Translation of "Gidip" in Japanese

0.013 sec.

Examples of using "Gidip" in a sentence and their japanese translations:

Gidip üstümü değiştireceğim.

- 服を着替えに行ってくる。
- ちょっと着替えてくるね。

Gidip Tom'u bulacağım.

トムを探しに行ってきます。

Üniversiteye gidip geliyorum.

私は、大学に通っています。

Gidip biraz dinlenmelisin.

少し休んだ方がいいよ。

Gidip görmeye karar verdim.

それで見に行くことにしました

Gidip gitmemen fark yaratmaz.

- 君が行こうと行くまいがそんなことは、たいしたことではない。
- 君が行くかどうかは重要ではない。

Gidip tezahürat yapmak istiyorum.

応援に行きたいわ。

Parka gidip orada oynadık.

ぼくたちは公園へいった、そしてそこで遊んだ。

Partiye gidip gitmeyeceğimi bilmiyorum.

パーティーに行ってよいかどうか私には分かりません。

Gidip gitmeyeceğime karar veremiyorum.

行くべきかどうか、決心がつかない。

Bankaya gidip parasını bozdurdu.

彼は銀行に行き両替した。

Oraya gidip gidemeyeceğimi bilmiyorum.

そこに行けるかどうかわからないなぁ。

Gidip gitmeyeceğimiz havaya bağlı.

行くか行かないかは天気次第です。

Gidip tavukları yemlemem gerekiyor.

ニワトリに餌をやりに行かなければいけません。

Hadi gidip şu enkazı bulalım!

残がいを捜そう

Yarın gidip röntgen çektirmem gerekiyor.

明日レントゲン撮影を受けに行かなければならない。

Niçin gidip bir film izlemiyoruz?

- 映画を観に行きませんか?
- 映画を見に行きませんか?

Biri gidip de geçmişi silemez.

過去は消せない。

Üniversiteye gidip gitmeyeceğimize karar veremeyiz.

僕たちは大学へ行くべきか否かを決めかねている。

Eve gidip değiştirmek zorunda kaldım.

着替えをするために帰宅しなければならなかった。

Neden gidip bir film izlemeyelim?

映画を見に行きませんか?

Ona partiye gidip gidemeyeceğini sordum.

私は彼女にそのパーティーに行けるかどうかたずねた。

Eve gidip ödevimi yapmak zorundayım.

家に帰って宿題しなきゃ。

Tom işe otobüsle gidip geliyor.

トムはバスで通勤している。

Ya da bu ağaçlardan birine gidip

もしくは木に登る

Gidip şuraya bir bakalım. Vay canına.

見てみよう すごい

Neden gidip kadınlardan birazcık yardım istemediler?

女性に教えてもらえばよかったのに

Tom babasına sinemaya gidip gidemeyeceğini sordu.

トムは父親に映画にいっていいか尋ねた。

Affedersiniz, bir saniye. Gidip viski alacağım.

ちょっと失礼してウイスキーを持ってきます。

Yarın onun evine gidip onu alacağım.

明日家まで迎えに行きます。

Japonya'ya gidip Mahjong'da Japonları yenmek istiyorum.

僕は日本に行って麻雀で日本人に勝ちたいと思っている。

- Gidip üstümü değiştireceğim.
- Giysilerimi değiştirmeye gideceğim.

- 服を着替えに行ってくる。
- ちょっと着替えてくるね。

Onun da gidip gitmeyeceğini ona sordum.

私は彼も来るかとたずねた。

Neden gidip birlikte Japon şehriyesi almıyorsunuz?

いつか一緒にラーメンを食べに行きませんか?

Gidip gitmemen benim için fark etmez.

あなたが行こうが行くまいが、ぼくは少しもかまわない。

Tom konserin iyi gidip gitmediğini bilmiyor.

トムはそのコンサートが上手くいったかどうか知らない。

Tom'un Boston'a gidip gitmeyeceğini merak ediyorum.

トムはボストンに行くのかな?行かないのかな?

Anlaşmalı hastanelere gidip anlaşma dışı faturalar alan

自分の保険会社が 費用を負担する病院を利用したのに

Sıklıkla gidip, arkadaşlarınız veya mekânın demirbaşlarıyla takıldığınız

地元のお気に入りの場所や

Her gün gidip kontrol etmeye devam ettim.

‎毎日 確認しに行った

O, üniversiteye gidip gitmemesi gerektiğini bana sordu.

彼は私に大学に進学するべきかどうかたずねた。

Oraya gidip gitmeyeceğimize karar vermek sana kalmış.

私たちがそこへ行くかどうかを決めるのは君の責任だ。

Oraya gidip gitmeyeceğimize karar vermek sana bağlı.

私たちがそこへ行くかどうかを決めるのは君の責任だ。

Babam benim gidip o yeri görmemi istedi.

