Translation of "Vermedi" in Japanese

0.014 sec.

Examples of using "Vermedi" in a sentence and their japanese translations:

Soruma cevap vermedi.

彼は私の質問に返答しなかった。

O, cevap vermedi.

- 彼女は返答しなかった。
- 彼女は答えなかった。
- 彼女は返事をしなかった。

O cevap vermedi.

彼女は答えなかった。

Gazeteler bu haberi vermedi.

新聞はそのニュースを報じなかった。

Savaş tesadüfen patlak vermedi.

その戦争は偶然に勃発したわけではない。

O, mektubuma cevap vermedi.

彼女は私の手紙に全然返事をよこさなかった。

Çabalarım hiç sonuç vermedi.

- 努力したが何の成果も得られなかった。
- 僕の努力は何の成果ももたらさなかった。

Nehirde yüzmeme izin vermedi.

彼は私が川で泳ぐのをどうしても許可しなかった。

Mektubu okumama izin vermedi.

彼女は私にその手紙を読ませてくれようとしなかった。

O, bana adını vermedi.

彼女は名前を教えてくれなかった。

- O, paramı bana geri vermedi.
- O bana paramı geri vermedi.

- 彼女は私にお金を返してくれませんでした。
- 彼女がお金を返してくれなかった。

Yağmur, pikniğe gitmemize imkan vermedi.

雨のせいで私たちはピクニックに行けなかった。

Doktor dışarı çıkmama izin vermedi.

医者は私に外出を許さなかった。

Kapıcı tiyatroya girmeme izin vermedi.

- ドアボーイが私を劇場に入れてくれなかった。
- そのドアマンは、私が劇場に入るのを許可してくれなかった。

Ev hiçbir hayat belirtisi vermedi.

その家には人の住んでいる形跡はなかった。

Babam onunla evlenmeme izin vermedi.

父は私が彼と結婚することを許さなかった。

O, mektubuma henüz cevap vermedi.

- 彼は私の手紙にまだ返事をしてくれない。
- 彼はまだ返事をくれないんだ。
- 彼はまだ私に手紙の返事をくれないんです。

O benim soruma cevap vermedi.

彼は私の質問に答えなかった。

O, bana çok tavsiye vermedi.

彼は私にあまり忠告をくれなかった。

O soruyla ilgili düşüncesini vermedi.

彼はその問題について自分の意見を述べなかった。

O, oğlunun gitmesine izin vermedi.

彼女は自分の子供を手放さなかった。

O bana düşünecek zaman vermedi.

彼は私に考える時間を与えてくれなかった。

Onun bebeğe dokunmasına izin vermedi.

彼女は彼に赤ちゃんに触れさせなかった。

Öğretmen erken çıkmama izin vermedi.

先生は私が早く帰るのを許可しなかった。

Doktor maratona katılmama izin vermedi.

医者は私にマラソンに参加することを許可しなかった。

Sabıkalı rehinelerin gitmesine izin vermedi.

犯人は人質を解放しなかった。

Hiç kimse telefona cevap vermedi.

誰も電話に出なかった。

O benim soruya yanıt vermedi.

私の質問に彼女は答えなかった。

O kesin bir cevap vermedi.

彼の答えは正確ではなかった。

Tom Mary'ye hiç zarar vermedi.

トムは決してメアリーを傷つけなかった。

Tom bütün sorulara cevap vermedi.

トムさんは全ての質問に答えなかったです。

Üç tanesi tedaviye pek cevap vermedi.

3人はあまり投薬に反応せず

Hatanın onun cesaretini kırmasına izin vermedi.

失敗しても彼女は落胆しなかった。

Kapıyı çaldım fakat kimse cevap vermedi.

ドアをノックしてみたが誰もいなかった。

Babam bana asla çok tavsiye vermedi.

- 父は私に決して多くの助言はしなかった。
- 父は私にあまり忠告しなかった。

O, bana yiyecek bir şey vermedi.

- 彼は私に食べ物を一切くれなかった。
- 彼は何も食べるものをくれなかった。

Ebeveynleriniz size bir şey vermedi mi?

ご両親から何もプレゼントをもらわなかったの?

Annem mini etek giymeme izin vermedi.

母は私がミニスカートをはくのを許さなかった。

Onun içeri girmesine kesinlikle izin vermedi.

彼女は、彼を中に入れるのをきっぱりと拒否した。

Ailem tek başıma gitmeme izin vermedi.

親は、私が一人で行くことを許さなかった。

Babam Amerika'da eğitim yapmama izin vermedi.

父は私のアメリカ留学を許してくれませんでした。

- Kimse yanıtlamadı.
- Hiç kimse cevap vermedi.

誰でも答えない。

Annesi onun motosiklet sürmesine izin vermedi.

彼の母親は、彼にバイクに乗ることを許さなかった。

Buraya tekrar gelmek için söz vermedi.

彼女はまたここに来るとは約束しなかった。

Ebeveynlerim denizde yalnız yüzmeme izin vermedi.

