Translation of "Anneannem" in Portuguese

0.005 sec.

Examples of using "Anneannem" in a sentence and their portuguese translations:

- Babaannem uçabiliyor.
- Babaannem uçabilir.
- Anneannem uçabiliyor.
- Anneannem uçabilir.

- Minha avó sabe voar.
- Minha avó pode voar.

Anneannem memleketinde gömülmek istedi.

Minha avó queria ser enterrada em casa.

Anneannem gündüzleri çocuklara bakıyor.

Minha avó cuida das crianças durante o dia.

Anneannem yüz yaşına geldi.

- Minha avó por parte de mãe completou cem anos.
- Minha avó por parte de mãe fez cem anos.

- Büyükannem yavaş konuşur.
- Anneannem yavaşça konuşuyor.

Minha vó fala devagar.

Babamın tarafından anneannem yüz yaşına girdi.

- A avó por parte de pai completou cem anos.
- A avó por parte de pai fez cem anos.
- Minha avó por parte de pai completou cem anos.

O gün anneannem kanser ameliyatı olduğu için oradaydı.

Ela estava lá porque minha avó teve uma cirurgia de câncer naquele dia.

- Büyükannem yaşlandı.
- Anneannem yaşlandı.
- Ninem ihtiyarladı.
- Babaannem yaşlandı.

Minha avó envelheceu.

- Büyükannem köyde yaşıyor.
- Anneannem köyde yaşıyor.
- Babaannem köyde yaşıyor.

- Minha avó mora no campo.
- A minha avó mora no campo.

- Büyükannem motosiklet sürebiliyor.
- Anneannem motosiklet kullanabiliyor.
- Babaannem motosiklet sürebiliyor.

Minha avó sabe pilotar uma moto.

- Büyükannem kanaviçe işi yapmayı sever.
- Anneannem kanaviçe yapmayı seviyor.

A minha avó gosta de fazer pontos de cruz.

- Büyükannem televizyon izlemeyi seviyor.
- Anneannem televizyona bakmayı sever.
- Babaannem TV izlemeyi sever.

Minha avó adora assistir televisão.

Anneannem bir avuç yeşil fasulyeyi çıkardı. Onları eski bir tavanın içine döktü. Sabırla onları kızarttı, bakır kulplu bir ahşap el değirmeninde öğüttü, sonucu eski moda bir Macar espresso makinesi içine sıktı, onu bir tepsiye koydu ve iki saat sonra, o kahveydi.

Minha avó colheu um punhado de grãos verdes, despejou-os em uma panela velha, torrou-os pacientemente, triturou-os em um almofariz de madeira com um pilão de cobre, comprimiu cuidadosamente o resultado em uma antiquada cafeteira húngara, colocou-a em um bandeja e, duas horas mais tarde, tínhamos café.