私の父はわたしがその場所を見に行くようにと要求した。

Onun benimle birlikte oraya gidip gitmeyeceğini bilmiyorum.

彼女が僕といっしょにそこへ行くかどうかわからない。

Ona ertesi gün oraya gidip gitmeyeceğini sordum.

私は彼に翌日そこへ行くかどうかと聞いた。

Ve bir adım geriye gidip büyük resme bakmak

それで 現場から離れて 広く世界を知り

O neredeyse her gün nehre gidip balık avlıyor.

ほとんど毎日彼は川に行って釣りをしている。

- Taksiyle gidip geldi.
- Gidiş-dönüş için taksi tuttu.

彼は往復ともタクシーに乗った。

Beethoven piyanonun başına gidip oturdu ve çalmaya başladı.

ベートーヴェンはピアノの前に行き、座って演奏を始めた。

Hoşunuza gidip gitmeyeceğini anlamak için bu şarabın tadın.

このワインがお口にあうかどうか試しに飲んでみてください。

Tom üniversiteye gidip gitmemesi konusunda hâlâ emin değil.

トムは大学に行くかどうか、まだ気持ちが決まっていない。

Ben iyiyim ama biraz daha ileri gidip şunu söyleyeyim,

問題ないということ以上に さらに言いたいのは

Örneğin, gidip konut kredisi alsanız sizden bir ücret alınırdı.

例えば 住宅ローンを借りれば 手数料が課されますね

Şu bir madene benziyor. Gidip oraya da bir bakalım.

鉱山があるぞ あれも見てみよう

Çünkü her gün gidip onu takip etmeye çalışmanın yoruculuğu,

‎それまでは毎日 ‎彼女を追うのに必死だった

Acaba gidip buna bakmaya değer mi? Hadi, bir göz atalım!

見てみようか 行くぞ

- Gidip gitmemek sana kalmış.
- Gitmek ya da kalmak senin kararın.

行くかとどまるかは君の決断することだ。

Yoksa bu ağacın arka tarafına gidip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

もしくは木の後ろで 天然のねどこを使う?

Yoksa bu ağacın arka tarafına gidip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

もしくは木の後ろで 天然のねどこを使う?

Ve şuradaki donmuş göle gidip bir delik açarak balık avlamaya çalışırım.

こおった湖に行って― 穴を開けてつりをする?

Çalışmak için Amerika'ya gidip gitmemenin benim için iyi olduğu yakında belirlenecek.

勉強しにアメリカに行く事が私にとってよいかどうかまだわからない。

Elinden geldiğince kısa sürede bunun hakkında gidip bir doktorla görüşmeni öneririm.

これはなるべく早くお医者さんに診てもらった方がいいですよ。

Hadi gidip enkazı bulalım. Batıya, dünyanın en zorlu arazilerinden birinin üzerinden uçuyoruz.

残がいを見つけるぞ 世界屈指の厳しい地形の上を 飛んでいる

Oturma odasında video oyunları oynarken, annem bana onunla alışverişe gidip gitmeyeceğimi sordu.

居間でテレビゲームをしていた時に、母が一緒に買い物に行かないかと尋ねてきた。

Aya gidip gelirken üç astronot için yakıt, güç, kaynak ve yaşam alanı sağlayacaktı

それは、3人の宇宙飛行士 が月 を 行き来する ときに、燃料、電力、物資、生活空間を提供します

Oturma odasında video oyunları oynarken annem bana onunla birlikte alışverişe gidip gitmeyeceğimi sordu.

- 居間でテレビゲームをしていた時に、母が一緒に買い物に行かないかと尋ねてきた。
- リビングでテレビゲームをしてたら、母さんが一緒に買い物に行かないかと聞いてきた。

Bir kişiyi tanımak istersen gidip o kişiye direkt sor. En son sorma, olur mu?

誰かを精通したいなら、名を直ちに尋ねて。後でじゃないね。

- Sen en iyisi git onunla bizzat konuş.
- Gidip onunla şahsen konuşsan daha iyi olur.

行って自分で彼に話す方がよい。

- Trenler işe giden insanlarla doluydu.
- Trenler işten dönen insanlarla doluydu.
- Trenler işe gidip gelenlerle doluydu.

どの電車も通勤者でぎゅうぎゅう詰めだった。

"Bu haftadan itibaren havuz sezonu değil mi?" "Ah evet. O zaman gidip bir mayo almalıyım."

「今週からプール開きね」「そっかー。じゃあ、水着買いに行かなきゃ」

Ha? Toniğimiz bitti mi? Peki, kusra bakma ama personal odasına gidip biraz getirebilir misin, Katou?

え?トナーが切れてるんですか?仕方ないですね。加藤さん、すみませんが職員室に取りに行って下さい。