Translation of "Inanılmaz" in Arabic

0.013 sec.

Examples of using "Inanılmaz" in a sentence and their arabic translations:

Bu inanılmaz.

‫شيء لا يُصدق.‬

Bu inanılmaz!

‫شيء لا يُصدق!‬

Cidden inanılmaz.

هذا عجيب جداً.

O inanılmaz.

لا يُصدّق.

- İnanamıyorum!
- İnanılmaz!

شيء لا يُصدق!

Inanılmaz derecede öfkeliydim.

كنت غاضبةً بشكلٍ لا يصدّق.

Bunlar inanılmaz kadınlar.

وهؤلاء نساء رائعات!

İnanılmaz vakit geçirdim.

وأمضيت وقتا رائعًا.

Bu inanılmaz bir program.

إنه برنامج مدهش.

Ve deneyim gerçekten inanılmaz.

وهذه التجربة مذهلة حقاً.

Metabolizmaları da inanılmaz yavaş.

الكسلان لديه انخفاض فى عملية الإيض بشكل غريب.

Büyüleyici, inanılmaz bir şey.

هذا ساحر، إنه رائع.

Bu inanılmaz bir his.

‫يا له من شعور مدهش!‬

Inanılmaz bir öz güven...

‫وأن يتمتع بثقة كبيرة بنفسه،‬

Evet, o şaşırtıcıydı. İnanılmaz!

نعم، كان ذلك مذهلاً ، لا يُصدق.

O inanılmaz bir işti.

كان عملاً استثنائياً.

Inanılmaz heyecanlıyım böyle gecelerce uyumamışım.

أنا متحمسة بشكل لا يصدق لم أنم ليلة بعد ليلة.

Sonra inanılmaz bir şey oldu.

ثم حدث أمر رائع.

Inanılmaz fedakârlığımız ve ortak çalışmamız.

إيثارنا وتعاوننا المدهشان.

Inanılmaz sayıda yiyecek resmi gösterirsek

عدداً هائلاً من الصور،

Sonra inanılmaz bir hızla uzaklaştı.

ثم طار بعيدًا بسرعة كبيرة.

Bu yolculukta yaşadığım inanılmaz şey,

والأمر الغريب الذي حصل في تلك الرحلة

Netflix'le inanılmaz işler yaptın, milyardersin

أعني، لقد أبليت بلاًء حسنًا في نيتفليكس، أنت بليونير،

Ve inanılmaz derecede hoşuma gitti.

وأعجبني لدرجة لا تصدق.

O inanılmaz derecede hızlı konuşuyor.

هو يتكلم بسرعةٍ عجيبة.

İnanılmaz, akıl almaz derecede olasılık dışı.

إنه شيء لا يصدق، على الأرجح لا يصدق.

Bazı yerlerde çok fazlalar, sayıları inanılmaz.

‫إنها منتشرة بأعداد كبيرة في بعض الأماكن.‬

O laboratuvar deneyleri inanılmaz derecede önemli.

وهذه التجارب المخبريّة مهمّة للغاية.

çünkü ışıkla inanılmaz şeyler yapmanızı sağlıyor.

لأنها تمكنكم من القيام بأشياء رائعة فيما يتعلق بالضوء.

Ve bazen inanılmaz aptallığa zayıf kaldık.

وفي بعض الأحيان الغباء المطلق

Bu toplulukların inanılmaz hikâyelerini dinlerken bile

الذين كانوا قد تركوا كل قصص الكراهية ورائهم

Fakat avcının inanılmaz bir kabiliyeti var.

‫لكن العنكب الصياد لديه مهارة مميزة.‬

Inanılmaz sıkıcı iş hayatına sahip olmasına

بحيث الملايين من العمال حول العالم

Bunu inanılmaz bir nankörlük olarak görüyorum.

وجدتُ ذلك جحودًا لا يصدق.

Hayata karşı inanılmaz bir iştahım vardı,

لدي شهية ضخمة للحياة،

Leyla'nın yeni yaklaşımı inanılmaz biçimde tehlikelidir.

مقاربة ليلى الجديدة خطيرة بشكل لا يُصدّق.

Sami ve Leyla inanılmaz derecede içkiliydi.

كانا سامي و ليلى سكرين للغاية.

Gördüm ki bunları anlatmak inanılmaz bir cesaretti

رأيت ما أخبرني به شجاعة كبيرة.

Erektil fonksiyonu koruyabilen inanılmaz hassas bir disseksiyon.

تشريح بالغ الدقة من شأنه أن يحافظ على وظيفة الإنتصاب.

Avuç içi kadar insanı inanılmaz zengin yapıyor.

بينما يعمل على ثراء حفنة من الأشخاص بشكل خرافي؟

Greg Gage: Ahtapot inanılmaz karmaşık davranışlar sergileyen,

جريج غيج: الأخطبوط هو حيوان غريب المظهر إلى حد ما

İnanılmaz koku duyusu sayesinde onları tespit ediyor.

‫تتعقبها بحاسة شمّها المذهلة.‬

Yırtıcıları kandırmak için inanılmaz yöntemler bulması gerekti.

‫ابتكار أكثر الطرق دهشة لخداعهم.‬

O an, bu inanılmaz yaratığın gözlerine bakıyordum.

