Translation of "Yapıp" in Portuguese

0.022 sec.

Examples of using "Yapıp" in a sentence and their portuguese translations:

Denemeden onu yapıp yapamayacağımızı bilemeyiz.

Nós não saberemos se podemos fazê-lo ou não, se não tentarmos.

Evlilik yapıp yurt dışına yerleşmesinden sonra

depois do casamento e se estabelecer no exterior

Onu benim için yapıp yapmadığını bilmiyorum.

Eu não sei se ele teria feito isso por mim.

Bunu doğru yapıp yapmadığımdan emin değilim.

- Não tenho certeza se estou fazendo isso corretamente.
- Eu não tenho certeza se estou fazendo isso corretamente.

Bana bir iyilik yapıp yapamayacağını merak ediyorum.

Será que você poderia me fazer um favor?

- Onu yapabilip yapamayacağımı bilmiyorum.
- Yapıp yapamayacağımı bilmiyorum.

Não sei se consigo fazer isso.

Bana bir iyilik yapıp yapmayacağını merak ediyorum.

Será que você me faria um favor?

Deneyinceye kadar onu yapıp yapamayacağını gerçekten bilmiyorsun.

Você nunca realmente sabe se você consegue fazer ou não até você tentar.

Tom'un şimdi bunu yapıp yapmadığını biliyor musun?

- Você sabe se Tom está fazendo isso agora?
- Vocês sabem se o Tom está fazendo isso agora?
- Tu sabes se o Tom está fazendo isso agora?

Şimdi son hamlemizi yapıp onları köye götürmeliyiz. Hadi.

Vamos ao impulso final, temos de levá-los para a aldeia.

Duş yapıp tıraş olacağım, sonra da takımımı giyeceğim.

Vou tomar um duche, fazer a barba e vestir um fato.

Kilometrelerce yol yapıp geleceği biçimlendirecek olanlara ulaşmaya çalışıyorum.

Viajo e percorro muitos quilómetros para tentar transmitir algo que será fundamental no futuro.

Tom bana ona bir iyilik yapıp yapamayacağımı sordu.

Tom me perguntou se eu podia lhe fazer um favor.

Neden bize bir iyilik yapıp da hemen ayrılmıyorsun?

Por que você não nos faz um favor e vai embora?

Mary'nin ev ödevini yapıp yapmaması Tom'un umurunda değil.

Tom não se importa se Mary faz ou não seu dever de casa.

Buğday ve nohut aşı gibi şeyler yapıp dağıttığını biliyoruz

sabemos que ele faz e distribui coisas como vacinas de trigo e grão de bico

Yanlış bir şey yapıp yapmadığını bana söylersen iyi olur.

Se você fez algo de errado, é melhor me contar.

Yapıp da pişman olmak, yapmayıp pişman olmaktan daha iyidir.

Mais vale fazer e arrepender-se, do que não fazer e arrepender-se.

Tom, Mary'nin bunu John için yapıp yapmayacağını merak etti.

Tom se perguntava se Mary faria aquilo pelo John.

- O aynı hataları yapmaya devam ediyor.
- O aynı hataları yapıp duruyor.

Ela continua cometendo os mesmos erros.

- Tom'a bunu yapıp yapmayacağını sor.
- Sor bakalım, Tom bunu yapacak mıymış.

Pergunte ao Tom se ele vai fazer isso.

- O aynı hatayı yapmaya devam ediyor.
- O aynı hatayı yapıp duruyor.
- Durmadan aynı hatayı yapıyor.

- Ele segue cometendo o mesmo erro.
- Ele continua cometendo o mesmo erro.

- Tom aynı hatayı yapıp duruyor.
- Tom aynı hatayı yapmaya devam ediyor.
- Tom durmadan aynı hatayı yapıyor.

Tom continua cometendo o mesmo erro.

"Nasıl buldun dostum?" dedi Tom gülümseyerek, "vezirimle seni mat etmemi?" Maria önce şok oldu, bu gözünden kaçmazdı. Kısa bir süre sonra gülümseyip "Peki atımla vezirini almama ne dersin?" diye yanıtladı ve atıyla hamlesini yapıp veziri tahtadan attı.

“Que achou disso, querida amiga”, disse Tom com um sorriso, “deste xeque-mate que te dei com minha dama?” - Maria ficou chocada a princípio. Teria deixado de ver alguma coisa? Mas logo sorriu também e respondeu: “Bem, o que você pensaria se eu capturasse sua dama com meu cavalo?” E tendo movido o cavalo retirou a dama do tabuleiro.