Translation of "Yaşamaya" in Portuguese

0.012 sec.

Examples of using "Yaşamaya" in a sentence and their portuguese translations:

- Tek yaşamaya katlanamam.
- Yalnız yaşamaya dayanamıyorum.

Eu não posso aguentar viver sozinho.

- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- Tek başıma yaşamaya alışığım.

- Estou acostumado a viver sozinho.
- Estou acostumada a viver sozinha.
- Estou acostumado a morar sozinho.
- Eu estou acostumado a morar sozinho.
- Eu estou acostumado a viver sozinho.

Yalnız yaşamaya alışkınım.

- Estou acostumado a viver sozinho.
- Estou acostumada a viver sozinha.
- Estou acostumado a morar sozinho.
- Eu estou acostumado a morar sozinho.
- Eu estou acostumado a viver sozinho.

Amerika'da yaşamaya alışıyordum.

Eu estava me acostumando a viver nos Estados Unidos.

- Boston'da yaşamaya alıştın mı?
- Boston'da yaşamaya alıştınız mı?

Você se acostumou a morar em Boston?

Yakında burada yaşamaya alışacaksın.

Você logo vai se acostumar a viver aqui.

Tek başıma yaşamaya başladım.

Eu comecei a morar sozinho.

Mayuko yalnız yaşamaya katlanamıyor.

Mayuko não suporta viver sozinha.

O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.

Ela está ávida de viver na Austrália.

Benim hayatım yaşamaya değmez.

Minha vida não vale a pena ser vivida.

Mayuko yalnız yaşamaya dayanamaz.

Mayuko não suporta viver sozinha.

Burada yaşamaya nasıl katlanabilirsin?

Como você consegue morar aqui?

O, büyükannesiyle yaşamaya gitti.

Ela foi morar com a avó.

Geçmişte yaşamaya son vermelisin.

Você precisa parar de viver no passado.

Tom yalnız yaşamaya alışkındır.

- Tom está acostumado a morar sozinho.
- Tom está acostumado a viver sozinho.

Tek başıma yaşamaya alışığım.

Eu estou acostumado a morar sozinho.

- Tek başına yaşıyordu.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
- O yalnız yaşamaya alışkındır.

Ela está acostumada a viver sozinha.

- Bir treylerde yaşamaya alışkın olduğunuzu düşünüyordum.
- Bir karavanda yaşamaya alıştığınızı düşünüyordum.

Pensei que você estivesse acostumado a viver num trailer.

Tom şehirde yaşamaya alışkın değil.

O Tom não está acostumado a viver na cidade.

Ben burada yaşamaya alışmaya başlıyorum.

Estou me acostumando a morar aqui.

Sonsuza dek yaşamaya çalışma. Başaramayacaksın.

Não tente viver para sempre. Você não o conseguirá.

Haklısın. Yaşamaya devam etmek zorundayım.

- Você tem razão, tenho que continuar com a minha vida.
- Você está certo. Tenho de continuar vivendo.

Hayatı yaşamaya değer hale getir.

- Você torna a vida digna de ser vivida.
- Tu tornas a vida digna de ser vivida.

Sonsuza dek yaşamaya çalışmayın. Başaramazsınız.

Não tente viver para sempre. Você não conseguirá.

Kırsalda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ediyorum.

- Eu prefiro morar no campo do que morar numa cidade.
- Eu prefiro morar no campo a morar na cidade.

Yakında büyük bir şehirde yaşamaya alışacaksın.

Logo você estará desgastado de viver em uma cidade grande.

Tom hayatı yaşamaya değmezmiş gibi düşünüyor.

Tom começou a sentir que sua própria vida não tinha valor.

Hayatımın yaşamaya değer olup olmadığını merak ediyorum.

- Me pergunto se vale a pena viver.
- Me pergunto se a minha vida vale a pena.

Bahara sağ çıkarlarsa tek başlarına yaşamaya hazır olacaklar.

Se sobreviverem até à primavera, estarão prontas para seguir o seu caminho.

O, ailesini terk etti ve Tahiti'de yaşamaya gitti.

Ele abandonou sua família e foi morar em Taiti.

Ben kırsal alanda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ederim.

- Eu prefiro morar no campo do que morar numa cidade.
- Eu prefiro morar no campo a morar na cidade.

Tom on altı yaşında tek başına yaşamaya başladı.

Tom começou a viver por conta própria aos dezesseis anos.

Çoğu İtalyan evlenene kadar aileleriyle yaşamaya devam ederler.

Muitos italianos continuam morando com os seus pais até se casarem.

- Tom bir yıldan daha fazla bir süre Boston'da yaşamaya niyetli.
- Tom'un bir yıldan daha fazla bir süre Boston'da yaşamaya niyeti var.

Tom pretende morar em Boston por mais de um ano.

Yepyeni bir gelişme yaşamaya başladım. Güzel, sakin, berrak bir gündü.

de observar ainda mais profundamente o seu mundo. Foi um dia agradável, calmo e claro.

"İdeallerin için ölmeye hazır mısın?" "Sadece ölmeye değil, onlar için yaşamaya da hazırım!"

- "Você está pronto para morrer por seus ideais?" - "Mais do que isso! Estou pronto para viver por eles."
- "Você está pronto para morrer por seus ideais?" "Vou além! Estou pronto para viver por eles."

Bir kere yaşamaya başlayın ve her bir ayrı günü ayrı bir yaşam olarak sayın.

Comece a viver imediatamente e conte cada dia como se fosse uma vida.