‫ها أنا ذا،‬ ‫أحدق في أعين ذلك المخلوق المذهل فحسب.‬

Suyun içinde kambur balinaların inanılmaz seslerini duyabiliyorsun.

‫أصوات الحيتان الحدباء العجيبة‬ ‫تلك القادمة من المياه.‬

Bu o kadar inanılmaz bir ayrıcalıktı ki

ياله من شرف!

Fadıl, Leyla için inanılmaz miktarda para bıraktı.

ترك فاضل مبلغا هائلا من المال لليلى.

Bunu inşa ettikten sonra inanılmaz bir korunmanız olur.

‫بمجرد أن تصنعه،‬ ‫يصبح لديك حماية هائلة.‬

Fakat inanılmaz duyuları tek bir göreve odaklıdır. Leşçillik.

‫لكن حواسها الخارقة مركزة على أمر واحد.‬ ‫جمع الفضلات.‬

Ama gördükleri en inanılmaz şey ana gezegenleri idi.

لكن الشيء الأكثر روعة الذي رأوه كان كوكبهم الأصلي.

Usta San izcileriyle yaşadığım o inanılmaz deneyimden sonra

‫مررت بتلك التجربة‬ ‫مع متعقبي "إفريقيا" الجنوبية البارعين.‬

İlk dönem bir sunum yapmıştım, inanılmaz derecede heyecanlanmıştım.

قدمتُ عرضًا في الفصل الدراسي الأول، وكنت متوترًا بدرجة لا تصدق.

Atlayış tulumu ve serbest atlama, inanılmaz heyecan verici şeyler

‫بذلة الأجنحة‬ ‫والقفز بالمظلة أمران شديدا الإثارة‬

Insan ruhunun inanılmaz azminin ve yaratıcılıkla adapte olma yeteneğimizin

في شهادة مذهلة على مثابرة النفس البشرية

Bundan faydalanmak için... ...bazı hayvanlar inanılmaz koku duyuları geliştirmiştir.

‫لاستغلال هذا،‬ ‫طوّرت بعض الحيوانات حاسة شم قوية.‬

Hareket şekli böyle. Aldatmaya yönelik inanılmaz bir yaratıcılığı var.

‫وهكذا تنجح في خداع مفترسيها.‬ ‫هذا الإبداع المذهل للخداع.‬

İnanılmaz bir günü hatırlıyorum. Büyük bir çitari sürüsü vardı.

‫كنت أحظى بيوم رائع.‬ ‫رأيت سربًا كبيرًا من أسماك الأحلام.‬

Imkânsızlıkları aşan bu hayvanla duyduğum inanılmaz bir gurur vardı.

‫الذي واجه صعوبات كبيرة‬ ‫ليصل إلى هذا المكان.‬

Bu yeni ve inanılmaz beyin deşifre teknolojisi de buna dâhil.

بما في ذلك هذه التقنية الجديدة الرائعة لفك تشفير الدماغ.

Bir astronotu Ay'a indirmenin inanılmaz görevi Apollo Programı olarak bilinecekti.

تُعرف المهمة المذهلة المتمثلة في هبوط رائد فضاء على القمر باسم برنامج أبولو.

Bir çocuk olarak devasa Atlantik Okyanusu'nun gücüyle yaşamak inanılmaz heyecanlıydı.

‫لذلك كان أمرًا مثيرًا للغاية في طفولتي‬ ‫أن أعيش في قوة ذلك المحيط الأطلسي العملاق.‬

Tüm yumuşakçaları yakalaması çok kolay ama inanılmaz sert kabukları var.

‫كل الرخويات التي تصطادها،‬ ‫هي حيوانات يسهل اصطيادها،‬ ‫لكن لديهم أصداف قوية للغاية.‬

Tüm yıl boyunca 15 dolardan daha düşük bir fiyata bu inanılmaz belgesel

يمكنك التسجيل على التلفزيون الذكي الخاص بك باستخدام رمز EpicHistory للوصول إلى هذه

İnanılmaz bir dizi belgesel için bir yıllık erişim için sadece 12 dolar.

هذا فقط 12 دولارًا للوصول إلى مجموعة مذهلة من الأفلام الوثائقية لمدة عام.

Bu inanılmaz zorluğu aşmıştı. Ve ben de hayatımda yaşadığım zorlukları aştığımı hissettim.

‫إذ يمكنها تجاوز هذه المشكلة العويصة.‬ ‫وشعرت أنني تجاوزت المشاكل‬ ‫التي واجهتها في حياتي.‬

O inanılmaz bir kız.  Dana adında, St. Bernard cinsinde bir arama kurtarma köpeği.

‫إنها كلبة رائعة.‬ ‫اسمها "دانا"، وهي كلبة إنقاذ ‬ ‫من فصيلة "سان برنار".‬

Bir gün beni takip ediyordu. Ve bir ahtapotun seni takip etmesi inanılmaz ötesi bir şey.

‫ذات يوم، كانت تتبعني.‬ ‫وما أروع أن يتتبعك أخطبوط!‬

Uzaya fırlatılması için inanılmaz derecede büyük bir rokete ihtiyacı olacaktır. Von Braun, uzay aracını parçalar halinde

اللازمة للرحلة ستحتاج إلى صاروخ ضخم مستحيل لإطلاقه في الفضاء.