Translation of "ölüm" in Spanish

0.016 sec.

Examples of using "ölüm" in a sentence and their spanish translations:

Ölüm yakındır.

La muerte es inminente.

Krala ölüm!

¡Muera el rey!

- Ölüm cezasını iptal etmeliyiz.
- Ölüm cezasını kaldırmalıyız

Debemos abolir la pena de muerte.

Ve ölüm ile

para crear sus cuerpos,

Ölüm cezasını kaldırmalıyız.

Debemos abolir la pena de muerte.

Ölüm cezasını kaldıracağım.

Voy a abolir la pena capital.

Ölüm cezası kaldırılmalıdır.

La pena de muerte debería ser abolida.

Ölüm sebebi bilinmiyor.

La causa de la muerte es desconocida.

Ölüm bir haktır.

La muerte es un derecho.

Ölüm uykuya benzer.

La muerte es similar al sueño.

Ölüm tehlikesini atlattım.

Huí de la muerte.

Tom ölüm hücresinde.

Tom está en el pabellón de la muerte.

Ölüm nedeni bilinmiyor.

No se sabe cual fue la causa de la muerte.

- Ölüm kalım meselesi.
- Bu bir yaşam ve ölüm meselesi.

Es una cuestión de vida o muerte.

- Tek çıkış yolu ölüm mü?
- Ölüm müdür tek çıkar yol?
- Ölüm tek çıkar yol mu?

¿Es la muerte la única salida?

Bebek ölüm oranlarını azaltma

curar dolencias, reducir la mortalidad infantil

Yaşam ve ölüm gibi.

y la vida y la muerte.

Onun ölüm haberini aldık.

- Recibimos el rumor de su muerte.
- Recibimos la noticia de su muerte.

Ailesinde bir ölüm oldu.

Ha habido una muerte en su familia.

Ölüm genellikle uykuyla karşılaştırılır.

La muerte se compara a menudo con el sueño.

Bugün onun ölüm yıldönümü.

Hoy es el aniversario de su muerte.

Ölüm cezasının kaldırılmasını düşündüm.

Yo pensaba que la pena de muerte debía ser abolida.

O, ölüm cezasına çarptırıldı.

- Él fue condenado a muerte.
- Le condenaron a muerte.

Onun ölüm haberi yayıldı.

La noticia de su muerte se difundió.

Tom ölüm cezasına çarptırıldı.

Tom fue sentenciado a muerte.

Ölüm tek kurtuluş mu?

¿Es la muerte la única liberación?

- Onun suçu ölüm cezasını hak etti.
- İşlediği suç ölüm cezasına layıktı.

Su crimen merecía la pena de muerte.

Bütün bunlar “Ölüm geliyor, kesin.

Todos estos dicen “La muerte se acerca, es seguro.

İnsanlar onun ölüm haberine ağlıyorlardı.

La gente estaba llorando por la noticia de su muerte.

Ölüm ve itaat alternatifimiz var.

Debemos elegir entre la muerte y la sumisión.

Bence ölüm utanca tercih edilir.

Creo que es mejor la muerte que la vergüenza.

Birçok ülke ölüm cezasını kaldırdı.

Muchos países han abolido la pena capital.

Bu bir ölüm kalım meselesidir.

- Es un asunto de vida o muerte.
- Es cuestión de vida o muerte.

Ölüm korkulacak bir şey değil.

No se debe temer a la muerte.

Hayat %100 ölüm oranına sahiptir.

La vida tiene una tasa de mortalidad del 100%.

Ölüm bile seni benden kurtaramaz.

Ni la muerte te puede salvar de mí.

Onun ani ölüm haberine şaşırdım.

Me sorprendió la noticia de su muerte repentina.

Ölüm sıklıkla uyku ile karşılaştırılır.

La muerte se compara a menudo con el sueño.

Sanık ölüm cezasına mahkûm edildi.

El acusado fue condenado a muerte.

Onun ölüm sırrı asla çözülmedi.

El misterio de su muerte nunca fue resuelto.

O, ölüm cezasının kaldırılmasını savundu.

Abogó por abolir la pena de muerte.

Ölüm gizemli, acımasız bir bayandır.

La muerte es una misteriosa y despiadada dama.

O, ölüm döşeğinde dinine kavuştu.

Él se dio a la religión en su lecho de muerte.

Bu bir ölüm kalım meselesi.

Es una cuestión de vida o muerte.

Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.

La muerte es una parte integral de la vida.

Ani ölüm de dahil kalp sendromları

Síndromes cardíacos, incluida la muerte súbita,

çoğu zaman hayatla ölüm arasındaki fark.

a menudo es una cuestión de vida o muerte.

ölüm riski ile ilişkili olduğunu biliyoruz.

también está asociada al riesgo de mortalidad.

ölüm riskiniz o kadar yüksek olur.

mayor será el riesgo de mortalidad.

Düşündüm ki ölüm en iyisi olur.

podría haber sido el mejor resultado.

ölüm girdabına neden girdiklerini henüz bilemiyoruz

aún no sabemos por qué entraron en el vórtice de la muerte

Biz onun ölüm haberine şok olduk.

Quedamos impactados por la noticia de su muerte.

Ölüm korkusu ölümün kendisinden daha kötüdür.

El temor a la muerte es peor que la muerte misma.

Doğum ve ölüm oranları neredeyse eşitti.

La tasa de mortalidad y la tasa de natalidad eran casi idénticas.

Ölüm cezası nihai ve geri döndürülemez.

La pena de muerte es final e irreversible.

Ölüm, hangi biçimde olursa olsun, iğrençtir.

La muerte es repulsiva en cualquiera de sus formas.

