Translation of "Kalır" in Portuguese

0.004 sec.

Examples of using "Kalır" in a sentence and their portuguese translations:

Kapı kapalı kalır.

A porta permanece fechada.

Alaska ormanlarında mahsur kalır.

Está presa nesta floresta do Alasca.

Ve kışın hayatta kalır.

e sobreviver ao inverno.

Tom nadiren geç kalır.

- Tom dificilmente chega atrasado.
- É muito raro Tom chegar atrasado.

Bunun dışında kalır mısın?

Você poderia ficar fora disso?

Söz uçar, yazı kalır.

As palavras voam, os escritos ficam.

Umarım Tom Avustralya'da kalır.

Espero que Tom fique na Austrália.

- Bir süre burada kalır mısın?
- Lütfen bir süreliğine burada kalır mısın?

Você pode ficar aqui por um tempo?

Sekizden üç çıkarırsan beş kalır.

Se você subtrair 3 de 8, sobrarão 5.

Ondan iki çıkarsa sekiz kalır.

Dez menos dois é igual a oito.

O, zaman sınıfa geç kalır.

Ele está sempre atrasado para a aula.

Gezegendeki su miktarı sabit kalır.

A quantidade de água no planeta permanece constante.

Tom randevulara nadiren geç kalır.

Tom raramente se atrasa para compromissos.

Tom randevulara çoğunlukla geç kalır.

- Tom costuma chegar atrasado para compromissos.
- Tom costuma se atrasar para os compromissos.

Tom her zaman geç kalır.

- Tom está sempre atrasado.
- Tom sempre se atrasa.

O, onunla temas halinde kalır.

- Ela mantém contato com ele.
- Ela mantém-se em contato com ele.

Makaklar, bu termal havuzda saatlerce kalır.

Os macacos passam horas nesta nascente termal.

Geceleyin, ormanın meyveleri tamamen onlara kalır.

À noite, têm os frutos da floresta para si.

Ama Thormod, şair Thormod hayatta kalır.

Mas Thormod, o poeta Thormod, sobreviveu.

Yarın yağmur yağarsa, evde kalır mısın?

Você vai ficar em casa amanhã se chover?

- Kelimeler onu açıklayamaz.
- Kelimeler yetersiz kalır.

Palavras não o podem descrever.

Ruh gitti ama onun çalışması kalır.

A alma desapareceu, mas sua obra permanece.

Bellek silinir ama yazılı söz kalır.

Memórias se vão, mas palavras escritas permanecem.

Duygularımı ifade etmeye kelimeler aciz kalır.

- Não tenho palavras para exprimir minha emoção.
- Eu não tenho palavras para exprimir minha emoção.

Süt iki gün boyunca taze kalır.

O leite vai durar uns dois dias.

Tom sık sık okula geç kalır.

O Tom sempre chega atrasado na escola.

İlk öpücüğün tadı benim bellekte canlı kalır.

O sabor do primeiro beijo está vivíssimo em minha memória.

Onun ölümünün sebebi bir sır olarak kalır.

A causa da morte dele ainda continua um mistério.

Saatim bir günde iki dakika geri kalır.

Meu relógio atrasa dois minutos por dia.

Ay'ın parlaklığı arttıkça süper sezgiler biraz atıl kalır.

À medida que a Lua fica mais brilhante, os supersentidos tornam-se mais fracos.

Mutlu bir evliliğin sırrı, bir sır olarak kalır.

- O segredo de um casamento feliz é um segredo.
- O segredo de um casamento feliz continua sendo segredo.
- O segredo de um casamento feliz permanece um segredo.

Tom her zaman geç kalmaz fakat sık sık kalır.

Tom nem sempre chega atrasado, mas muitas vezes chega.

Mantıklı bir adam tarafından söylenilen bir yalan bir yalan kalır.

Uma mentira dita por um homem sensato continua a ser uma mentira.

- O, her zaman okula geç kalır.
- O her zaman okula geç gelir.

Ele está sempre atrasado para a escola.

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

Mas nem as jamantas de cinco metros se comparam ao maior peixe do mar.

Başkurdistan'daki Nuguş Nehri, genellikle kasım ayında donar ve nisan ayına kadar donmuş kalır.

O Rio Nugush, em Bashkortostan, geralmente congela durante novembro e fica congelado até abril.

Sadece 5 saniye ya da 10 saniye sabunla yıkasanız bile, elleriniz hala kirli kalır.

Se você lavar com sabão por apenas 5 segundos ou 10 segundos, suas mãos ainda estarão cobertas.

Bu durumda ise zaman yolculuğuna sadece ruh çıkar diyebiliriz yani beden kalır ve ruh gider

Nesse caso, podemos dizer que apenas a alma sai para a jornada do tempo, ou seja, o corpo permanece e a alma segue

- Acele işe şeytan karışır.
- Acele ile menzil alınmaz.
- Acele giden ecele gider.
- Acele yürüyen yolda kalır.

A pressa é inimiga da perfeição.