Translation of "Parka" in Spanish

0.054 sec.

Examples of using "Parka" in a sentence and their spanish translations:

- Parka giderim.
- Parka gidiyorum.

Voy al parque.

Parka giderim.

Voy al parque.

Parka gidiyorum.

Voy al parque.

Ben parka gideceğim.

Voy a ir al parque.

Tom parka gitti.

Tom fue al parque.

Dün parka gittim.

Ayer fui al parque.

Dün beni parka götürdü.

Ayer me llevó al parque.

Biz parka kadar yürüdük.

Caminamos hasta el parque.

Parka gidip orada oynadık.

- Fuimos al parque, y jugamos allá.
- Fuimos al parque y jugamos allí.

Bu sabah parka gittim.

Esta mañana fui al parque.

Benim evim parka yakındır.

Mi casa está cerca del parque.

Okulumuz bir parka yakındır.

Nuestra escuela está cerca del parque.

Her sabah parka gider.

- Va al parque cada mañana.
- Todas las mañanas va al parque.

Kim parka gitmek istiyor?

¿Quién quiere ir al parque?

Geçen cumartesi parka gittim.

Fui al parque el sábado pasado.

Tom parka gitmek istemedi.

Tom no quería ir al parque.

Onun parka girdiğini gördük.

Le vimos entrar en el parque.

Evim parka çok yakındır.

Mi hogar está muy cerca del parque.

Bugün parka gitmiyor muyuz?

¿Hoy no vamos al parque?

Bu yol parka gider.

Este camino lleva al parque.

Buradan parka iki mildir.

Hay dos millas de aquí al parque.

Gürültülü olmayan parka gidelim.

Vamos al parque donde no haya ruido.

Ben parka doğru yürüdüm.

Caminé hacia el parque.

Annem beni parka götürdü.

Mi mamá me llevó al parque.

Onun eve parka yakındır.

Su casa está cerca del parque.

Tom çocukları parka götürdü.

Tom llevó a los niños al parque.

- Fotoğraflar çekmek için parka gittik.
- Fotoğraf çekmek için parka gittik.

- Fuimos al parque a tomar fotos.
- Fuimos al parque a hacer fotos.

Bill sık sık parka gider.

- Bill frecuentemente va al parque.
- Bill a menudo va al parque.

Yürüyerek beş dakikada parka vardık.

Caminando cinco minutos llegamos al parque.

Dün Mary ile parka gittim.

Ayer fui al parque con Mary.

Geçen pazar günü parka gittim.

Fui al parque el domingo pasado.

Bizim okulumuz parka çok yakındır.

Nuestra escuela está muy cerca del parque.

Çiçekleri görmek için parka gittim.

Fui al parque a ver las flores.

Hava iyi olursa, parka giderim.

Si hace buen tiempo, iré al parque.

Tom bile parka gitmek istemedi.

Tom ni siquiera quería ir al parque.

Kahvaltıdan önce köpeğini parka götürdü.

Ella llevó a su perro al parque antes de desayunar.

Bu sabah bir parka gittim.

Esta mañana he ido a un parque.

Geceleri bu parka gelmeyi seviyorum.

En las noches me gusta venir a este parque.

Tom Mary ile parka gitti.

Tomás fue al parque con María.

Tenis oynamak için parka gittim.

Fui al parque a jugar al tenis.

Beyzbol oynamak için parka gittik.

Nosotros fuimos al parque a jugar al béisbol.

Tom tek başına parka gitti.

Tom fue al parque solo.

Bu yol sizi parka götürecek.

Este camino le llevará al parque.

Dün parka gittin, değil mi?

Ayer fuiste al parque, ¿verdad?

Biz oynamak için parka gittik.

Fuimos a jugar al parque.

Linda müzik dinlemek için parka gitti.

Linda fue al parque para escuchar la música.

Babasıyla parka gitme konusunda ısrar ediyor.

Él insiste en ir al parque con su padre.

Sabah kahvaltısından önce köpeğini parka götürür.

Antes del desayuno, ella lleva su perro al parque.

Ken Yumi'yi karşılamak için parka gitti.

- Ken fue al parque a juntarse con Yumi.
- Ken fue al parque para reunirse con Yumi.

Yumi tenis oynamak için parka gitti.

Yumi se fue al parque a jugar al tenis.

Parka gitmek için iyi bir gün.

Es un buen día para ir al parque.

Parka gitmektense hayvanat bahçesine gitmeyi tercih ederiz.

Nos gustaría más ira al zoológico que al parque.

Tom pazar günü öğleden sonra parka gitti.

Tom fue al parque el domingo por la tarde.

Üç yaşındaki kızım onu ​​parka götürmemi istedi.

Mi hija, de tres años, me pidió que la llevara al parque.

Kız kardeşim genelde her hafta sonu parka gider.

- Mi hermana suele ir al parque los fines de semana.
- Mi hermana suele ir al parque todos los fines de semana.
- Mi hermana normalmente va al parque todos los fines de semana.
- Mi hermana normalmente va al parque los fines de semana.

O, Merkez Parka yakın lüks bir dairede yaşıyor.

Vive en un apartamento de lujo cerca de Central Park.

Erkek kardeşim gençken onu sık sık parka götürürdüm.

Cuando mi hermano era pequeño, solía llevarle al parque a menudo.

O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi.

Ir al parque se convierte en un vehículo para él.

Sahile ya da parka gitmek tehlikelidir ya da güvenlidir diyemeyiz.

Ir a la playa, o un parque no es necesariamente arriesgado o seguro.