Translation of "Ayakta" in Japanese

0.011 sec.

Examples of using "Ayakta" in a sentence and their japanese translations:

Lütfen ayakta kalın.

- どうか立ったままでいて下さい。
- 立ったままでお願いします。

Halen ayakta duruyor.

彼はまだ立っている。

O, ayakta duruyordu.

彼は立っていた。

Hâlâ ayakta mısın?

まだ起きてる?

Tom ayakta durdu.

トムは立った。

Şirket ayakta kalmayı başardı.

会社は何とか倒産せずにすんだ。

Ayakta duramayacak kadar yorgunum.

私はひどく疲れていて立っていられなかった。

Ayakta duranların hepsi erkekti.

立っているのは、みんな男だった。

Biz kuyrukta ayakta bekletildik.

私たちは一列にならばされた。

Tom hâlâ ayakta mı?

トムはまだ起きてるの?

Otobüs beklerken ayakta durdum.

私はたってバスを待っていました。

Ama bu şehirli çete ayakta.

‎でも都会では違う

Orada ayakta duran kız Mary'dir.

むこうに立っている女の子はメアリーです。

Geç saatlere kadar ayakta kalmamalısın.

そんなに夜更かしするべきでないよ。

Bebek ayakta durabilir ama yürüyemez.

その赤ちゃんは立つことができても歩けない。

O, trende ayakta durmak zorundaydı.

彼女は列車の中で立っていなければならなかった。

Ayakta duramayacak kadar çok hastaydım.

私は気分が悪くて立っていられなかった。

Atların ayakta uyudukları doğru mu?

馬は立ったまま寝るって本当ですか?

Otur. Ayakta durmana izin verilmiyor.

座りなさい。立ち上がってはいけません。

- Geç saatlere kadar ayakta kalmamak prensibimdir.
- Geç saatlere kadar ayakta kalmamayı prensip edindim.

私は夜更かしをしないことにしている。

Bireysel fedakârlık, koloninin ayakta kalmasını sağlıyor.

‎ミツバチは ‎命を犠牲にして巣を守る

Koltuklar müsaitken ayakta durmanın anlamı yok.

空席があるのに立っていてもしょうがない。

Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

一日中立ちっぱなしだったのでくたくただ。

Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.

私達は美しい景色に見とれて立っていた。

Ayakta duramayacak kadar çok uykum var.

眠すぎて倒れそう。

Meşe ağacı fırtınadan sonra ayakta kaldı.

あらしのあとカシの木は倒れずに残った。

Büyük ve ağır nesneleri ayakta hareket ettiriyorum;

古くからある シンプルな課題です

Ve uzun süre ayakta kalacak bir binadır.

人々のための場所になることを表しています

Hâlâ bayağı ayakta olan bir dünya. Zimbabve.

‎まだ動物たちは起きている ‎ジンバブエ

Genç arkadaşlar bütün gece konuşarak ayakta kaldılar.

10代の友だち同士が徹夜でおしゃべりした。

Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.

立っているのが精一杯だった。

O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.

彼は途中ずっと立ち続けだった。

Küçük işletmeler ayakta kalmak için kemerlerini sıkacaklar.

中小企業は生き残るために、じっと耐えていかなければなりません。

Orada ayakta duran kız kız kardeşim Sue'dur.

向こうに立っているあの女の子が妹のスーです。

O kadar yorgundu ki güçlükle ayakta durabiliyordu

彼は疲れて立っていられなかった。

O,tüm gece boyunca ayakta kalmaya alışık.

彼女は徹夜するのに慣れている。

Ağabeyim romanlar okuyarak bütün gece ayakta kaldı.

兄はよく徹夜で小説を読んでいた。

Bir bebek geyik doğar doğmaz ayakta durabilir.

シカは生まれたばかりで立つ事が出来る。

İklim değişikliğine karşı ayakta durabilmek için birlikte çalışmalıyız.

