Translation of "çıkıp" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "çıkıp" in a sentence and their spanish translations:

San Diego'daki büromdan çıkıp

estaba saliendo de mi oficina en San Diego

Yolumuza çıkıp çıkmayacağını bilemeyiz.

o si algún otro factor interfiere.

Yukarı çıkıp nefes alabilesin.

para poder subir y respirar.

Yüzeye olabildiğince hızlı çıkıp...

Fui a la superficie deprisa.

Ve dışarı çıkıp insanlarla buluş."

y sal y conoce gente".

-fırlama, salondan çıkıp gitmek anlamında-

'evacuar' significa abandonar el lugar,

Gölgelerden çıkıp aydınlığa dönmeleri için.

Para volver de las sombras e ir a la luz.

Hemen çıkıp yardım çağırmanız gerekir.

Deberán salir y pedir ayuda inmediatamente.

Bir kaç defa sahneye çıkıp

subir al escenario un par de veces

Evde kalma, çıkıp arkadaşlarınla oyna!

¡No te quedes en casa, sal a jugar con tus amigos!

Dışarı çıkıp mavi göklere bak.

Sal y mira el cielo azul.

Bahsedeceğim son alışkanlık, saldırganların dışarı çıkıp

El último hábito del que hablaré

Tamam, buradan çıkıp aramaya devam edelim.

Salgamos de aquí y sigamos.

Yahu birisi de çıkıp bu ergenekon

Y alguien sale y este ergenekon

Aklın bir anda çıkıp gideceğini düşünürlerdi

pensarían que tu mente saldría de repente

Ben dışarı çıkıp havai fişekleri izleyeceğim.

Iré afuera a ver los fuegos artificiales.

Hoşça kal demeden nasıl kapıdan çıkıp gidebildin?

¿Cómo pudiste salir por la puerta así nada más sin despedirte?

Sonra birileri çıkıp sözde Ermeni soykırımı var dediğinde

entonces cuando alguien sale y dice que hay un llamado genocidio armenio

Mıknatısın bir kutbundan çıkıp diğer kutbuna doğru giderek

saliendo de un polo del imán y yendo al otro polo

Içlerinden bir tanesi de çıkıp isyan etmiyor yahu

Uno de ellos no sale y se rebela

- Çok yorulmuşum. Yarına sağ çıkıp çıkmayacağımdan bile emin değilim.
- Çok yorgunum. Yarına sağ çıkıp çıkmayacağımdan bile emin değilim.

Estoy tan cansado que ni siquiera estoy seguro de si acaso seré capaz de sobrevivir este día.

Ben her gün koşuya çıkıp düşüncelerimi serbest bıraktığımda oluyor.

Para mí, eso ocurre cada día al salir a correr y dejar vagar mi mente.

Bazı insanlar Afrika'dan çıkıp daha soğuk daha karanlık yerlere gittiler

Varios salieron de África hacia lugares más fríos y oscuros

Eğer'ki buzul kütlenin üzerine çıkıp devam edersek dünyadan aşağıya düşebiliriz

si subimos a la masa del glaciar y continuamos, podemos caer de la tierra

- Herhangi bir şey söylemeden gitti.
- Hiç haber vermeden çıkıp gitmiş.

Se fue sin decir nada.

Tom'un bizimle dışarı çıkıp çıkmayacağını ve yemek yeyip yemeyeceğini öğrenmek istiyorum.

Quiero averiguar si Tom va a salir a comer con nosotros.

Yukarı çıkıp bu su tankına mı girelim? Yoksa bu hurda yığınına mı?

¿Nos metemos en este tanque? ¿O revisamos la chatarra?