Bana özgürlük ya da ölüm ver!

¡Dame la libertad o la muerte!

Onun oğlunun ölüm haberi bir şoktu.

La noticia de la muerte de su hijo fue un shock.

Ölüm merhameti olmayan gizemli bir bayandır.

La muerte es una misteriosa y despiadada dama.

Tom ölüm cezasının kaldırılması gerektiğine inanıyor.

Tom cree que la pena de muerte debería ser abolida.

O ölüm tehditleri aldıktan sonra gitti.

Ella se fue después de haber recibido amenazas de muerte.

Ölüm riski, yaş yükseldikçe çok artıyor.

El riesgo de morir aumenta mucho con la edad.

İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.

Si la indiferencia es el beso de la muerte para una relación, entonces la complacencia es el beso de la muerte para un negocio.

"Ama ölüm tehdidi ikimizin de gölgesinde gizli."

"Pero la amenaza de muerte acecha en nuestras dos sombras".

Ölüm döşeğindeki birinin de size söyleyebileceği gibi

Pero como cualquier persona en su lecho de muerte nos dirá,

Bazı çalışmalar ölüm oranını bile etkilediğini gösteriyor,

Algunos estudios incluso indican que afecta las tasas de mortalidad,

Ölüm nedeni bir kurşun yarası gibi görünüyor.

Parece que la causa de la muerte fue una herida de bala.

Ölüm hücresindeki birçok mahkum ölmek istemediğini söylüyor.

Muchos presos en el corredor de la muerte dicen que no quieren morir.

Tom şeref ve ölüm arasında seçim yapmalı.

Tom debe elegir entre el honor y la muerte.

Yaşam ve ölüm aynı madalyonun iki yüzüdür.

Vida y muerte son dos caras de una misma moneda.

Biz gerçekten ölüm hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.

Realmente no se sabe nada acerca de la muerte.

Tom suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı.

Tom fue declarado culpable y sentenciado a muerte.

Onur ve ölüm arasında bir seçim yapmalısın.

Debes elegir entre honra y muerte.

Ölüm dışında her şeye bir çare var.

Para todo hay remedio, si no es para la muerte.

140 kiloluk bir ölüm makinesi. Beni fark etmedi.

Es una máquina de matar de 135 kilos.  Y no me ha visto.

ölüm girdabı adı verilen bir duruma yakalanıyor bazen

a veces queda atrapado en una condición llamada vórtice de muerte

Onunla ilgili ayırt edici şeylerden ikisi, ölüm sahnelerine,

Dos de las cosas distintivas de esto son la fascinación por las escenas de muerte, con las

ünlü ölüm şarkılarına, ünlü son stantlara duyulan hayranlıktır .

famosas canciones de muerte, con los famosos últimos stands, todo ese tipo de cosas.

Içinde komik ölüm, bugün dünyada bildiklerimiz , küresel ısınmadan

de medio siglo, y concretamente en ochenta años, lo que sabemos hoy del

Biz onun ani ölüm haberine büyük ölçüde şaşırdık.

Nos sorprendió mucho la noticia de su repentina muerte.

Bana ya özgürlük verin ya da ölüm verin!

Dame la libertad o dame la muerte.

Sen onur ve ölüm arasında seçim yapmak zorundasın.

- Tienes que elegir entre el honor y la muerte.
- Tenés que elegir entre el honor y la muerte.

Ancak gripte ölüm oranı daha da düşük: %0.1.

Pero la tasa de la gripe es incluso mas baja, 0.1 %

Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.

Cuando solo queda la muerte, el último recurso es rogar por comida.

Teknik olarak konuşursak, ölüm, İspanyol kasabası Lanjarón'da yasaklanmıştır.

Técnicamente, morir está prohibido en la ciudad española de Lanjarón.

Hayatta kalma arzusu ve ölüm korkusu artistik duygulardır.

El deseo de sobrevivir y el temor a la muerte son sentimientos artísticos.

Ölüm dışında her şey için bir çare vardır.

Todo tiene solución, menos la muerte.

Ölüm, aynı anda hem son hem de başlangıçtır.

La muerte es final y comienzo a la vez.

Rol yapma, mış gibi yapma bunlar ölüm kalım meseleydi.

Actuar, fingir, era una cuestión de sobrevivencia.

Bu küçük ölüm tuzağından daha korkunç yılan az bulunur.

dice que no hay serpiente peor que esta pequeña trampa de muerte.

Ne kadar çok uyursanız, ölüm riskiniz o kadar düşük

No se trata de que cuanto más se duerma,

Aynı çizgi filmde bir de Trump'ın ölüm sahnesi vardı

también hubo escena de la muerte de Trump en la misma caricatura

Ve ölüm anını tam yumurtaların çatlayacağı zamana göre ayarlıyordu.

y calculaba vivir hasta el momento exacto de la eclosión de los huevos.

Ölüm yaklaştığında, yapabileceğiniz bütün şey yavaş yavaş tırnaklarınızı çiğnemektir.

Cuando la muerte se aproxima, todo lo que puedes hacer es masticar tus uñas lentamente.

Halatın aniden kopması. O zaman bu bir ölüm düşüşü olur!

y que la cuerda se corte de repente. Eso sería una caída mortal.

Ney'in beş Mareşali, ölüm cezasına oy veren büyük çoğunluk arasındaydı.

Cinco de los compañeros mariscales de Ney estaban entre una gran mayoría que votó a favor de la pena de muerte.

Görmek için Eski İskandinav destanlarından beş ünlü ölüm sahnesine bakacağız .

decirnos sobre la 'mentalidad vikinga'.