Translation of "çekici" in Portuguese

0.012 sec.

Examples of using "çekici" in a sentence and their portuguese translations:

- O çekici.
- O, çekici.

- Ela é bonita.
- Ela é atraente.
- Ela é atrativa.

O dikkat çekici.

- É extraordinário.
- É notável.

O ilgi çekici.

- Isso é intrigante.
- Isso é interessante.

Çekici bir kadınsınız.

Você é uma mulher atraente.

O çok çekici.

Ela é muito cativante.

Tom dikkat çekici.

Tom é notável.

Mary çok çekici.

A Mary é muito atraente.

Çekici değil mi?

Não é impressionante?

Kız kardeşiniz çekici.

Tua irmã é atraente.

Bence o çok çekici.

- Eu acho ela muito atraente.
- Acho ela muito atraente.

Mary son derece çekici.

Mary é excepcionalmente atraente.

O son derece çekici.

Ela é muito atraente.

Bu kız inanılmaz çekici.

Esta garota é incrivelmente sensual.

Mary çok çekici değil.

Mary não é muito atraente.

Mar genç ve çekici.

Mary é jovem e atraente.

O çekici bir adam.

Ele é um cara atraente.

Mary çekici bir kadındır.

Maria é uma mulher atraente.

Tom ilgi çekici değil.

Tom é desinteressante.

O genç ve çekici.

Ele é jovem e atrativo.

Çekici olduğumu düşünüyor musun?

Você acha que eu sou atraente?

O her şekilde çekici.

Ele é atraente de qualquer maneira.

Jane Susan'dan daha çekici.

Jane é mais bonita do que Susan.

Onu çekici buluyor musunuz?

Você a acha atraente?

Ben çekici nereye koydum?

Onde eu coloquei o martelo?

Onun kitabı çok ilgi çekici.

- Seu livro é muito interessante.
- O livro dele é muito interessante.

Sence o çekici biri mi?

Você a acha atraente?

O kasabanın en çekici kızı.

- É a menina mais bonita da cidade.
- É a garota mais bonita da cidade.

Jessie benim en çekici arkadaşım.

A Jessie é a minha amiga mais atraente.

O onu çok çekici buldu.

Ele achou-a irresistível.

Bu dikkat çekici değil mi?

Não é extraordinário?

Tom ilgi çekici bir adam.

O Tom é um cara interessante.

Mary'nin çok çekici olduğunu düşünüyorum.

Acho que Mary é muito atraente.

Mary o kadar çekici değil.

Maria não é lá muito bonita.

Çok ilgi çekici bir kitap.

Isso é um livro interessante apropriado.

O çok çekici bir kadın.

Ela é uma mulher muito atraente.

O elbisenin içinde çekici duruyorsun.

Você está encantadora nesse vestido.

O seni daha çekici bile yapar.

Isso te faz ainda mais atraente.

O tür hikaye bana çekici gelir.

- Esse tipo de estória me atrai.
- Esse tipo de estória me interessa.
- Esse tipo de estória me agrada.
- Esse tipo de estória me apetece.

Öğrencilerimiz dikkat çekici bir ilerleme gösterdi.

Os nossos alunos mostraram um progresso notável.

İlgi çekici bir teklif. Üzerinde düşüneceğim.

É uma proposta interessante. Vou pensar a respeito.

Kuran çok ilgi çekici bir kitap.

O Corão é um livro muito interessante.

Çekici bir kadın mühendise aşık oldum.

Apaixonei-me pela atraente engenheira.

O gerçekten ilgi çekici bir hikaye.

Essa é uma história muito interessante.

Bir model çekici bir vücuda sahip olmalıdır.

Uma modelo deve ter um corpo atraente.

Buradaki insanlar çok çekici giysiler kullanmaya alışkındır.

As pessoas daqui costumam usar roupas muito atraentes.

Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.

A revista que você me emprestou é muito interessante.

Tom çok çekici bir kadının yanında oturuyordu.

Tom estava sentado perto de uma mulher muito atraente.

İyi bir özgeçmiş, ilgi çekici ve öğreticidir.

Uma boa biografia é interessante e instrutiva.

Beni çekici bulmuyorsan öyleyse sadece böyle söyle.

Se você não me acha atraente, diga logo.

Geçenlerde, trende çekici olgun bir kadın gördüm.

Recentemente vi uma mulher madura atraente no trem.

- O, çekici bir kadın.
- O, seksi bir kadın.

Ela é uma gata!

Bu hem ilgi çekici hem de heyecan verici.

É ao mesmo tempo desafiador e estimulante.

Ben onun kişiliğini seviyorum, ama onu çekici bulmuyorum.

Eu gosto da personalidade dele, mas não o acho atraente.

Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.

Sua sobrinha é atraente e madura para sua idade.

- Leyla büyüleyici bir kadındı.
- Leyla çekici bir kadındı.

Layla era uma mulher encantadora.

- O akılda kalıcı bir şarkı.
- O çekici bir şarkı.

É uma canção atrativa.

- Esperanto ilginç bir dildir.
- Esperanto ilgi çekici bir dildir.

O Esperanto é uma língua interessante.

Tom Mary'ye kullanmayı bitirdiğinde çekici alet çantasına geri bırakmasını söyledi.

Tom disse à Mary para que devolvesse o martelo à caixa de ferramentas quando ela tivesse terminado de usá-lo.

. Nil boyunca sürükleyici, ilgi çekici ve güzelce filme alınmış bir yolculuk

É uma jornada envolvente, envolvente e lindamente filmada ao longo do Nilo, explorando seu

Eğer biri onun ellerine düşmeden kucağına düşebilseydi kadın daha çekici olurdu.

A mulher seria mais encantadora se se pudesse cair em seus braços sem cair em suas mãos.

Erkekler ayılar gibidir - Onlar ne kadar çirkin olursa o kadar çekici olurlar.

Os homens são como os ursos; quanto mais feios, mais atraentes são.

O kültürün erkekleri için, aşırı uzun boyunlu kadınlar çekici olarak kabul edilir.

Mulheres de pescoço extremadamente longo são atrativas para os homens dessa cultura.

Ama yine de dikkat çekici olaylar var. Gelecekle ilgili haberler de veriyor bu adam.

Mas ainda existem eventos notáveis. Este homem também dá notícias sobre o futuro.

Bir alana bir bedava kampanyasının çok çekici olması müşterilerin onun ne olduğunu görmesini zorlaştırır.

Usar o cupom é tão tentador, que é dificil para os clientes notar o que realmente é.

- Bu faktörlerin kombinasyonu ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin kombinasyonu ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin bir araya gelmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca yol açtı.
- Bu faktörlerin birleşmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etmenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etmenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca yol açtı.
- Bu etmenlerin bir araya gelmesi ilginç bir sonuca yol açtı.
- Bu etmenlerin bir araya gelmesi enteresan bir sonuca yol açtı.
- Bu etkenlerin bir araya gelmesi enteresan bir sonuca yol açtı.
- Bu faktörlerin bir araya gelmesi enteresan bir sonuca yol açtı.
- Bu etkenlerin kombinasyonu enteresan bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin kombinasyonu ilgi çekici bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin kombinasyonu ilgi çekici bir neticeye yol açtı.

A combinação desses fatores levou a um resultado interessante.