気候変動に立ち向かうためには 力を合わせねばなりません

Oraya gitmek için yol boyunca ayakta kalması söylendi.

彼はそこへ行くのにずっと立ったままでいるようにと言われた。

O gece geç saatlere kadar ayakta kalma alışkanlığındadır.

彼には夜更かしの癖がある。

Onun ayakta durması herkesin odadan çıkmaya başlama işaretiydi.

彼が立ち上がったのを合図に皆は部屋から出始めた。

Çok geç saatlere kadar seni ayakta tutan nedir?

何でこんなに遅くまで起きてるの?

Dün gece çok geç saatlere kadar ayakta kalmamalıydım.

昨日あんなに夜更かしするんじゃなかった。

Bu gece bütün gece ayakta olacağım gibi görünüyor.

今日は徹夜になりそうだな。

O iki saat boyunca beni orada ayakta bıraktı.

彼女は私を2時間もたたせておきました。

Bir orangutan. Gece yarısı ayakta ne işi var, bilinmez.

‎オランウータンだ ‎なぜ夜中に来たのかは謎だ

Tren o kadar kalabalıktı ki yol boyunca ayakta kaldım.

汽車は込んでいて、私はずっと立ち通しだった。

Otobüs o kadar kalabalıktı ki istasyona kadar ayakta tutuldum.

バスはたいへん混んでいたので駅までずっと立ち通しだった。

Küçük erkek kardeşim romanlar okuyarak bütün gece ayakta kalırdı.

弟はよく夜通し起きて小説を読んでいたものだ。

İnsanlar ayakta duruyorken ve oturuyorken tamamen farklı olarak düşünüyor.

人間は、立っているときと、坐っているときと、まるっきり考えることが違って来る。

Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.

彼女はちょっと首をかしげて、黙然と立っていた。

Otobüste boş koltuk olmadığı için bütün yol boyunca ayakta durdum.

バスの中に空席がなかったので、私は立ちっぱなしだった。

Borca girmeden Tokyo gibi büyük bir şehirde ayakta kalmak zor.

東京のような大都会で借金なしでやっていくのは本当にむずかしい。

Tren o kadar kalabalıktı ki yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.

その列車はとても混んでいたので、私はずっと立たねばならなかった。

Tren kalabalık olduğu için, Kyoto'ya giden bütün yol boyunca ayakta durdum.

汽車が混んでいたので、私は京都までずっと立ち続けだった。

Tren öylesine kalabalıktı ki Ueno'ya kadar bütün yol boyunca ayakta durmak zorundaydım.

列車はとても込んでいたので上野まで立ちとおした。

Hâlâ ayakta mısın? Yarın da senin için erken bir gün değil mi?

まだ起きてたの? 明日も早いんでしょ?

Siyah insanlar otobüsün arkasında oturmak ya da doluysa ayakta durmak zorunda kaldılar.

黒人はバスの後部に座るか、もしも後部がつまってしまえば立たねばならなかった。

Ne kadar geç saatlere kadar ayakta kalabileceğiniz önemli değil. Sabah yediye kadar kalkmalısın.

どんなに夜更かししても、朝は7時までに起きなさい。

Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.

列車がひどく込んでいて、私は途中ずっと立っていなければならなかった。

O, ona yardım etmek için onu kollarının arasına aldı fakat o ayakta duramadı.

彼は彼女を腕で支えて助けたが、しかし彼女は立てなかった。

Tren çok kalabalık olduğu için Uone'ya kadar bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.

列車はとても込んでいたので上野まで立ちとおした。

Tren çok kalabalıktı bu yüzden Ueno'ya kadar bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.

列車はとても込んでいたので上野まで立ちとおした。

Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.

列車が混んでいたので、我々は大阪までずっと立ち通しだった。

Tren doluydu, bu yüzden o ikinci mevkide seyahat etmek zorunda kaldı ve yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldı.

列車は満員だった。そこで彼女は2等車で旅行せねばならなかったし、ずっと立っていなければならなかった。