Translation of "Kontrol" in Korean

0.012 sec.

Examples of using "Kontrol" in a sentence and their korean translations:

Kontrol.

사생활이란 통제하는 겁니다.

Zaman zaman kontrol edeceğim,

가끔 그가 잘 지내는지 확인도 하고

Duygularımı artık kontrol edemiyordum.

저는 감정을 통제할 수 없었습니다.

Diğer yandan kontrol grubu hastaları

반면 대조군의 환자들은

Doğal bir haşere kontrol aracı,

자연적인 해충 관리자로

Yılanlar için ne derler bilirsiniz, eğer başını kontrol ederseniz gövdeyi de kontrol edersiniz.

뱀은 머리를 잡으면 다 잡은 거라고 하죠

Bunlarla ağzını kontrol edeceğim bu arada,

목으로 들어가야해요, 잠시만요.

Eğer küresel ısınmayı kontrol altında tutamazsak

말하자면 부처 장관들에게 스쿠버 다이빙을 시키면서

Yaptığımız işin detaylarını kontrol etmeye çalışırız.

통제하려고 노력해요.

Ama hemşire kontrol noktalarına devam etti.

하지만 간호사는 계속해서 체크리스트를 지워나갔습니다.

Ve iklimimizi kontrol etme yeteneğine saygı.

기후를 통제하는 능력에 대한 존중 말입니다.

Ve ışık kullanarak nöronların ateşlemelerini kontrol ediyoruz.

빛을 이용해 뉴런들의 신호 활동을 제어할 수 있습니다.

çocuğa bir kontrol gücü ve kaynağı sağlar.

병원 직원이 할 일을 하도록 돕기도 하고요 .

Cannon'ın açıklamasına göre bu algısal kontrol eksikliği,

캐넌은 이처럼 통제권을 상실했다고 인지하는 것이

Manipüle ve kontrol edilen bir makineye dönüştü.

조작 및 제어 가능한 기계로요.

Kapıyı kontrol edelim. Durun. Bir sürgüyle kilitlenmiş!

문부터 확인하죠, 잠시만요 단단히 잠겨 있어요!

Çin'de, internet sıkı bir şekilde kontrol ediliyor.

중국에서 인터넷은 매우 까다롭게 통제됩니다.

Her gün gidip kontrol etmeye devam ettim.

‎저는 날마다 문어를 들여다봤어요

Kalp atışı gibi bilinçaltı süreçleri kontrol eden sinirler

심장박동과 같은 무의식적 작용을 담당하는 신경은

Ama şu kontrol grubuna bir saniye geri döneyim.

먼저, 참여했던 대조군(對照群)에 대해서 얘기해보겠습니다.

O kontrolden çıkmış koşabildi ve çevreyi kontrol edebildi.

그 남자 아이는 난폭하게 행동하면서 환경을 통제했고

Böylece bu veri göstergelerini analizimde kontrol amaçlı kullanabilecektim.

그래서 이 데이타 포인트는 저의 분석자료의 통제역학을 하죠.

Kirliliklerini kontrol altına alıp savaşa önderlik etmeleri gerekiyor.

자국의 공해를 억제하고 이 싸움을 이끌어야 합니다.

Ve güçlü bir içsel kontrol odağa sahip insanların

강력한 내부 통제 소재를 갖고 있는 사람들은

Karar vermeyi kontrol eden parçada gerçekleşiyor, dili değil.

언어가 아닌 의사 결정을 관장하는 뇌의 한 부분이죠.

Bir fotoğrafçı olarak gerçekten kendimi bu konuda kontrol etmeliyim.

저는 사진작가로서, 이 의도성을 스스로 반드시 점검했어야 했죠.

Bunu birkaç saat açık bırakıp alaca karanlıkta kontrol edeceğiz.

그럼 몇 시간 내버려 두고 동트기 전에 확인하겠습니다

Bunu birkaç saatliğine bırakacağız ve alaca karanlıkta kontrol edeceğiz.

그럼 몇 시간 내버려 두고 동트기 전에 확인하겠습니다

Tüm görünen bu risk alma davranışlarını güdüleyen, kontrol eden

모든 신체적이고, 감지 가능하고, 감정적인 기능의 변화들이

Telefonlarını kontrol noktalarında teslim etmek zorunda olan Uygurlardan bahsediyoruz.

우리가 위구르인과 이야기하려면 검문소에 휴대폰을 반납해야 하죠

Kırkayağın avcı olarak temel görevi böcek popülasyonlarını kontrol altında tutmaktır.

포식자로서 왕지네의 주요 역할은 곤충의 숫자를 조절하는 겁니다

Bu, bizzat hükûmet tarafından yüzde 100 kontrol edilen bir teknoloji.

이 기술은 정부가 완전히 통제하고 있습니다.

Gerçekleri kontrol etmenin üzerinde çok daha fazla durulmasına yol açtı.

사실검증의 중요성을 야기시켰습니다.

Sonra bir sonraki kontrol setini yapmak için doğruca oraya gitti.

간호사는 다음 체크리스트로 넘어갔습니다.

Ki bu konsept kontrol etmek için sadece üç vat güç kullanıyor

전 세계를 나아갈 수 있는

Buluşmak, Güney Kore sanayisini kontrol edenlerle. Bu grup SAMSUNG ve LG'nin

가족들(기업들)에 부응코저 만들어진거야. 포함이지.

Ve bu son birkaç yüz yıldır olduğu gibi, şirket tarafından kontrol edilen

그것이 지난 200여년 동안 이뤄져왔던 방식입니다.

Bu yüzden Çin bu alan üzerinde sağlam bir kontrol hissine sahip olmak istiyor.

그래서 중국은 신장에 대한 확고한 통제 의식을 갖고 싶어 합니다

Hükümet edilemeyen yerlerde kontrol, silahlı milis grupların eline geçti ve toplum, ayrışmaya başladı.

정부 없이, 무장된 군대는 이라크의 통치권을 얻으면서 국민들은 분열되었다.

Her gün iyi olup olmadığını kontrol ediyordum. "Bu, son gün mü? Onu göremeyecek miyim?" diyordum.

‎저는 매일 찾아가서 ‎괜찮은지 들여다봤죠 ‎다신 못 보게 될까 봐 ‎불안해하면서요

CDC(Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) en az %60 alkol içeren el dezenfektanlarını tavsiye ediyor.

CDC(Centers for Disease Control and Prevention)는 알코올 농도 60% 이상의 손세성제를 권장합니다.