Translation of "Kalın" in Japanese

0.011 sec.

Examples of using "Kalın" in a sentence and their japanese translations:

Hoşça kalın.

- さようなら!
- さようなら。

Temasta kalın.

- 連絡を取り合おう。
- 連絡ちょうだい!

Lütfen ayakta kalın.

- どうか立ったままでいて下さい。
- 立ったままでお願いします。

Buz çok kalın.

その氷はとても厚い。

Hatta kalın, lütfen.

- 電話を切らずにお待ち下さい。
- 切らずにそのままお待ち下さい。

O kalın kafalı.

彼は頭が固い。

Sessiz kalın ve dinlenin.

安静にしていてください。

Tahta ne kadar kalın?

その板の厚さはどのくらいですか。

O, kalın gözlük takar.

- 彼は厚い眼鏡をかけている。
- 彼は分厚い眼鏡をかけています。

Yarına kadar hoşça kalın.

さようなら、また明日。

- Evde kalın.
- Evde kal.

君は家にいなさい。

Tom kalın gözlükler takıyor.

トムは分厚い眼鏡をかけている。

Kalın bağırsak suyu emer.

大腸は水を吸収する。

Siz ikiniz burada kalın.

二人とも、ここにいて。

- Kalın sis uçağın kalkmasını engelledi.
- Kalın sis, uçağı kalkıştan alıkoydu.

濃い霧のために飛行機は離陸できなかった。

Bir kitap ince ve diğeri kalın; kalın olan yaklaşık 200 sayfa.

一方の本は薄い、他方は厚い、厚いのは約200ページある。

Petrol kalın bir borudan geçirildi.

石油が太いパイプの中を流れた。

Onun kalın bir boynu var.

彼は太い首をしている。

Kalın sis her şeyi gizledi.

濃い霧は何もかもすっかり隠してしまった。

Güneş kalın bulutlar tarafından gizlenmiş.

太陽は厚い雲におおわれた。

- Sağ tarafta kalın.
- Sağdan gidiniz.

- 右側通行をしなさい。
- ここでは右側通行です。
- 右側通行です。

Birdenbire, kalın bulutlar güneşi sakladı.

突然厚い雲が太陽をおおった。

O, piyanoyu çalarken sessiz kalın.

彼がピアノを弾いている間は静かにしていなさい。

Kalın bir cekete ihtiyacım var.

重いコートが要る。

O, kalın kafalı bir kızdır.

彼女は頑固です。

Kalın sis yolu görmeyi zorlaştırdı.

濃霧のために道路が見えにくくなった。

O kalın kitabı okudun mu?

- あなたは、あの分厚い本を読んだのですか。
- あの厚い本を読んでたの?

Bir kitap ince, diğeri ise kalın. Kalın olanının yaklaşık 200 sayfası var.

一方の本は薄い、他方は厚い、厚いのは約200ページある。

Hat şimdi meşgul. Lütfen hatta kalın.

ただいま話し中ですので、電話を切らずにお待ち下さい。

Zemin kalın bir halı ile kaplıdır.

その床には厚いじゅうたんが敷いてある。

- Lütfen hatta kalın.
- Lütfen hatta kalınız.

電話を切らずにおいてください。

Soğuğa karşı kalın bir ceket giyiyordu.

彼女は寒気を防ぐために厚いコートを着ていた。

Kasaba halkı kalın biftek yemekten hoşlanır.

町民は分厚いステーキを食べるのが好きだ。

- Bunun dışında kalın.
- Bundan uzak durun.

口出ししないで。

Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.

シート・ベルトを締めて席を離れないでください。

Fakat bu kalın derili, bir tonluk tanklar...

‎しかし体重1トンの巨体は‎―

Besin maddesi dışarıda kaldığı sürece burada kalın.

食糧の供給が続く限り、ここにとどまりなさい。

Buz üzerinde yürümek için yeteri kadar kalın.

- その上を歩けるほど氷は厚い。
- 氷の厚さは、歩くのに十分な厚さです。

Sabahın ilk ışıklarına kadar benimle birlikte kalın.

朝まで一緒にいよう。

Kalın gözlükleri olan biraz yaşlı bir adamdı.

彼は分厚いめがねをかけた小柄な老人だった。

"Size hoşça kalın deme vaktidir." dedi birdenbire.

「もうおいとまします」と彼は出し抜けに言った。

Buz bizim ağırlığımızı taşıyacak kadar kalın değil.

- 氷は私たちを支えるほど厚くない。
- 私たちの体重を支えるだけの厚さが氷にはないんです。

O kadar kalın bir kitabı kim okuyacak?

こんな分厚い本、誰が読むんだろうね。

Banka soyguncusu " hepiniz, olduğunuz yerde kalın!" diye bağırdı

「動くな、全員!」と銀行強盗は叫んだ。

Bekleyenler arasında sıranızı kaybetmemeniz için lüften hatta kalın.

獲得した優先権を無駄にしないために、そのまま切らずにお待ちください。

Kalın ağaç örtüsünün altında büyümeyen taze çimenle dolu burası.

‎暗い森の中には ‎これほどの草むらはない

Bir şey yapmaya karar verdikten sonra ona sadık kalın.

一度何かやると決めたら、あくまでやり通せ。

Ben bir hafta içinde bu kalın kitabı okumayı bitiremem.

この厚い本は1週間では読み終えられない。

Bu daha çok köpekgil benzeri, daha yumuşak. Tilki daha kalın olurdu.

犬の臭いだし柔らかい キツネの毛は硬い

Kız birkaç kitap taşıyordu. Ders kitapları değil, ama kalın ciltli kitaplar.

その女の子は、数冊の本を抱えていた。教科書じゃなく、分厚い上製本。

- Hoşça kalın.
- Hoşça kal.
- Güle güle.
- Allah'a ısmarladık!
- Allah'a emanet ol!

- さようなら!
- さようなら。
- さよなら!

- Tom aptal.
- Tom kalın kafalı.
- Tom mankafa.
- Tom kafasız.
- Tom kaz kafalı.

トムは頭が固い。

- Lütfen oturun.
- Lütfen oturmuş biçimde kalın.
- Lütfen oturmaya devam edin.
- Lütfen ayağa kalkmayın.

どうぞ、そのままお座りになっていてください。