私の両親は決して私を一人では海で泳がせなかった。

Fedai onun içeri girmesine izin vermedi.

警備員はどうしても彼を入れてくれなかった。

Tom ne giyeceğine hâlâ karar vermedi.

トムは、まだ着るものを決められないでいる。

Onun gururu onun parayı almasına izin vermedi.

自尊心があるから彼はそのお金を受け取らなかった。

Şartlar benim yurt dışına gitmeme izin vermedi.

海外へ行くことは事情が許さなかった。

Okumaya devam etti ve bana cevap vermedi.

彼女は本を読み続けて、私に返事をしなかった。

O bu konuda herhangi bir haber vermedi.

彼はそのことをほのめかしさえもしなかった。

Onun ofisini aradım fakat kimse cevap vermedi.

私は彼女の事務所へ電話してみましたが、誰もでませんでした。

- Tom, telefonuna cevap vermedi.
- Tom, telefonuna bakmadı.

トムは電話に出ませんでした。

Babası onun sinemaya yalnız gitmesine izin vermedi.

父は彼女が一人で映画に行くのを許さなかった。

Tom çocuklarının gece dışarı çıkmasına izin vermedi.

トムは子供に夜の外出はさせなかった。

Birçok Cumhuriyetçiler kendi adayı için oy vermedi.

多くの共和党員が自党の候補者には投票しなかった。

Öğretmen öğrencilerin herhangi bir soru sormasına izin vermedi.

- 先生は生徒のなにも質問させなかった。
- その教師は生徒たちに何も質問させなかった。

Onun gururu böyle hakaretlere tahammül etmesine izin vermedi.

自尊心から彼にそのような侮辱は耐えられなかった。

Kızım ceket kolumu tuttu ve gitmeme izin vermedi.

娘は私の上衣の袖にすがりついて、私を行かせまいとした。

Kendini kötü hissetme. Tom bana da hediye vermedi.

気にしないでいいよ。トムも私にプレゼントをくれなかったし。

O, akşam yemeği için faturayı ödememe izin vermedi.

彼は私に食事の勘定を払わせなかった。

Tom ve Mary arasındaki işler istenilen sonucu vermedi.

トムとメアリーは上手く行かなかった。

Ona biraz borç para verdim, halen geri vermedi.

あの人にお金を貸したんだけど、まだ返してもらってない。

Ebeveynlerim Tom'u tekrar görmem için bana izin vermedi.

両親は私がまたトムと会うことを禁止した。

- Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi.
- Onun bürosuna tekrar tekrar telefon ettim fakat kimse cevap vermedi.

私は何度も彼の事務所に電話したが誰もでなかった。

- Hiç kimse soruma cevap vermedi.
- Hiç kimse sorumu cevaplamadı.

誰も私の疑問に答えてくれなかった。

O, saçını kestirmek istedi ama annesi ona izin vermedi.

彼女は髪を切ってもらいに行こうとしたが、お母さんが許してくれなかった。

O, ona niçin ağladığını sordu fakat o cevap vermedi.

彼女はなぜ泣いているのか彼に訊ねたが、彼は答えなかった。

Babası onun arkadaşları ile kasabaya gitmesine asla izin vermedi.

彼女の父親は決して彼女が友達と一緒に町に行くのを許さなかった。

O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.

20才になって初めて、彼女は歌手になろうと決心した。

O otuz yaşına kadar o bir yazar olmaya karar vermedi.

彼は30歳になってはじめて作家になろうと決心した。

Bir boğa güreşi görmek istedi ama babası gitmesine izin vermedi.

彼は闘牛を見たかったが、父はどうしても彼を行かせようとはしなかった。

Hiçbir şey ona oğlunun büyüdüğünü görmekten daha büyük bir zevk vermedi.

彼女にとって息子の成長は何にも勝る喜びだった。

Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı fakat telefona cevap vermedi.

私が電話したときパメラは家にいたに違いないのに、電話に出なかった。

O, telefona yanıt vermedi, bu nedenle ona bir e-posta gönderdim.

電話には出なかったからメールしておきました。

O, telefona cevap vermedi, bu yüzden ona bir e-posta bıraktım.

電話には出なかったからメールしておきました。

O telefona cevap vermedi, bu yüzden ona bir e-posta gönderdim.

電話には出なかったからメールしておきました。

Daha önce birkaç evlilik yaptım ama hiçbiri bana hak ettiğim mutluluğu vermedi.

私は既に何度も結婚生活というものを経験したが、その中のどれ一つとして私が享受すべき幸福を与えてくれるものではなかった。

Birkaç defa Bay Yamada'nın evini aradım fakat hiç kimse telefona cevap vermedi.

山田さんの家に何度か電話したけれども、誰も出なかった。

Demokratlar henüz adayları ile ilgili karar vermedi ama onlar her durumda kaybedecek.

民主党はまだ候補者を決めていないが、どっちにしても負けるに決まっている。