un milagro.

Bu tablo dünyada yaşayan 7 milyar insanı temsil etsin.

Estos son los siete mil millones de personas que viven en el mundo.

İnsanı evrenin merkezine koyan Leonardo'nun yaptığı Vitruvius Adamı Çizimi

El hombre de Vitruvio Dibujo de Leonardo que coloca al hombre en el centro del universo.

Elli iki ülkenin güvenliğini tehdit ve milyonlarca insanı öldürür.

amenaza la seguridad y la protección de cincuenta y dos países y mata a millones de personas.

Bir insanı sevmek demek onunla yaşlanmaya hazır olmak demektir.

Amar a una persona significa acceder a envejecer con ella.

- O tipik bir Japon insanı.
- O tipik bir Japon.

Él es un típico japonés.

Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır.

La mayoría se sorprende al enterarse que la guardia de la prisión es una mujer.

Bazı zehirli sarı kurbağalar bir insanı öldürecek kadar zehir barındırır.

Algunas de estas ranas tienen suficiente veneno para matar a un humano.

Tersini, konser salonunun üç blok ötesinde yaşayan bir insanı düşünün.

En contraste, piensen en una persona que vive a tres cuadras del concierto.

- Bir insanı dış görünüşüyle yargılama.
- İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanırlar.

No juzgues a un hombre por su ropa.

Kral yalnızca bizi değil birçok başka insanı da davet etti.

El rey no solo nos invitó a nosotros, sino también a muchas otras personas.

Bir insanı eleştirmeden önce her zaman kendini onun yerine koymalısın.

- Antes de criticar a un hombre, deberías siempre ponerte antes en su lugar.
- Antes de juzgar a alguien probá primero caminar un día con sus zapatos.

- İnsanı dış görünüşüne göre yargılamayın.
- Bir kitabı kapağına göre yorumlama.

Las apariencias engañan.

Bir insanı birinin arkadaşı yapmak kolaydır fakat onu öyle sürdürmek zordur.

Es fácil hacer a una persona amigo de uno, pero es difícil mantenerlo así.

Gece ne kadar karanlık olursa... ...bu sular insanı o kadar hayrete düşürüyor.

Y cuanto más negra es la noche, más maravillas revelan estas aguas.

İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acıdan çok daha büyüktür.

El dolor que obliga a una persona a callar es mucho mayor que el que le obliga a gritar.

Bir insanı gerçekten tanımanın en iyi yolu o tamamen özgürken onun nasıl davrandığını görmektir.

La mejor manera de realmente conocer a una persona es ver cómo se comporta cuando es absolutamente libre de elegir.