Translation of "Alacağını" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Alacağını" in a sentence and their spanish translations:

Onu alacağını biliyordum.

Sabía que lo entenderías.

Televizyonun kitapların yerini alacağını sanmıyorum.

No creo que la TV vaya nunca a tomar el lugar de los libros.

Tom partiden zevk alacağını düşündü.

Tom pensó que iba a disfrutar de la fiesta.

Televizyonun, kitapların yerini alacağını sanmıyorum.

Yo no creo que la televisión vaya a reemplazar a los libros.

Tom senin ifadeni alacağını söylüyor.

Tom dice que va a darte una paliza.

Tom Mary'nin işi alacağını umuyor.

Tom espera que Mary consiga un trabajo.

İkinci el arabaları nasıl alacağını biliyor.

Él sabe cómo comprar autos usados.

Tom daha yüksek maaş alacağını düşünüyordu.

Tom pensó que iba a tener un salario más alto.

Tom 2.30'da Mary'yi alacağını söylüyor.

Tom dice que va a pasar a buscar a Mary a las 2:30.

Tom Mary'nin muhtemelen işi alacağını düşündü.

Tom creyó que probablemente Mary conseguiría el trabajo.

çünkü Yahudilerin öldürülüşünü izlemekten keyif alacağını sanıyordu.

porque pensó que disfrutaría con la muerte de los judíos.

- Bir riske gireceğini söyledi.
- Risk alacağını söyledi.

- Dijo que se iba a arriesgar.
- Él dijo que tomará el riesgo.

Bunun ne kadar süreni alacağını merak ettim.

Me preguntaba cuánto te tardarías.

Bunun daha ne kadar zaman alacağını düşünüyorsun?

¿Cuánto tiempo crees que tomará esto?

Tom kaç tane kurşun kalem alacağını belirtmedi.

Tom no especificó cuántos lápices comprar.

Tom'un bankaya gideceğini ve biraz para alacağını düşündüm.

Pensé que Tom iría a banco a sacar algo de efectivo.

Buradan Boston'a gitmenin ne kadar zaman alacağını bilmiyorum.

No sé cuánto se tarda en llegar a Boston desde aquí.

Tom Mary'ye doğum günü için ne alacağını bilmiyor.

- Tom no sabe qué regalo comprar a Mary para su cumpleaños.
- Tom no sabé qué comprarle a Mary por su cumpleaños.

Tom Mary'nin kara biberi nereden alacağını bildiğini düşündü.

Tom pensó que Mary sabía en dónde comprar pimienta negra.

Tom işi bitirmenin Mary'nin ne kadar zamanını alacağını merak etti.

Tom se preguntaba cuánto le tomaría a María terminar el trabajo.

Tom onun otobüs durağına kadar koşmasının kaç dakika alacağını merak etti.

Tom se preguntaba cuántos minutos más le tomaría ir corriendo a la parada de autobús.

Tom Mary'ye en genç kızı için ne zaman bir çift yeni ayakkabı alacağını sordu.

Tom le preguntó a Mary cuando le iba a comprar un par de zapatos nuevos a su hija menor.