Translation of "Konuştu" in Japanese

0.057 sec.

Examples of using "Konuştu" in a sentence and their japanese translations:

Doğru konuştu.

彼は真実を言っていた。

Tom konuştu.

トムは話した。

- Tom, Mary ile konuştu.
- Tom, Mary'yle konuştu.

トムはメアリーに話しかけた。

Öğretmen sürekli konuştu.

先生はどんどん話しつづけた。

Müşteri avukatla konuştu.

依頼人は弁護士と相談した。

Avukat durmaksızın konuştu.

その弁護士はどんどん話を続けた。

Spiker İngilizce konuştu.

アナウンサーは英語を話した。

O, başkanla konuştu.

彼女は議長に話しかけた。

O, çocukça konuştu.

彼女はあどけない物の言い方をした。

Tom uykusunda konuştu.

トムさんは寝言を言いました。

Gözyaşları içinde konuştu.

- 彼女は目に涙を浮かべて話した。
- 彼女は目に涙を溜めながら話した。

Birdenbire, o konuştu.

突然彼がしゃべり出した。

Tom Fransızca konuştu.

- トムはフランス語が出来た。
- トムはフランス語を話した。

O fısıldayarak konuştu.

彼はひそひそと話した。

Kim Fransızca konuştu?

誰がフランス語を話してたの?

- Mary Japonjayı yavaşça konuştu.
- Mary yavaşça Japonca konuştu.

メアリーは日本語をゆっくりと話しました。

Öğretmen anlayabileceğimizden hızlı konuştu.

先生はあまりに速く話したので私達は理解できなかった。

Adam alçak sesle konuştu.

その男は低い声で話した。

Çocuk parlayan gözlerle konuştu.

その子供は目を輝かせていた。

O, onun adına konuştu.

彼女は彼のために口添えした。

Zayıf bir sesle konuştu.

彼女は弱々しい声で話した。

O, ailesi hakkında konuştu.

彼女は自分の家族について話をした。

O, benimle fısıldayarak konuştu.

彼女は私に小声で話した。

O, bölüm yöneticisiyle konuştu.

彼女は課長に話しかけた。

O, benim lehimde konuştu.

- 彼は私のために口添えをしてくれた。
- 彼は私のために口をきいてくれた。

O, müzik hakkında konuştu.

彼は音楽について語った。

Çok yüksek sesle konuştu.

- 彼は大声で話した。
- 彼はとても大きな声で話した。

O evsizler adına konuştu.

彼女は家のない人々の代弁をした。

Bir yabancı benimle konuştu.

見知らぬ人が私に話しかけてきた。

Sanki annemmiş gibi konuştu.

彼女はまるで私の母であるかのような口ぶりだった。

Odaya her gelenle konuştu.

彼は部屋に入ってきた誰にでも話しかけた。

O, Japoncayı iyi konuştu.

彼女は日本語を上手に話した。

O benimle İspanyolca konuştu.

彼女は私にスペイン語で話しかけてきました。

Bir çocuk benimle konuştu.

私はある少年に話し掛けられた。

O yolculuğu hakkında konuştu.

彼は旅行の話をした。

O hafif aksanla konuştu.

彼女は穏やかな口調で話した。

Tom dün Mary'yle konuştu.

トムは昨日、メアリーに話をした。

Biri Tom'la konuştu mu?

誰かトムと話した?

O kendi kendine konuştu.

- 彼は独り言を言いました。
- 彼は自分自身に話しかけた。

Bir tercüman vasıtasıyla konuştu.

彼女は、通訳を使って話をしました。

Tom ailesi hakkında konuştu.

トムは自分の家族について話した。

- Otobüste bir yabancı benimle konuştu.
- Bir yabancı, otobüste benimle konuştu.

- バスの中で、見知らぬ人が私に話しかけてきた。
- バスで知らない人に話しかけられたの。

400 kadın ödedikleri hakkında konuştu.

400人の女性たちが 請求額を教えてくれました

Inişli çıkışlı tecrübeleri hakkında konuştu.

この地域に住むことで 体験した人生の荒波のこと

Güzel bir çocuk Kate'le konuştu.

すてきな男の子がケイトに話しかけた。

Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu.

- その老人は私にフランス語で話し掛けた。
- その老人は私にフランス語で話しかけてきた。
- 高齢の男性が、フランス語で私に話しかけてきた。

Yabancı, anadili gibi Japonca konuştu.

その外国人はまるで母語のように日本語を話した。

Amerikalı çocuk bozuk Japoncayla konuştu.

そのアメリカ人の男の子は片言の日本語を話した。

O, yumuşak bir sesle konuştu.

彼女は優しい声で話した。

Çocuklarla yumuşak bir sesle konuştu.

彼女は子供たちに優しい声で話しかけた。

John " Bu doğru"diye konuştu.

