Translation of "Üniversiteye" in Japanese

0.014 sec.

Examples of using "Üniversiteye" in a sentence and their japanese translations:

Üniversiteye giderken,

大学生の頃に

Üniversiteye gittiğimde,

大学1年生の時のことですが

Keşke üniversiteye gitseydim.

彼は大学に進学すればよかったのに。

O, üniversiteye gidemedi.

彼は大学に行けなかった。

Üniversiteye gitmek istiyorum.

- 私は大学へ行きたい。
- 私は大学に行きたい。

Üniversiteye gitmek isterim.

- 私は大学に行きたい。
- 大学に行きたいんだ。

Oğlumu üniversiteye göndereceğim.

私は息子を大学へ行かせるつもりです。

Oğlumu üniversiteye yerleştirdim.

私は息子を大学に上げた。

Üniversiteye gidiyor musun?

- あなたは大学に行っていますか。
- 大学に行ってるの?

Üniversiteye gidip geliyorum.

私は、大学に通っています。

Üniversiteye gitmemek hapis demekti.

大学に行けなければ 刑務所行きだったんです

O, üniversiteye gitmeye isteksiz.

彼は大学へ行きたがらない。

O, üniversiteye kabul edildi.

彼はその大学への入学を許可された。

Üniversiteye gitmek beyhude değildir.

大学へ行くことは無駄ではない。

Bu sonuçlarla, üniversiteye gidemeyeceksin.

こんな成績のままだと大学に行けないよ。

Gelecek yıl üniversiteye başlayacağız.

来年私たちは大学生活が始まります。

Gelecek yıl, üniversiteye başlayacağız.

来年私たちは大学生活が始まります。

Üniversiteye gitmek için sabırsızlanıyorum.

早く大学生になりたいなあ。

Büyükbabam üniversiteye gireceğimi umuyor.

私のおじいちゃんは私が大学に行くことを望んでいる。

Hangi üniversiteye girmek istiyorsun?

どこの大学目指してるの?

Tom Boston'da üniversiteye gidiyor.

トムはボストンの大学に行くんだよ。

- Ben de yarın üniversiteye gideceğim.
- Yarın ben de üniversiteye gideceğim.

明日も大学へ行くつもりだよ。

Hepimiz üniversiteye gitmek istesek de

補償や経済支援を探し求める人々の姿でした

"Üniversiteye gitmek ve seyahat etmek,

「大学へ行って 旅行して

Burs onun üniversiteye gitmesini sağlamıştır.

奨学金で彼女は大学へ行くことができた。

Sanırım baban üniversiteye gideceğini umuyordu.

君のお父さんは君を大学に進学させたかったんだろう。

O, üniversiteye gitmeye karar verdi.

彼女は大学へ行こうと決心した。

O, burs sayesinde üniversiteye gidebildi.

彼女は奨学金のおかげで大学に進学することができた。

O, evlendikten sonra üniversiteye gitti.

彼女は結婚してから大学には行った。

Üniversiteye girmek için çok çalıştı.

彼は大学に入れるように一生懸命勉強した。

Kız kardeşim bir üniversiteye gitmektedir.

私の姉は大学へ通っている。

Erkek kardeşim Kobe'de üniversiteye gidiyor.

- 兄は神戸の大学に行っています。
- 兄は神戸の大学に行きます。

Üniversiteye elektronik eğitimi için girdi.

彼は電子工学を研究するために大学へ入った。

Üniversiteye gidip gitmeyeceğimize karar veremeyiz.

僕たちは大学へ行くべきか否かを決めかねている。

Üniversiteye kayıt yaptırmasına izin verilmedi.

彼はその大学に入学を許可されなかった。

Üniversiteye yavaş yavaş ilerleme katettim.

私は苦学して大学を卒業した。

Erkek kardeşim Tokyo'da üniversiteye gidiyor.

私の兄は東京の大学へ通っています。

Onlar üniversiteye girmek için çalışıyorlar.

彼らは大学に入るために勉強してる。

Onun üniversiteye neden gitmeyeceğini bilmiyorum.

彼が何故大学に進学しないのか私にはわからない。

Onun üniversiteye girme nedeni buydu.

こういうわけで、彼はその大学に入学した。

Ailem benim üniversiteye girmemi umuyor.

両親は私がその大学に入学することを期待している。

Üç Çinli öğrenci üniversiteye kabul edildi.

3人の中国人留学生がその大学に入学が許された。

Onun ailesi onun üniversiteye gitmesini istiyor.

両親は、彼に大学へ行ってもらいたいと思っている。

Gelecek hafta, üniversiteye giriş sınavına gireceğim.

来週、私は大学の入学試験を受ける。

Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

父はぼくが大学へ行く事をどうしても許そうとはしなかった。

O fakirdi, bu yüzden üniversiteye gidemedim.

彼は貧しかったので、大学へ行けなかった。

Üniversiteye gitme yerine iş dünyasına girdi.

彼は大学へ進まず実業界に入った。

O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.

彼はその大学に多額のきふをした。

Dört yıl boyunca üniversiteye gitmek zorundasın.

大学へは4年間行かなくてはいけない。

Bir üniversiteye girme hayatımın amacı değil.

大学に入っていることが私の人生の目標ではない。

O, üniversiteye gitmek için para biriktiriyor.

