Translation of "Kaybı" in Japanese

0.004 sec.

Examples of using "Kaybı" in a sentence and their japanese translations:

Kaybı telafi etmeliyiz.

われわれはその損害の埋め合わせをしなければならない。

Kaybı telafi etmeliyim.

私はその損害の埋め合わせをしなくてはならない。

Kaybı kim telafi edecek?

- だれがその損害を償うのですか。
- 誰がその損害を補償するの?

O tamamen zaman kaybı.

それは全くの時間の浪費だ。

O, kaybı telafi edecek.

その損失を埋め合わせることにします。

Bu bir zaman kaybı.

こんなの時間の無駄だよ。

Kaybı telafi etmek zorundaydım.

私は損失の埋め合わせをしなければならなかった。

Aniden hafıza kaybı yaşıyor gibiyiz.

突然 自分の言ったことを忘れてしまうか

Zaman ve para kaybı inanılmaz.

時間とお金の浪費はとてつもない。

Onun zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.

時間の無駄だと思うんだけど。

Kaybı gelecek hafta telafi etmelisin.

あなたは来週その損失を補わなければならない。

- Tom, sporun vakit kaybı olduğunu düşünür.
- Tom sporların bir zaman kaybı olduğunu düşünüyor.

スポーツは時間の無駄だって、トムは思っているんだよ。

Kullanımında herhangi bir değer kaybı olmadan

そして解体過程で 建材の価値を損なうことなく

Hükümet, kaybı telafi etmek zorunda kaldı.

政府はその損害を補償しなければならない。

Sporun zaman kaybı olduğunu iddia ediyorum.

スポーツなんて時間の浪費だと思います。

Onların kaybı bir milyon yene ulaştı.

彼らの損失は100万円に達した。

Aşk benim için zaman kaybı değildir.

恋愛なんて時間の無駄でしかないと思う。

Kaybı telafi etmek için çok çalıştım.

私は損害を埋め合わせするために一生懸命働いた。

Bugünün kaybı sadece bir israf değil.

今日の負けは無駄じゃない。

Bu sadece duygu ve hareket kaybı değil.

失うのは運動機能と感覚だけではありません

Ben kaybı için ona karşı sorumlu değilim.

その損失について私は彼に責任を負わなくてはならない。

Bazı insanlar okumanın zaman kaybı olduğuna inanıyorlar.

読書は時間の浪費だと考える人もいる。

TV izlemeyi bir vakit kaybı olarak düşünüyorum.

私はテレビを見るのは時間の浪費だと考える。

Onları daha fazla beklersek zaman kaybı olur.

これ以上彼らを待っても時間の無駄だよ。

Daha fazla beklemek zaman kaybı gibi görünüyor.

これ以上待つのは時間の浪費みたいだ。

Biz onun kaybı telafi etmesi gerektiğini önerdik.

彼女が損失を補うように我々は提案した。

Uçak kazası can kaybı riski %99 daha az,

飛行機の墜落事故で 命を落とす確率は99%減少

Iş kazası can kaybı riski %95 daha az,

仕事中の事故で 命を落とす確率は95%減少

Koku duygusu kaybı bir kafa travması nedeniyle oldu.

彼が嗅覚を失ったのは、頭部のけがのためだった。

Kaybı telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırım.

損失の埋め合わせをするためには何でもする覚悟でおります。

Para kaybı onun yurt dışına gitmesini imkansız hale getirdi.

金をなくしたために彼は外国に行けなくなった。

Onun hafıza kaybı fiziksel bir sorundan ziyade psikolojik bir sorun.

彼の記憶喪失は物理的な記憶障害というよりは心理的な障害である。

O, akşamı sıkıcı ve ilgi çekmeyen, kısaca, bir zaman kaybı buldu.

彼女にはその夜は退屈でおもしろくなかった。早い話が、時間の浪費であった。

- Zararları bir milyon yene ulaştı.
- Onların kaybı bir milyon yene ulaştı.

彼らの損失は100万円に達した。

Evet, bir yıldırım çarpması sonucu can kaybı riski de %97 daha az.

落雷によって命を落とす確率も 97%減少しています

O, proje üzerinde yaptığı kaybı finanse etmek için erkek kardeşinden borç aldı.

彼は、その事業での損失のやりくりをつけるため、兄弟から金を借りた。

O defalarca başarısız oldu ama bunun bir zaman kaybı olduğuna dair içinde bir his yoktu.

いろいろ失敗したけれど、彼は少しも残念に思わなかった。