そうだね。とジョンが言いました。

Bir Amerikalı istasyonda benimle konuştu.

駅でアメリカ人が私に話しかけた。

Ken dün arkadaşları ile konuştu.

健はきのう友達と話しました。

Polis bir adamla sokakta konuştu.

警官は通りである男に話しかけた。

Ağzında bir boru ile konuştu.

彼はパイプをくわえて話した。

Mary o konuyu arkadaşlarıyla konuştu.

- メアリーはそれについて友達と語り合った。
- メアリーはそれについて友達と話した。

Tom, bir tercüman aracılığıyla konuştu.

トムは通訳を介して話をした。

Tom ve Mary telefonda konuştu.

トムとメアリーは電話で話した。

John müşterisi ile telefonda konuştu.

ジョンはお客さんと電話で話した。

Romancı büyük bir okuyucu kitlesiyle konuştu.

小説家は大勢の聴衆に向かって話した。

O heyecanlandığında, gittikçe daha hızlı konuştu.

興奮するにつれて、彼はますます早口になった。

Profesör kimsenin anlamayacağı kadar hızlı konuştu.

その教授はとても速く話したので、誰も理解できなかった。

O, benimle bir gülümseme ile konuştu.

彼女は微笑みながら私に話しかけた。

O, durmadan ailesinin sorunları hakkında konuştu.

彼女は自分の家族問題についてどんどん話しつづけた。

Hava atmak için benimle İngilizce konuştu.

彼女は見せびらかすだけのために英語でぼくに話しかけた。

Sanki hiçbir şey olmamış gibi konuştu.

彼女は何もなかったかのように話した。

Onlar saat sekizden ona kadar konuştu.

彼らは8時から10時まで話していた。

Caddede yaşlı bir adam benimle konuştu.

通りで老人が私に話しかけてきた。

Çocuklarla nazik bir ses tonuyla konuştu.

彼女は子供たちに優しい声で話しかけた。

Kalabalık otobüste bir yabancı benimle konuştu.

見知らぬ人が混み合ったバスの中で私に話しかけた。

Tom bunun hakkında seninle konuştu mu?

トムはそのことについてあなたに話しましたか。

Tom Mary hakkında seninle konuştu mu?

トムはメアリーについてあなたに話しましたか。

Gittikçe ikna edici bir şekilde konuştu.

彼はますます雄弁に話し始めた。

O öğrenci için çok hızlı konuştu.

彼のしゃべりかたは生徒には速すぎた。

Bir adam geldi ve benimle konuştu.

男が近づいて私に話しかけた。

Yaşlı bir adam aniden benimle konuştu.

老人が突然私に話しかけた。

Tom bütün gece Mary ile konuştu.

トムはメアリーと一晩中話し合った。

Bill şaşırtıcı bir akıcılık ile Japonca konuştu.

ビルは驚くほど流暢に日本語を話した。

Profesör kimsenin onu anlamayacağı kadar hızlı konuştu.

その教授はしゃべるのが速すぎて、誰も言っていることを理解できなかった。

O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.

彼女は30分ずっとしゃべった。

O, herkesin anlaması için yeterince yavaş konuştu.

彼はみんながわかるようにゆっくりしゃべった。

Bay Long ve Bay Smith birbirleriyle konuştu.

ロング氏とスミス氏は、お互いに話し合った。

O çok hızlı konuştu, bu yüzden anlayamadım.

彼女があんまり速く話したので、理解できませんでした。

Dün trende bir yabancı benimle İngilizce konuştu.

きのう外国の人が電車の中で私に英語で話しかけてきました。

Kırık bir İngilizceyle konuştu, onu anlamak zordu.

彼はほとんど理解できない片言の英語で話した。

Onlar onun yokluğunda kaptan hakkında kötü konuştu.

彼らは主将のいないところで悪口を言った。

Tom çok fazla konuştu ve sırrı ağzından kaçırdı.

トムは喋りすぎで秘密を漏らした。

Polis, çocuklarla elinden geldiğince samimi bir şekilde konuştu.

その警官は、子どもたちにできるだけやさしく話した。

Avukat müvekkili adına ikna edici bir şekilde konuştu.

弁護士は依頼人のために説得力のある発言をした。

Bay Wood kapıya geldi ve Tony'nin annesiyle konuştu.

ウッドさんが玄関に出てきて、トニーの母親に話しかけました。

Sonunda yeni bir araba alması için babasıyla konuştu.

彼は父にねだってとうとう新車を買ってもらった。

O yabancı, sanki ana diliymiş gibi Japonca konuştu.

その外国人はまるで母語のように日本語を話した。

En büyük kız "şeker istiyorum" diyerek birdenbire konuştu.

- 突然長女が「飴がほしい」と言い出しました。
- 急に長女が「飴がほしい」と声を上げました。