Translation of "Ince" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "Ince" in a sentence and their japanese translations:

Tom soğanı ince ince dilimledi.

トムは玉ねぎをスライスしました。

Şaşırtıcı derecede ince;

地球の大きさ

İnce yağmur yağıyordu.

細かい雨が降っていた。

Onlar bifteklerini ince sevmezler.

彼らはステーキの薄いのは嫌いだ。

Bu ince kitap benimdir.

この薄い本は私のです。

Altın ince plakalar halinde dövüldü.

金は打ち延ばされ薄い板になった。

İnce espri konuşmaya lezzet verir.

機知は会話に趣を添える。

Yeni telefonum eskisinden daha ince.

私の新しい電話は前のより薄い。

O, bir uzun ince sarışındı.

彼女は背が高く、ほっそりとした金髪の女性だった。

Tom'un ince bir vücudu var.

トムは着痩せするタイプだ。

İnce bağırsak üç bölümden oluşmaktadır.

小腸は大きく3つに分けることができる。

Onun ince bir beli vardır.

彼女の腰は細いです。

Bu perde, ince malzemeden yapılır.

このカーテンはすばらしい生地で出来ている。

Buz kaymak için çok ince.

氷が薄すぎてスケートができません。

Eti ince dilimler halinde kesin.

肉を薄く切りなさい。

Arada çok ince bir çizgi var.

難しいものです

Aşkın ince olduğu yerde hatalar kalındır.

愛が冷めると、欠点が多く目に付いてくる。

Buz senin ağırlığını taşıyamayacak kadar ince.

- 氷が薄いから君の体重では無理だ。
- その氷は薄過ぎてあなたの体重に耐えられない。

İki şey arasında ince farklar var.

その二つの事の間には微妙な違いがある。

Bu sözcüğün ince bir nüansı var.

その言葉には微妙なニュアンスがある。

İki resim arasında ince farklar var.

その2つの絵には微妙な違いがある。

O demetlerin içine ince dallar bağladı.

彼は小枝を束にした。

Bu dizüstü bilgisayar ince ve hafif.

このノートパソコンは薄くて軽いです。

İnce bağırsak yaklaşık yedi metre uzunluğundadır.

小腸は7メートルくらいだ。

O gömleği deneyin; ince pamuktan yapılmıştır.

あのシャツを着てみなさい。上質の綿でできています。

- Buz senin ağırlığını taşımayacak kadar ince.
- Buz o kadar ince ki senin ağırlığını taşımaz.

氷は非常に薄いので君の体重を支えきれないだろう。

Oksijenin difüzyonu ince zarlarda daha kolay gerçekleşir

膜が薄いほど 酸素は 拡散しやすくなります

Soğuk, kurbağanın ince, nemli derisinden içeri sızıyor.

‎カエルの湿った薄い皮膚に ‎冷気がしみ渡っていく

Ses tonu öfke ve ince alayı gösterebilir.

声の調子は怒りや皮肉を示すことがある。

Kız ince belli bir kadın haline geldi.

その少女は大きくなってすらりとした女性になった。

İki kelime arasında ince bir fark var.

その2語の間には微妙な違いがある。

O, ince yontulmuş özelliklere sahip bir kızdı.

彼女は彫りの深い顔立ちの女の子でした。

Onların görüşleri arasında ince bir fark vardı.

二人の考えには微妙な違いがあった。

Gölün üzerinde ince bir buz tabakası vardı.

湖には薄い氷が張っていた。

Bu buz senin ağırlığına dayanamayacak kadar ince.

この氷は薄すぎて君の体を支えきれないだろう。

En ince ayrıntısına kadar her şey mükemmeldi.

細部に至るまで全てが完璧だった。

Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.

原画と複製とでは色調に微妙な差異がある。

Akreplerin dış iskeletini kaplayan ince bir katman vardır.

サソリには外骨格を 覆う薄い層がある

Akreplerin dış iskeletlerini kaplayan ince bir katman vardır.

サソリには外骨格を 覆う薄い層がある

İki sözcük arasında anlamda ince bir fark var.

その二つの語の間には微妙な意味の違いがある。

O bıçak ile ağaçtan ince bir dal kesti.

彼はナイフでその木の小枝を切り取った。

Toprak, sadece kara parçasının yüzeyini kaplayan ince bir örtü

土壌は地表を覆っている 薄い層にすぎませんが

Gölün üstündeki buz senin ağırlığını taşımak için çok ince.

その湖の氷は薄すぎて、君の体重を支えられない。

Geceden sağ çıkmanın en iyi yolu en ince dala tünemek.

‎鳥は身を守るために ‎なるべく細い枝の先で休む

- O çok kibardır.
- O çok nazik.
- Çok kibardır.
- Çok ince.

- 彼は非常に親切だ。
- 彼はとても親切です。

Bir kitap ince ve diğeri kalın; kalın olan yaklaşık 200 sayfa.

一方の本は薄い、他方は厚い、厚いのは約200ページある。

Fiber-optik kablolar insan kılları kadar ince minik cam elyafından oluşur.

光ファイバーケーブルは人間の髪の毛ほどの細さの小さなガラスでできている。

Ama ince farkları ancak öyle görebiliyorsun. Vahşi doğayı işte o zaman tanıyorsun.

‎日によって微妙に違う ‎だから自然は奥深い

Bir kitap ince, diğeri ise kalın. Kalın olanının yaklaşık 200 sayfası var.

一方の本は薄い、他方は厚い、厚いのは約200ページある。

- Sanırım çok seçicisin.
- Sanırım çok titizsin.
- Sanırım çok ince eleyip sık dokuyorsun.

- あなたはえり好みし過ぎだと思う。
- あなたは細かいことにこだわり過ぎだと思う。

O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi?

その本を書いた人は、機知とユーモアを兼ね備えた人だね。