Translation of "Zevk" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Zevk" in a sentence and their spanish translations:

Okumaktan zevk alırım.

Me gusta mucho leer.

Ondan zevk alıyordum.

Estaba disfrutando aquello.

- Eğlendin.
- Zevk aldın.

Tú te divertiste.

O zevk bize ait.

El placer es nuestro.

Avrupa'daki seyahatlerimizden zevk aldık.

Disfrutamos nuestros viajes por Europa.

O, konserden zevk aldı.

Ella la pasó bien en el concierto.

Seninle yemek bir zevk.

Es un placer comer contigo.

Burada olmak bir zevk.

Es un placer estar aquí.

Burada çalışmaktan zevk alıyorum.

- Me agrada trabajar aquí.
- Me gusta trabajar aquí.

Fransızca öğretmekten zevk almıyorum.

No me gusta enseñar francés.

Nehirde yüzmekten zevk aldık.

Nos divertimos nadando en el río.

Konserden zevk aldın mı?

- ¿Qué os ha parecido el concierto?
- ¿Qué le ha parecido el concierto?

Seninle konuşmaktan zevk aldım.

Me gustó mucho hablar con usted.

Bu bir zevk meselesi.

Es cuestión de gustos.

O zevk bana ait.

El placer es mío.

- Okumak bana büyük bir zevk verir.
- Okumak bana büyük zevk veriyor.

La lectura es mi gran placer.

Partinin her dakikasından zevk aldık.

Disfrutamos cada minuto de la fiesta.

Tehlikeler bir maceraya zevk verir.

Los peligros dan sabor a una aventura.

Müzik bize çok zevk verir.

La música nos confiere mucho placer.

O, beyzbol oynamaktan zevk aldı.

A él le gustaba jugar béisbol.

O, o ziyaretlerden zevk aldı.

Disfrutó de esas visitas.

Çocukları oynarken izlemekten zevk alırım.

Me gusta mirar a niños jugando.

Gülümsemeler her zaman zevk göstermez.

Las sonrisas no siempre indican placer.

Tom partiden zevk alacağını düşündü.

Tom pensó que iba a disfrutar de la fiesta.

Ben onunla konuşmaktan zevk aldım.

Disfruto hablando con él.

Tom flüt çalmaktan zevk alıyor.

Tom disfruta tocando la flauta.

Partide onunla konuşmaktan zevk aldım.

Disfruté hablar con él en la fiesta

Size yardımcı olabilmek bir zevk.

Es un placer poder ayudarte.

Plaja gitmekten zevk aldığını duydum.

Escuché que te gusta ir a la playa.

Biz futbol oynamaktan zevk aldık.

Nos divertimos jugando al fútbol.

Ben seyahat etmekten zevk alırım.

Me gusta viajar.

Kız arkadaşımla konuşmaktan zevk aldım.

Disfruté conversar con mi novia.

Tom partiden gerçekten zevk aldı.

Tom realmente disfrutó la fiesta.

Bütün Brezilyalılar Karnavaldan zevk almaz.

No todos los brasileños disfrutan del Carnaval.

Ben kayak yapmaktan zevk almıyorum.

No me divierte esquiar.

Ben de ondan zevk aldım.

A mí también me ha gustado.

Seninle birlikte çalışmaktan zevk alıyordum.

- Me gustó trabajar contigo.
- Disfruté trabajando con usted.

Sadece zevk için okula gelmeyin.

No vayas a la escuela sólo para divertirte.

Biz orada olmak zevk aldık.

Nosotros disfrutábamos estando allí.

- Okumayı severim.
- Okumaktan zevk alırım.

Me gusta leer.

Çocuk bir resim çizmekten zevk aldı.

Al muchacho le gustó pintar un cuadro.

Okumak bana büyük bir zevk verir.

La lectura es mi gran placer.

Seni görmek her zaman bir zevk.

Siempre es un gusto verte.

Tom yeni işinden gerçekten zevk alıyor.

- Tom goza de su nuevo trabajo de verdad.
- Tom sí que goza de su nuevo trabajo.

Yalnız hasta dikiş dikmekten zevk alıyor.

Al paciente solitario le daba placer coser.

Tom zevk için tartışan insan türüdür.

Tom es la clase de tipo que discute por diversión.

Tom Mary ile olmaktan zevk alırdı.

Tom solía disfrutar estar con Mary.

RH: İnsanları mutlu etmekten oldukça zevk alıyoruz,

RH: Bueno, nos alegra mucho hacer feliz a la gente.

Başkalarının hayatını tatsız yapmadan hayatından zevk almalısın.

Deberías disfrutar tu vida sin hacer desagradable la vida de los otros.

Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.

Me gusta jugar deportes por la diversión, no por la competencia.

''Yaptığım şeyde iyiydim yaptığım şeyden zevk alıyordum

"Fui bueno en lo que hice y disfruté lo que hice,

O, gülmeyi ve hayattan zevk almayı severdi.

Le encantaba reír y disfrutar de la vida.

