Translation of "Girdiğini" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Girdiğini" in a sentence and their spanish translations:

İçeri girdiğini duymadım.

No te oí entrar.

Onların bankaya girdiğini gördüm.

- Les he visto entrar en el banco.
- Los vi entrar al banco.

Onun mağazaya girdiğini gördüm.

Lo vi entrar a la tienda.

Onun odaya girdiğini gördüm.

Lo vi entrar en el cuarto.

Tom'un içeri girdiğini gördüm.

Vi entrar a Tom.

Onun parka girdiğini gördük.

Le vimos entrar en el parque.

Birinin odaya girdiğini duydum.

Oí a alguien entrar en la habitación.

Polis adamın bankaya girdiğini gördü.

La policía vio al hombre entrar al banco.

Bir adamın odaya girdiğini gördüm.

Vi a un hombre entrar a la habitación.

Bir itoğluitin bahçeye girdiğini gördüm.

Vi a un perro sucio entrar al jardín.

Bir yabancının eve girdiğini gördük.

Vimos a un extraño entrar en la casa.

Jane'nin tebessümle sınıfına girdiğini gördüm.

Vi a Jane entrar a su sala con una sonrisa.

Ben adamın odaya girdiğini gördüm.

Vi al hombre entrar en la habitación.

Tom Mary'nin odasına girdiğini duymadı.

Tom no escuchó a Mary entrar a la habitación.

Bir yabancının o eve girdiğini gördüm.

- Vi entrar a un desconocido en esa casa.
- Vi entrar a un extraño a esa casa.

Bir hırsızın, komşumun evine girdiğini duydun mu?

¿Has oído que un ladrón entró en la casa de mi vecino?

Beş dakika önce onun tuvalete girdiğini gördüm.

Le vi ir al servicio hace unos minutos.

Tom Mary'nin Harvard'a girdiğini duyduğunda şok oldu.

Tom estaba conmocionado por oír que Mary había entrado en Harvard.

Bir bayanın biletini göstermeden kapıdan girdiğini gördüm.

Vi a una señora atravesar la puerta sin enseñar su boleto.

Sadece hesaplarına bakmak için sisteme girdiğini biliyor musun?

no para hacer una transacción, sino solo para chequear?

Ya da biraz garip olduğunu, fazlaca özele girdiğini.

o es un poco raro, o es un poco íntimo.

Tom'un odaya gizlice girdiğini başka hiç kimse fark etmedi.

Nadie más se dio cuenta de que Tom había entrado a hurtadillas en la habitación.

Tom Mary'nin yasayla kaç kez başının belaya girdiğini merak ediyordu.

Tom se preguntaba cuántas veces María había tenido problemas con la ley.

Yönetimin neden forvetin taleplerine bu kadar kolay bir şekilde girdiğini bilmiyorum.

No entiendo por qué el gerente cedió a las exigencias de los huelguistas tan fácilmente.