Translation of "Altın" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "Altın" in a sentence and their japanese translations:

Altın aramaya gitti.

彼は金を捜しに出かけた。

- Altın demirden daha ağırdır.
- Altın, demirden daha ağırdır.

金は鉄より重い。

- Kızın altın saçı var.
- Kızın altın rengi saçları var.
- Kızın altın rengi saçı var.

その少女は金髪です。

Altın bir para var.

金貨があります。

Altın gümüşten daha ağırdır.

金は銀より重い。

Altın fiyatının yükseleceği kesin.

金の価格が上昇するのは確かである。

Hepimiz altın aramaya gittik.

我々はみな金を求めて出かけた。

Bu saf altın mı?

それは純金ですか?

Bu gerçek altın mı?

これは本物の金ですか?

O saf altın mı?

- それは純金ですか?
- それって、純金なの?

Altın bir fırsatı kaçırdım.

絶好の機会を逃した。

Altın demirden daha kıymetlidir.

金は鉄よりも貴重だ。

Günümüz elmas veya altın madencileri.

子どもが輝く手助けをしたいと 望んでいるのです

Ama aslında çöl altın köstebeğidir.

‎その正体は ‎サバクキンモグラだ

Bu muhtemelen  altın aranan dönemlerden.

これはおそらく 砂金を採ってた時代のだ

Burada çok fazla altın aranmış.

ここで砂金を採ってたのさ

Altın sudan çok daha ağırdır.

金は水よりずっと重い。

Altın ince plakalar halinde dövüldü.

金は打ち延ばされ薄い板になった。

Altın fiyatı günlük olarak dalgalanır.

金の価格は日ごとに変動する。

Bir tane külçe altın çalmıştık.

金の延べ棒1本を盗まれた。

Onun kazandığı ilk altın madalyaydı.

それは彼女がとった最初の金メダルだった。

Bir keresinde altın madalya aldı.

彼はいちど金メダルをもらったことがある。

Ona bir altın saat verdim.

私は彼に金時計を贈った。

Altın her şeyi satın alamaz.

金で何でも買えるというわけでない。

Her parlayan şey altın değildir.

- 光るものすべてが金ではない。
- 輝くものすべてが金とは限らない。
- 輝けるもの必ずしも金ならず。
- 光るもの必ずしも金ならず。

Prenses altın bir taç takıyor.

王女は黄金のティアラをかぶっています。

O altın saçlı bir kızdı.

彼女は金髪の少女だった。

Carl bana altın madalya gösterdi.

カールは金メダルを見せてくれた。

Buraya altın barlarını kim gömdü.

誰がここに金塊を埋めたのだろう。

Güzel bir altın dolmakalemim var.

素敵なゴールドの万年筆を持ってるよ。

Sonraki elli yıl, Yunanların altın çağıydı.

その後50年間 古代ギリシアは黄金時代を謳歌した

Altın para düşünülenden çok daha değerliydi.

金貨は思ったよりはるかに価値があった。

Gümüş yüzükleri altın olanlara tercih ederim.

金より銀の指輪の方が好きです。

O, gerçekten altın almak için gelmişti.

彼は本当金を手に入れるためにやって来たのであった。

Küçük altın bir kaşıkla çayını karıştırdı.

彼女はちいさな金のスプーンで紅茶をかき回した。

Oyunda altın madalyayı Japonya takımı kazandı.

日本チームはその試合で金メダルを獲得した。

Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.

彼らは彼の業績に対して金メダルを授与した。

Altın diğer bütün metallerden daha değerlidir.

金は、あらゆる金属の中で最も貴重である。

Altın renk olarak pirinç madenine benzer.

金は色が真鍮と似ている。

Altın kupa final maçının galibine verildi.

決勝戦の勝者に金のカップが贈られた。

Ona altın bir saat hediye ettim.

私は彼に金の腕時計を贈った。

Öğrenciler öğretmenlerine altın bir saat verdi.

生徒たちは先生に金時計を贈った。

Ve altın da kimyasallara tutunup kayalardan ayrılırdı.

金が科学物質に付いて 分かれるんだ

Veya dönen devasa bir altın küre varsa

回転する巨大な黄金の地球儀があれば

Orada olanlar onun saf altın olduğunu düşündü.

出席者はそれを純金だと思った。

Kapının üzerinde büyük bir altın yıldız vardı.

ドアに大きな金色の星がついていました。

Vadide altın bulunduğuna dair bir söylenti var.

その谷で金が見つかったといううわさがある。

Bilgelik altın ya da gümüşten daha iyidir.

富は一生の宝、知は万代の宝。

Birçok adam altın aramak üzere batıya gitti.

- 金を探し求めて大勢の人々が西にむかった。
- 黄金を捜し求めて多くの男たちが西部へと出かけていった。

Altın madalya kazandığı için onu tebrik ettik.

彼が金メダルを取ったことをわれわれは祝った。

Altın golemleri hazineyi korumak için kullanılan gardiyanlardır.

金のゴーレムは宝を守るためのガーディアンです。

Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?

鉛と金とでは、どちらが重いんですか。

- Altın yumurtlayan kazı kesme.
- İşini kendi elinle bozma.

金の卵を生むガチョウを殺すな。

- Söz gümüşse sükut altın.
- Az laf, çok iş.

- 口数が少なければ言い直しもたやすい。
- 口数が少ないほど、訂正も早くできる。

Bir zamanlar Japonya'da altın gümüşten daha az değerliydi.

かつて日本では金は銀よりも価値が低かった。

Ona bir ödül olarak altın bir saat verildi.

彼は報酬として金の時計をもらった。

Zürih, Londra'dan sonra dünyanın ikinci en büyük altın borsasıdır.

チューリッヒはロンドンに次ぐ世界第二位の金市場である。

Emekli olduğu gün şirket ona altın bir saat hediye etti.

- 会社は彼の退職の日に金時計を贈った。
- その会社は彼が退職した日に彼に金時計を贈った。

O, gümüş ağaçları olan altın şehirler hakkında harika hikayeler duymuştu.

彼は銀の木がある黄金の都についてすばらしい話を聞いたことがあった。

Sadako, en iyi arkadaşı Çizuko'nun ona altın yaldızlı kâğıttan yaptığı turnaya baktı.

禎子は、親友のチズコが自分のために折ってくれた金色の鶴に目をやった。

- Her parlayan şey altın değildir.
- Her gördüğün sakallıyı deden sanma.
- Her sakallıyı deden sanma.

- 光るものすべてが金ではない。
- 輝くものすべてが金とは限らない。
- 輝けるもの必ずしも金ならず。
- 光るもの必ずしも金ならず。

Bu altın saat benim göz bebeğim. Annem onu bana daha sonraki yıllarında hatıra olarak verdi.

この金時計は私にとって非常に大切なものだ。母が晩年に形見として私にくれたものだから。

Sözde bir durgunluk içinde olmamıza rağmen bu Altın Hafta tatilinde rekor sayıda insan yurt dışında seyahat ediyor.

不景気だと言いつつ、今年のゴールデンウイークに海外旅行をする人は過去最高らしい。

Japonya'nın altın ve döviz rezervleri 1998'in sonunda $68.9 milyarı gösteriyordu, bir yıl öncekinden $77.0 milyar daha aşağı.

日本の1998年末の金・外貨準備高は689億ドルで、1年前の770億ドルを下回った。