Bu yalnız hasta dikiş dikmekten zevk alır.

A este paciente solitario le encanta coser.

zevk almaya yetecek kadar uzun süre çalışmış olduğumdan.

es solo porque las estudié lo suficiente como para apreciarlas.

Kulelerin seçimi genellikle zevk, moda veya maliyete bağlıdır.

La elección suele ser de gusto, moda y / o costo.

Hayatta büyük zevk insanların yapamayacağını söylediği şeyi yapmaktır.

El gran placer de la vida es hacer lo que la gente te dice que no puedes hacer.

Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.

Pocas cosas nos hacen disfrutar tanto como la música.

Ben salonun soğuk olması dışında konserden zevk aldım.

Disfruté el concierto, excepto que el pasillo estaba frío.

Banyo yeterince sıcak değildi ve ben zevk alamadım.

El baño no fue bastante cálido así que no lo pude disfrutar.

Tom korku filmleri izlemekten zevk alıyor gibi görünüyor.

A Tom parece gustarle ver películas de miedo.

Ben yemek yaparım ama bundan çok zevk almam.

Yo cocino, pero no lo hago con mucho gusto.

Tom Mary ile Boston'da geçirdiği zamandan zevk aldı.

Tom disfrutó del tiempo que pasó en Boston con Mary.

Zevk bir günahtır ve bazen günah bir zevktir.

El placer es un pecado, y a veces el pecado es un placer.

Ama okumaktan en çok zevk aldığım filozoflardan biri

pero uno de los filósofos que más disfrutaba leer

Zevk geçmişte ya da gelecekte değil bulunduğumuz andadır.

Placer siempre se encuentra en pasado o en futuro, pero nunca en presente.

Hem Tom hem de Mary filmden zevk aldılar.

Tanto Tom como Mary disfrutaron de la película.

Her şeyin birbiriyle bağlantılı olmasının güzelliğinden zevk almak için

Necesitamos que los alumnos se queden lo suficiente en las partes difíciles

Birçok insanın zevk aldığı kış sporlarından bir tanesi kayaktır.

Un deporte de invierno con el que mucha gente disfruta es el patinaje.

Herhangi bir ilerleme yapmadığım için ders çalışmaktan zevk almıyorum.

No disfruto estudiando porque no hago ningún progreso.

Bazı insanlar para için , diğerleri zevk için kitap yazarlar.

Algunas personas escriben libros por dinero, otros por placer.

Yani inanın o günlere dönünce çok büyük zevk alıyorum ama

así que créeme cuando regrese a esos días, lo disfruto

Ama yinede gittiğimizde aldığımız zevk muazzamdı yahu herhalde çıkmak istemezdik

pero aun así el placer que tuvimos cuando fuimos fue tremendo, probablemente no querríamos salir

Ve sonuç olarak tek başımıza o içerikten zevk almamız oldukça kolaylaştı.

facilitando así el disfrute solitario del contenido.

Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.

Todos los animales, salvo los hombres, saben que el motivo principal de la vida es disfrutarla.

- Para harca ve hayatın tadını çıkar!
- Para harca ve hayattan zevk al!

¡Gasta dinero y disfruta la vida!

O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.

- Considera que las mujeres son placeres de usar y tirar más que búsquedas con sentido.
- Considera que las mujeres son placeres desechables más que objetivos significativos.
- Considera a las mujeres placeres de usar y tirar y no búsquedas con sentido.
- Considera a las mujeres placeres desechables y no propósitos con sentido.

- Tom modern sanatı takdir ediyor.
- Tom modern sanattan hoşlanır.
- Tom modern sanattan zevk alır.

Tom aprecia el arte moderno.

Christopher Columbus Pirate Bay'ın sularından zevk aldı ve oraya sık sık sörf yapmaya giderdi.

A Cristóbal Colón le gustaban los torrentes de la bahía del Pirata, e iba a menudo a surfear allí.

Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.

Durante mi vida, he tenido la gran felicidad de viajar mucho por el mundo y trabajar en muy diversas naciones.

Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.

Cada año, ciento cincuenta mil turistas vienen a esta isla para disfrutar de los impresionantes paisajes y maravillosas playas.

Eylül ayının 26'sı Avrupa Diller Günü'dür. Avrupa Konseyi, Avrupa'nın çokdilli mirasına dikkat çekip, çokdilliliğin toplum içinde gelişimini teşvik ederek vatandaşları farklı dilleri öğrenmesi için yüreklendirmek istiyor. Tatoeba, kullanımı kolay bir öğrenme aracı olarak etkin bir katılımla bu dilleri öğrenme ve bundan zevk alma olanağı sağlıyor.

El 26 de septiembre es el Día Europeo del Lenguaje. El Consejo de Europa quiere agudizar la atención en el patrimonio multilingüe de Europa, promover el desarrollo del multilingüismo y alentar a los ciudadanos a aprender idiomas. Tatoeba, como un medio para el aprendizaje de fácil acceso y como una comunidad activa, promueve un método muy práctico para el estudio y la apreciación de las lenguas.