- 彼は大学に行けるように貯金している。
- 彼は大学へ行くのにお金を貯めている。

Şartlar nedeniyle, üniversiteye gitme düşüncesinden vazgeçtim.

事情があって私は大学進学をあきらめた。

Bu üniversiteye girinceye kadar onunla tanışmadım.

私はこの大学に入って初めて彼女と知り合いになった。

O, üniversiteye gitmek için tasarruf yapıyor.

彼は大学に行けるように貯金している。

Chris üniversiteye gitmek için can atıyor.

クリスはとても大学に行きたがっている。

Ebeveynleri ona bir üniversiteye girmesini söyledi.

- 彼の両親は彼に大学へ行くように言った。
- 彼の両親は彼が大学へ行くように言った。

Onun niçin üniversiteye gitmediğini şimdi anlıyorum.

なぜ彼が大学に行かなかったのか今わかった。

O, fakir olduğu için üniversiteye gidemedi.

彼は貧しかったので、大学へ行けなかった。

O yoksulluk nedeniyle oğlunu üniversiteye gönderemedi.

彼は貧しかったので息子を大学に入れられなかった。

Tom'un ebeveynlerinin ikisi de üniversiteye gitti.

トムの両親は二人とも大卒だ。

O günlerde, çok az kişi üniversiteye gitti.

その頃はほとんどの人が大学へは行かなかった。

O, üniversiteye gidip gitmemesi gerektiğini bana sordu.

彼は私に大学に進学するべきかどうかたずねた。

İngilizce eğitimi için üniversiteye gitmeye karar verdim.

私は英語を専攻するために、大学に進学することを決めました。

Ben üniversiteye girdiğimden beri birçok arkadaşlar edindim.

大学に入って友達がたくさんできた。

Öğrencilerin %40'ından daha fazlası üniversiteye gidiyor.

40%以上の生徒が大学に進学する。

Üniversiteye gittim, evlendim, çocuk ve kariyer de yaptım

大学に行き 結婚して 子供ができ キャリアを積みました

Öğrencilerin sadece yüzde 40'ı üniversiteye devam eder.

- わずか40%の生徒しか大学に進学しない。
- 学生のただ六十パーセントは大学に進む。
- 大学進学率はたったの40パーセントです。

Eğer üniversiteye gitmek istiyorsan, daha çok İngilizce çalış.

もし大学へ行きたいならば、もっと英語を勉強しなさい。

Öğrencilerin yüzde 40'tan azı üniversiteye devam ediyor.

40%もの生徒が大学に進学する。

Onların üniversiteye gitmelerini ve işadamları olmayı öğrenmelerini istedi.

息子達に大学に行って、実業家になる勉強をしてもらいたいと思っていました。

O kadar fakir değilim ki oğlumu üniversiteye gönderemiyeyim.

息子を大学にやれないほど私は貧しくない。

Onun ebeveynleri oğullarını üniversiteye gönderemeyecek kadar çok fakirdi.

彼の両親はたいへん貧乏だったので、むすこを大学にやれなかった。

Çalışmak ya da üniversiteye gitmek arasında karar veremiyorum.

彼女は就職か大学進学か決心がつかない。

Tom üniversiteye gidip gitmemesi konusunda hâlâ emin değil.

トムは大学に行くかどうか、まだ気持ちが決まっていない。

Her neyse, ben liseden mezun olduktan sonra üniversiteye gideceğim.

とにかく、私は高校を卒業したら大学へ行きます。

O, sınavda iki kez başarısız olduktan sonra üniversiteye girdi.

彼は二度入試に失敗して大学に入学した。

Eğer üniversiteye girebilirsem, iki yabancı dil konuşmayı öğrenmeyi umuyorum.

大学に入れたら外国語を二つ話せるようになりたいと考えている。

Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.

彼女は大学に入学したら、親から経済的に独立しようと思っていた。

Hem kız kardeşim hem de erkek kardeşim üniversiteye giderler.

姉も兄も大学に通っています。

Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl çok sayıda genç üniversiteye giriyor.

米国全土では毎年膨大な数の若者が大学にはいる。

İyi bir üniversiteye girmen için tüm yapman gereken çok çalışmak.

良い大学に入るためには、あなたは一生懸命勉強するだけでよいのです。

Erkek kardeşimin bir bursta gözü var bu yüzden üniversiteye gidebilir.

兄は大学にいけるように奨学金を狙っている。

Üniversiteye mi gideceğime yoksa bir iş mi bulacağıma henüz karar vermedim.

大学へ行くか就職するか、まだ決めていません。

Üniversiteye mi gideceğimden ya da bir işe mi gireceğimden henüz emin değilim.

大学へ行くか就職するか、まだ決めていません。

O, liseden sonra üniversiteye gitti ve babası gibi bakan olmak için okudu.

高校卒業後、彼は大学へ進み、父同様牧師になるための勉強をした。

Ben okumaya ilgimi kaybettim, bu yüzden üniversiteye gitmenin herhangi bir anlamı olduğunu sanmıyorum.

勉強する気持ちなくしては、大学に入っても意味がないと思います。

Üniversiteye ilk girdiğimde beni en çok şaşırtan şey sınıf arkadaşlarımdan çok azının verimli çalışmayı nasıl bildikleriydi.

最初に大学に入って一番驚いたのは、効果的な勉強方法を知っているクラスメートがごく僅かだったということだ。